UYGUN NEDEN SUSKUN?
Hiç kuşkusuz ki.
Şehrin "gündemi" yaz sıcağı gibi kavurucu.
Yakıyor. Nabız hiç düşmüyor. Düşecek gibi de seyretmiyor.
Her gün bir vaka. Her saat "şaşırtıcı" bir gelişme yaşanıyor.
Öyle ki, cereyan gibi çarpıyor.
***
Tabi, mevzuuların oluş şekli.
Aktörler. En önemlisi de, "kime artı, kimi eksi" getiriyor noktası da garabet!
Der demez; "kaygı ve acabalar" üretiyor.
Çünkü "vakanın" resmi bir türlü "siyasi ve sosyal" Politize olmuşluk yüzünden net görüntü vermiyor.
Fulü. Ya da mozaikleştiriliyor.
***
İşte, Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri.
İbrahim Uygun.
Dünkü yazımda, "görevden alındığını" yazmıştım.
Tabi ki, "kısa dönem içerisindeki" aktivitesine de, satır arası değinmiştim.
Pek başarılı olmadığını. Birileri gocunacak ki, mail atmış!
Kısmi eleştirisinden sonra not düşmüş "Uygun haksızlığa" uğradı.
***
Doğrusu, haksızlık mı? Paralelcilik mi? Yoksa siyasi bir tercih mi?
Bilemiyorum.
Ama bir haksızlık var ise, Uygun neden "susup ve kaçıyor?"
Ne demişler "Haksızlığa karşı susan…"
Çıkıp kamuoyu onunda konuşmalı. Neden, niçin gerekçeleriyle ortaya koymalı?
Karnından konuşmak, kolay!
***
Bir önceki, zevat!
Müfettişlerin raporları.
Usulsüzlük ve yolsuzluları ayyuka çıktığı için "görevden" alındı.
Ama buna rağmen, "çıkıp, kendini savundu".
Her ne kadar, "hakikatlerin" üzerini kapatma gayretiydiyse de, mücadele etti.
Ama bakıyoruz ki, "Uygun" uygunsuz tavır içerisinde!
Eee, Diyarbakır ekseriyetiyle "idarecilik" anlamında talihsizlikleri bu yüzden yaşıyor.
***
Zaten, gelişi de sessiz oldu. Gidişi de.
Onun için; kimse. Hele ki, sağlıktaki idareciler.
Artık, "Karnından konuşmasın!"
Çünkü "karakterist" durum en çok onlara zarar veriyor.
Dikiş tutturulmuyor. Yoksa "her gelen" harmanı böyle dağıtmazdı.
***
Yeni, Genelsekreter henüz belli değil?
Kim olur bilmem. Dün buradan "kim gelirse" deyip bazı önerilerde bulunmuştum.
Yaşanan hataların tekerrür etmemesi için.
Bugün de Siyasi iradeye bir mesajım var.
Bazı isimlerden söz ediliyor.
Sakın ola; "Politize olmuş, denenmiş" zevatı Diyarbakır'a bela etmeyin.
Şecerelerine bakın. Dosyalarını inceleyin.
Neler var neler yok görün, "ondan" sonra karar verip Diyarbakır'a liyakatli birini gönderin.
Yeter artık, sağlığın sağlıksızlaştığı hal.
***
Bayrak soruşturması!
Üç polis müdürü açığa alındı.
2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığından da iki yetkilinin yeri değiştirildi.
Hali hazırda, "Bayrağı" indiren de derdest değil.
Denilene göre, "kimlik" tespit edilmiş.
Yargı tahkikatı sürüyor.
Haydi, bakalım, bu provokatif mevzuunun maskesi düşsün de, "herkes rahat" etsin.
Baksanıza, "sokaklar" geriliyor.
***
Bingöl'de yaşanan kıvılcım.
Alperenlerin, Lice'ye gidişinin engellenmesi.
Ve sonrasında; Bingöl kent merkezinde BDP'lilerle kapışmaları.
Aman ha.
Bu hal hiçte iyi değil, "benzine ateşle" gitmedir.
Kimse sinir uçlarına "farklı düşüncelerle" dokunmasın.
***
Evet, Bayram indirmeyle alakalı soruşturma sürüyor.
Dün Başsavcı Ramazan Solmaz açıklama yaptı.
Sorumluluğu bulunan ve adli işlemlerin yürütülmesinde ihmalleri tespit edilen kamu görevlileri hakkında soruşturma açıldı.
***
Önceki gün, konuya ilişkin "ciddi" bir iddia ortaya atıldı.
Denildi ki Olay günü "O bayrak" asılmış.
Ve nöbetçi kulübesinde nöbetçi yokmuş.
Daha önce, "her daim iki asker" nöbet tutarmış.
Bir de, internete düşen "bayrak indirmeyle" alakalı yeni görüntü.
Cep telefonuyla çekilmiş. Ancak, çekim alanı belli ki komutanlığın içinden.
Yani "müdahale" edilmemiş. Cep telefonuyla, görüntüyü çekmeyle meşgul olmuş!
***
Kısacası; Bayrağı indiren şahıs.
Ve dağılan grubun taşlama olayı.
Çevrede bir tek, "güvenlik koridoru" oluşturacak polisin olmayışı.
Askeri alandaki, "askeri" araç değil de yine polise ait bir akrebin orda görünmesi.
Tabiri caizse, tepeden tırnağa arıza-i durum icra ettiği gibi; "ürkütücü bir provokatif" plan.
Onun için mevzu "iyi irdelenmeli".
Yoksa "yeni provokasyonlara" gebe bir hadise.
ÖĞRENCİLERE BİR KAÇ TAVSİYE!
Evet, öğretim yılı bitti.
İlköğretim, Ortaokul ve Lise.
Dün 17,5 milyon öğrenci karne aldı.
Kimi karnesine sevindi.
Kimi üzüldü.
Hiç kuşkusuz ki. Akademisyenler de, psikologlar da ifade eder.
Karne tek başına "bir başarı" ölçüsü değil.
O'nun için de; karne ne öğrenci için, ne veli için "yolun sonu ya da başarının doruğu" olmamalı.
***
Neyse!
Her karne, farklı bir mücadele.
Veli, öğrenci ve öğretmen "üçgeniyle" değişebilir.
Yaz tatili başladı.
Artık üç ay boyunca, "servis, zil, ders" koşuşturması pek olmayacak.
Ödev ve sınavlar için de.
Rehavet bir dönem.
***
Ama. Uyarı var.
Hele ki, uzmanların uyarısı "kulağa küpe" olmalı.
Bakın sosyologlar ne diyor.
Özellikle; "başarı" noktası için, yaz tatili "bir fırsattır".
Tabi bu demek değildir ki;
Eğitim yılı içerisindeki gibi "başını, kitap ve defterden" kaldırma.
Çalışta çalış değil.
***
Tatilin keyfini çıkar. Gez eğlen.
Ama bil ki. Sayılı günler tez geçer.
Onun için de; "öğrenci" olduğunu unutma, arada bir derslerini gözden geçir ki, 'unutmayasın"?
En önemlisi de, yaz döneminde mutlaka ama mutlaka bir-iki kitap okuyun.
Ve tabi ki program olun.
Yoksa yaz tatilinin tadını alamayacağınız gibi, "başarı" fırsatını da tepmiş olursunuz.
***
Ne diyelim, bizden bir iki satırlık öneri.
Takdir siz öğrencilerin.
Dikkat edin velilerin demiyorum. Yoksa "veliler" yaz dönemini sıkıcı kılar ki o daha beter sonuçlar yaratır.
Ha buarada başarıyı düşünürseniz öncelikle "zayıf" noktanızı, hangi alanda eksik yönünüz var onları belirleyin.
Sonra da çözüm ve ona odaklanıp sorunu çözün!
Ki, yeni öğretim yılında performansınız yüksek olsun.
***
Ve valilere bir çift sözumuz var.
O da şu..
Çocuk, her şeye rağmen, koşulsuz sevildiğini ve ona güvenildiğini hissetmelidir.
Bunu icra edecek olan da siz ebeveynlersiniz.
Bilesiniz ki, sizden başkası değil.
Haydi, size iyi tatiller.