VİRANE OLAN, DÖRT AYAKLI!..

Kime dersin!...

Zihni de,

Fikri de "vekalet" almış olana..

İşte sonuç..

Ne demiştik, o gün için…

Demiştik ki..

Hendekte, barikatta..

Öz yönetimde..

Öz savunma da..

Silahla..

Şiddetle..

Terörle..

Kan ve gözyaşı akıtmakla; "hak"  aranmaz/kazanılmaz..

***

Ne demiştik, o gün için..

Bu yol..

Bu akıl..

Bu siyaset..

Kürtlerin "benimsediği" istediği bir çözüm mekanizması değildir…

Tam aksine..

Kürtlere,

Kürtlerin coğrafyasına,

Yaşadıkları şehirlere,

İlçelere,

Köylere, mahalle ve sokaklara "zulümdür.."

***

İşte hal-i vaziyet..

Sonuç..

"Öz be öz, yıkım oldu.."

Sur'un virane hali..

Per-ü perişan..

Kaybolan, yok edilen bir tarih..

Hançer gibi..

Tahir Elçi'nin ayakları dibinde "kurban" gittiği şehir..

Dört ayaklı minare…

Kurşunlu Camii..

Olup-bitenin, öngörülen vaziyetin yıkımı..

***

Ya kaybedilen hayatlar..

Ya kaybolan hayaller..

Ya yok edilen, geçmiş…

Hepsinin, özet sorusu.

Ki hep askıda, kalmış, dün olduğu gibi bugün..

Sonuç…

Şehirlere taşınan savaşın "kazananı" kim?

Heey, Kürtler değil…

Eğer ki olsaydı…

Kürtler niye kendi "mahallesinde, şehrinde" göçmen oldu.

Verin cevabı…

Ah ki ah…

 

***

PARTİLİ CUMHURBAŞKANI

AK Parti açısından...

Düşük profilli mi?.. Ya da "yetki" kısıtlaması mı?.. Yoksa "işgüder bir Başbakan mı?"

Veya Genel Başkan mı?

Her ne ise pek önem, arz edici veya "içinden" çıkılmaz değil…

Vaziyet net…

Cumhurbaşkanı Erdoğan "kaptanlığı" bırakmak istemiyor..

Partisi için..

Kendisi için, ders-i ibret noktasında "tarihin tekerrür" etmesine direniyor…

Anavatanın… Doğru yolun… Refah Partisinin.. Adalet partisinin… SHP'nin…

Akıbetini yaşamak istemiyor… Geleneği değil, değişimi istiyor..

***

Tarihten örnek verirsek..

Mustafa Kemal Atatürk.. Halk Fırkası.. 1935 itibariyle, CHP'li idi...

İsmet İnönü.. Ha keza, CHP'li... Celal Bayar.. Demokrat Partisi..

Turgut Özal.. Anavatan Partisi'nden di.. Süleyman Demirel.. Doğru Yol Partili idi…

Abdullah Gül.. Ak Partili..

Partilerinde iken, "şahindiler.."

Ne zaman ki Cumhurbaşkanlığı "makamına" geçtiler..

Pozisyon itibariyle..

Partileri de,

Teşkilatları da,

Siyasal hedefler de "inişe" geçti..

Kendileri "otorite" kaybına uğradı…

Son hamle, "siyasetin çöplüğü" oldu..

AK Parti dışında…

CHP ki, halen 1935'lerde, "takılı"

***

İşte, Erdoğan bu vaziyete direniyor..

"Aynı akıbeti" yaşamamak için..

İnanıyor… Seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak.. Değişim diyor..

Bunu derken, şunu da elden bırakmak istemiyor..

Hem asli görevini yerine getirmek..

Hem de hükümet işleriyle uğraşmak..

Hem de, "partideki" gidişatı kendi kontrolünde tutmak..

Stratejisi bu..

***

Yani.. Olası tüm "riskleri" düşük profile indirmek..

"Onun içindir ki, düşük profilli Başbakandan" söz ediliyor..

AK Parti kulislerinde, "bu tanım" sıkça ifade edilmesi de bu nedenledir?

Aslında, mevcut profilin tanımı açık..

Orta yerde, aşılması da zor değil.. Kolay..

Ki bunu.. 2014 yılının Ağustos'unda "malumun ilanı" misali yazmıştım..

Değişimin ilk adımı…

"Partili, Cumhurbaşkanlığı" Türkiye hali-hazırda en uygunu..

Öyle Başkanlık.. Ya da yarı başkanlık gibi "lügat" kavgasına gerek yok..

"Alışık" bir vaziyetimiz var..

Zaten, Erdoğan'ın "aklındaki" değişim de; "Partili Cumhurbaşkanlığı.." profilidir..

***

Pek tabi ki bunun içinde, kaf dağını aşmaya gerek yok..

Anayasa'nın tek bir maddesinde "fıkra" değişikliği yeter de artar..

O da, 101'inci madde..

Malum şu fıkra "engel" teşkil ediyor..

Hali hazırdaki, "hasımsızlıkta" bu nedenledir.

Erdoğan "Anayasayı" ihlal ediyor, çığlığı var ya..

Engel şu..

"Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer."

***

 

Erdoğan'ın "arzu ettiği"..

Ve 22 Mayıs'taki kongrede, tasarlamak istediği değişim; "bu hedefe" odaklı..

Velhasıl..

Kim "Başbakan ve Parti Genel Başkanı" olacak O'nu, önümüzdeki hafta, göreceğiz…

Lakin şu bir hakikattir ki..

AK Parti'de,

Teşkilatlarda,

Hükümette Erdoğansız "yaprak" kıpırdamayacak..

***

Canikli'nin ifadesiyle..

Haziran'da Meclis'e sunulacak "Anayasa" değişikliği de, bu yönde olacak..

Çünkü hal-i hazırda şikâyet edilmiyor mu?

"Erdoğan" Anayasayı ihlal ediyor diye..

Nasıl olur da, "Parti Başkanı" gibi davranıyor diye?

Sonuç itibariyle..

"Partili Cumhurbaşkanlığı" sistemine geçilirse "bu şikâyetler, ihlal sayıldığı" söylenen, durum ortadan kalkacak.

Özetle…

Her şey yasal bir kimliğe kavuşmuş olacak..

***

ERBAKAN BEYAN ETMİŞTİ…

Rahmetli Erbakan..

Kısa süreli..

Genel Başkanlık görevini yürüttüğü Milli Selamet Partisi'nin..

1973 yılındaki "seçime" dair, hazırladığı seçim beyannamesinde..

Açık bir ifadeyle;

"Başkanlık sistemine" vurgu yapılıyor..

43 yıl önce Başkanlık sistemiyle ilgili şu sözlere yer verilmiş:

"Devlet Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı ile hükümet Başkanlığı olan Başbakanlık birleştirilerek icraya kuvvet ve sürat sağlanacaktır.

Başkanı tek dereceli olarak millet seçecektir.

Böylece devlet - millet kaynaşması bütünleşmesi kendiliğinden doğacak."

***

 

KILIÇDARIĞLU'NUN GENİNDE VAR?

Eee… Boşuna söylenmiyoruz..

"Siyasetin" doğal akışıyla değil..

İllegal.. Gayri ahlaki..  Demokrasi dışı..

Siyaset "mühendisliğiyle", makam edinmiş..

Ya da, "parti lideri" olmuşsanız…

Siz.. Ve sizin gibi düşünenler..

Legal, siyaseti "konuşmazlar" bilmezler..

Kafaları..

Zihinleri, "hep illegal" fikir üretir..

CHP lideri Kılıçdaroğlu'da böyle biri..

Bir kasetle, "siyasete" arz-ı endam etti..

Verimsiz..

Sürekli irtifa kaybeden biri..

6-7 seçime girdi; "geldiği" aşama ortada..

O'nun için..

CHP'li dostlara söylenilmesi gereken…

"Kılıçdaroğlu'nun size hayrı yok.."

Çünkü, "sağlıklı bir siyasi akla" sahip değil..

Ruh hali bozuk..

***

Bakınız..

Önceki gün, TOBB'un Genel Kurulunda konuştu..

Ne diyor, marifeti kendinde menkul zat..

"Başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz.."

Sormak lazım..

Siyasi akıldan yoksun, zat-ı muhtereme..

Eh be Kılıçdaroğlu..

Sistem değişikliği,

Meclissiz, oylamasız, referandumsuz "nasıl" olacak..

Kimse "seçimsiz bir sistem değişikliğinden" söz etmiyor ki…

Karar verecek olan, "mensubu" olduğun Parlamento..

Karar verecek olan, "milli irade" dediğin, halk..

Karar verecek olan, "bu ülkenin" seçme hakkına sahip, millet..

Böylesi bir zeminde; "kanı dökecek olan kim?"

***

Acaba.. Partinizin geninde olan.. Sizin de, "Baykal" kumpası vaki iken..

Darbe mi yaptıracaksınız? Yoksa "iç savaş mı" çıkaracaksınız, deyin bakalım?

Ağzınızdan "bal değil, kan damlıyor, kan.."

Alenen halkı kışkırtmaktasınız..

Toplumun huzur ve barışına karşı bir saldırı pozisyonunuzdasınız...

En temel insan hakkı olan yaşama hakkını tehdit etmektesiniz..

Anayasal düzeni ıskata davet etmektesiniz...

Sonuç itibariyle tutumunuz, antidemokratik bir tutumdur.

Ve siz suç işliyorsunuz!

Cumanız mübarek olsun…