Tuzu kurular konuşmasın!

Malumunuz üzre;

Haftanın ilk gününe özgü, tıbbi bir ifade var.

“Pazartesi sendromu”.

Yani; yoğun çalışma temposuna “uyum” sağlama!

Adaptasyon!

Ama,

Bizde pek hal-i durum yok!

Mesleğin,

Ve günlük haber akışı noktasında, “teğettir”, Pazartesi günleri!

***

Neyse;

Dün şahsi anlamda, siyasi trafiğim hayli yoğundu.

Özellikle;

Önceden alınan-verilen randevular!

Hepsi peş peşe!

Hadiseler de ekstra!

Ve tabi ki Şehr-i Diyarbakır’ın kendisine has “hareketliliği”.

Doğrusu, tempo düşürmedi.

***

Öğlene doğru;

Ak Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat misafir oldu.

Gün ve saat olarak;

Hafta sonu randevulaştığımız için, belirtilen zamanda, geldi.

Sayın Eronat dakik biri.

Saatinde, buluştuk.

Malumunuz üzre,

Meclis İnsan Hakları Araştırma Komisyonu üyesi.

***

Bir hayli konuştuk!

Özellikle;

Geçtiğimiz hafta kamuoyuna yansıyan, “Terör ve Şiddet” raporunu!

Çünkü,

Komisyonun üyesi olması münasebetiyle, raporda büyük emeği var.

İçerik bazında;

Bölgedeki insan hakları ihlallerine ilişkin, anlatımlarda bulundu.

Eronat,

324 sayfalık raporu, şu ifadeyle anlamlı kıldı.

***

Rapor.

Görüşmeler.

Ve tanık beyanlarıyla;

Kürt sorunundaki “çözümsüzlüğün” acı tecrübesini yaşadık.

Aynı zamanda;

Bu çözümsüzlüğün yarattığı travmalara da şahit olduk.

Ama;

“Ders-i ibret” içeren, yol gösteren, hakikatleri de gördük.

***

Her ne kadar;

Rapor basına “istatistik” düzeyinde yansıdıysa da.

Eronat’ın ifade ettiği gibi;

“Dramlar ve ibretlik” ayrıntılar yansımadı.

Çünkü

Empati yapılabilinecek,

Özeleştiri.

Ve tabi ki, “sorgulayan” mevzuular, kamuoyuna yansımadı.

***

Mevzuu da,

Hiç kuşkusuz ki, Eronat’ın konumu farklı.

Seçilmiş,

Ya da söz sahibi, “şahsiyetlerden” farklı kılan bir, hayatı var.

Şöyle ki;

O bir anne.

Ve hem de “terörün” acımasızlığına “evladını” kurban vermiş biri.

Eronat!

Şimdi bu işe “çözüm” arayan İktidar Partisinin Milletvekili.

Yüreği yanık!

Evlat acısının ne demek olduğunu iyi bilir!

***

Hiç kuşkusuz ki;

Yüreği yanan ancak yüreği yanandan anlar.

Bu yüzden anlattıkları önemli.

Özellikle, süreçle alakalı kullanılan dil.

Bu konuda, Eronat’ın uyarısı var.

Şu hassasiyeti öne çıkararak diyor ki;

”Bu süreçte tuzu kuru olanlar konuşmasın.

Toplumu onlar yönlendirmesin.

Acıları en radikal şekilde yaşayanlar konuşsun ve onların görüşleri dikkate alınsın.

Acılı binlerce aile var.

İster PKK’lı isterse asker, sivil ve polis anneleri, yakınları.

Ben de evladımı kaybettim.

İçim yanıyor.

Fakat bu işe çözüm olacaksa acımı kalbime gömerim.

 Benim çocuğum bu kirli oyuna kurban gitti ama başka çocuklar, insanlar ölmesin. Barış olacaksa karşılıklı acılarımızı unutmak zorundayız.”

***

Empati yapacak olursak!

Eronat’ın

Söyledikleri önemli ve üzerinde durulması lazım gereken hakikatlerdir.

Çünkü, biliyor ve görüyoruz.

Geçmişten de ders-i ibret olarak;

Barış, şahinlere, kan emicilerine, ırkçı, faşist ve şövenist düşüncelerce her daim, sabote edilmiştir.

Ki edilmeye de çalışılmıştır.

O nedenle sağlanan çözüme yönelik olgunluk ve beklenti “Kör zihniyete” kurban edilmemeli...

Çünkü hadisenin,

Hem mağduru ve hem de sorumlusuyuz!

***

Halkın seviyesine inmek!

İkinci konuğuma gelince.

Öğleden sonra;

AK Parti Diyarbakır İl Başkanı Aydın Altaç geldi.

Yönetim kurulu üyeleri.

Ve Gençlik Kolları Başkan ile yönetimiyle.

Bir hayli;

Hasb-i halimiz oldu.

Dünü ve bugünü, “ele” alarak.

Elbette ki;

Ana mevzuumuz siyaset ve AK Parti’nin şikâyet alan Diyarbakır’daki hantal yapısıydı.

***

Hantal diyorum, hakikaten de öyledir.

Merkezde oturarak, genel merkezin direktif ve oradan gelecek projelerle bu iş yürümez.

Kaldı ki hükümetin yaptığı yatırım ve demokratikleşme adımları bile halka anlatılamıyor.

Anlatılmıyor.

Hep ifade ederim.

Bir kez daha deklare ederek;

Her şeyi başbakandan bekleyecekseniz sizin o koltuklarda işiniz ne?

Biz eleştirdik.

Aydın bey dineldi ve not aldı.

Kendi seçmenini bile isyan ettiren bu yapıyı değiştireceklerini söyledi.

Çok umutlu ve kararlı konuştu.

Ne diyelim, hayırlısı.

Bahtı açık olsun.