VAZİYETİN MÜSEBBİPLERİ!
Üstad…
Ne güzel kelimeleri dizelemiştir…
Öfkesini…
Kibrini…
Nefsini…
Yenememiş insan; "bizden değildir" diye…
Çünkü…
O insan "şuursuzdur!"
Her türlü kötülüğe…
Nefrete…
Kine…
Hasımlığa meyillidir; "insanoğlu için" kötü bir örnektir…
***
Ne yazık ki; vahim bir noktadayız…
İşte…
Ölümler…
Katliamlar…
Cinayetler…
İşkenceler…
Terör.
Şiddet…
Sevgisizlik…
Saygısızlık…
Fuhuş…
Kumar…
Uyuşturucu…
Yani dejenere olmuş bir toplum!
***
Bugün öylesine bir hale geldik ki…
En sıradan insana sorsanız..
Ağzından çıkacak ilk sözcükler bunlar olacaktır…
Mertlik mi?
Erkeklik mi?
İnsanlık mı?
Şefkat mi?
Merhamet mi?
Hoşgörü mü?
Aile…
Toplum…
Ve millet "dayanışması mı?"
Hepsi için tek sözcük kullanır, der ki; "hak getire!"
***
Dağılmış durumdayız…
Paramparça...
Peki, tüm bu; "erozyonun!"
Toplumsal "dağılmanın!'
İnsani vasıflardan uzaklaşmanın…
Ulvi "değerleri" hiçe saymamızın…
İnancımızı…
İbadetimizi..
Dini değerlerimizi..
Ana ilkelerimizi..
Örf, adet, gelenek ve göreneklerimizi "tarumar" etmemizin sebeb-i mucibesi nedir?
***
Doğrusu!
Cevabi bazda…
Buradan çok etkenler, sıralayabiliriz…
Tek bir sözle ifade edersek…
Ne demişler; "balık baştan kokar" diye…
Biliyorum…
Bu söze ekleyeceğiniz bir vecize daha olacak…
Dersiniz ki…
"Et kokarsa tuz var… Ya tuz kokarsa!"…
Ne yazık ki…
Hal-i vaziyetimiz de işte böylesi bir "travmatik" hal!
***
Âlimlerimize…
İmamlarımıza…
İlahiyatçılarımıza…
Hocalarımıza…
Şeyhlerimize..
Seyitlerimize…
Velhasıl kelam, "kendini" Allah yolunda gösterenlere bir bakalım…
Tabi "ekseriyetini" tenzih ediyoruz…
Hepsini kast etmiyoruz…
Ki bilen de biliyor…
Biz de biliyoruz...
Kim ehil…
Kim şovmen!
Kast ettiğimiz; "son yılların" vaaz şovmenleri var ya!
İşte onlar...
***
İşte Ramazan-ı Şerif'in içerisindeyiz…
Hocalara bakıyoruz…
Tartıştıkları…
Konuştukları…
Kendilerince ikmale getirdikleri; mevzuular!
Soft…
Suni…
Acı gerçeklerimizden uzak!
Klişeleşmiş eksende dolanıp duruyorlar…
Ölümden…
Terörden…
Cinayetten…
Saygısızlıktan..
Sevgisizlikten…
Toplumu ahlaki çöküntüye sürükleyen "olumsuzluklardan" söz eden yok…
Tatlı sularda yüzüyorlar…
İlgi alanlarına almıyorlar…
Radarlarına sokmuyorlar…
***
Deriz ya!
İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına…
Sanırım…
Hocalarımız için; bu "sözcüğü" kullanmamız gerekir…
Biraz "iğneyi" kendilerine batırmalı…
Çünkü yaşadıklarımızın; "müsebbiplerinden " biri de kendileri..
Topluma…
Sabrı öğretemeyecek…
Öfkesine hâkim olmayı telkin etmeyecek…
Helali helal…
Haramı haram olarak, söylemeyecek…
***
Özellikle de…
Yarının çocuklarına..
Gelecek nesle…
İnancını,
Değerlerini,
İnsanı vasfını anlatmayacak, onu teşvik etmeyecekse!…
Sahiplenmeyecekse…
Ne işe yarar...
Hocalara, âlimlere, imamlara "o zaman" ne ihtiyacımız var?
***
Yer küresinde…
Ortadoğu'da…
Yaşadığımız coğrafyada; "yaşadığımız" hal-i vaziyet!
Biraz ufku geniş tutarak, baksak…
Öldürenin de ; “Allahû Ekber” dediğini.
Ölenin de, “Allahû Ekber” dediğini, görürüz…
Ama niye!
Ki dinimizde, "bir mümin bir müminin" canına kast edemez!
Bir insanı öldürmek…
Kâinatı yok etme kadar "suçu vebalı" ağırdır…
Demek ki; "rehberler" bozuk…
***
Yazmıştım…
Kendimce de cevap vermiştim…
Şu kerameti kendinden menkul olan; "şovmen vaazcılarımıza!"
Osman Ünlü…
İlahiyatçı…
Kutlu Doğum haftasına laf atan…
Diyanet İşleri Başkanına bel altı saldıran…
Türkiye ve TGRT'nin, İlahiyatçısı…
Diyaneti..
Özellikle de Görmez'i "yermek, eleştirmek" adına…
Çocukları..
Gençleri…
Camiye çekmek için; "oyun alanları oluşturmak…"
Kitaplıklar kurmak…
Farklı etkinlikler organize etmek…
***
Sevgiyi…
Şefkati…
Merhameti..
Ulvi değerleri öğrenmek adına…
Öğretmek adına…
Kötülüğü, iyiliği "ayırma" adına…
Bir Müslüman…
Bir mümin olduğunu; "bilmesi" adına…
Aileyi..
Toplumu..
Ülkeyi..
Ve devletini "tanıma" adına;
Şiddetin, terörün, kan ve gözyaşının, kötülüğün "yaşanmaması" adına…
***
Kur'an-ı Kerimi öğrenme..
Namazını..
İbadetini; bilme, bildirme adına tüm bunlar yapılırken…
Ünlü gibi..
Soft zevat ise; "şov adına" ekrandan, salya akıtıyor…
Neymiş; "din adına" bunu söylüyor…
Akla ziyan bir benzetmede de bulunarak…
Diyor ki…
"Senin etkinliğin batsın.. Bu yaptığın yarın affedersin camiyi kerhane haline getirmektir.."
Ebe yuh yani…
***
İşte bu ebe yuh yani adama…
Her ne kadar; "özür" dilediyse de..
Özrü kabahatinden büyük olmakla birlikte..
Dar zihniyet sahibi...
Asıl cevap Görmez'den geldi..
Özet ifadeyle..
“Çocuk sesinden rahatsızsan, git teravihi evinde kıl…”
**
Velhasıl…
Vaaz şovmenlerine hatırlatılması gereken şu olmalı..
Rahmet ayında bile…
Dilinizde,
Üslubunuzda,
Hal ve halvetinizde,
Sevgi akmıyorsa,
Hoşgörü ve merhamet görünmüyorsa,
Yüzünüzde güler yüzlülük yoksa.
Zihninizden, huzur ve sükûnet akmıyorsa…
Bilesiniz ki…
Çağımızın en büyük; "yıkıcı unsuru" sizlersiniz.
Hani bir söz var…
Yarım doktor candan…
Yarım imam dinden eder…
Sizinki de bu…
Kusura bakmayın…