YA VERDİKLERİ CEZA VE ALDIKLARI KARARLAR!…
Hani bir söz var…
Et kokarsa, tuz var.. Ya "tuz" kokmaya başlarsa..
Ne yazık ki..
Türk yargısı…
Hak, hukuk ve adalet mekanizması gelinen aşama itibariyle; bu noktada!
Vahim.
Alçakça, haince bir "kokuşmuşluk" içerisinde yıllarca cebelleşmiş!
FETÖ terörü…
İkmalindeki, "Yargı terörü"
***
15 Temmuz sonrası…
Bu kokuşmuşluğa yönelik bir "temizlik" hareketi başlatıldı..
HSYK..
Ciddi, kayda değer bir, "operasyonla" bu "abi bilir adaletini" uygulayanları ayıklıyor..
Ayıklama sürüyor..
An itibariyle, bilançoyu bakıyoruz…
***
Yargı'nın en tepesiyle, taşradakine kadar..
Hakim ve Savcı kesiminden İhraç edilen, meslekten el çektirenlerin sayısı; 3 bin 400!..
Bunun 2 bin 254'ü de, tutuklu..
Şu an cezaevinde bulunuyor..
Firarda olan var..
Yurt dışına tabanı yağlayarak kaçanlar var..
***
Hal böyle iken..
Kokan tuz'un vahameti ortaya çıkmışken..
Gelinen nokta itibariyle…
Bu hâkimlerin,
Bu savcıların, "sözde" dağıttıkları "adalet" adil olarak kabul edilebilinir mi?
Yani, "verdikleri ceza, aldıkları kararlar" hakkaniyete dayalı mı?
Ne mümkün?
Kimse de bu kararların arkasında duramaz..
***
Çünkü!
Meslekten ihraç edilen…
Tutuklanan…
Yurt dışına kaçanlar…
Hepsi bilaistisna; "verdikleri yanlı ceza, aldıkları yanlı kararlar" nedeniyle; FETÖ terör örgütü militanı olarak suçlanıyorlar…
"Yanlı" adalet!
***
Herkesin ifade ettiği gibi..
Bu "tuz kokutan" hakim ve savcılar..
Salt..
Birilerinin nam-ı hesabına..
Ergenekon.. Balyoz..
Ya da, iktidara dair verdikleri "hükümlere" imza atmış değiller…
Sadece bu davaların hakim ve savcıları da değiller..
***
4 bine dayanan; hakim ve savcı!..
Yargı yükünü göz önüne aldığımızda..
Karşımıza; "yüz binlerce" dava dosyası çıkmaktadır..
Ağır ceza mahkemeleri..
Sulh ceza mahkemeleri..
Hukuk mahkemeleri..
Aile mahkemeleri..
İş mahkemeleri..
Bölge İdare Mahkemeleri..
Askeri mahkemeler..
Ve daha birçok bu oluşumun üst yönetimleri..
***
Bunların baktıkları davalar..
Silsile misali...
Cinayet yaralama, gasp..
Hırsızlık, kapkaç..
Yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet..
Alacak-verecek..
İmar, tazminat, nafaka…
Fikir.. Düşünce.. Kitap, makale..
Velhasıl say sayabildiğin kadar dava var..
***
Bu davalara dair verilen; "hükümler" var..
Kimi infaz edilmiş..
Kimi Yargıtay’da bekliyor..
Kimi de, yargılama aşamasında…
Vaziyetin ikmaliyle; "adaletin kestiği parmak acımaz" diyerek kabul mü edilecek?
Edilmemeli.
Edilemez de.
Çünkü "mağdurların" sesi ve hakları var.
Bence, "kokan tuz'un" yarattığı tahribatı gidermek adına…
"Adaletin hakkaniyete" dair, tecelli etmesi adına…
Bu mahkemelerin…
Bu hâkimlerin, savcıların altında imzası bulunan "davalara" yeniden bakılma kararı alınmalı..
Hem de ivedi bir "yasal düzenlemeyle" oluşan adaletsiz algısı giderilmeli..
Mağdur olanların mağduriyeti son bulmalı.
***
Nitekim, son günlerde bu yönde hayli yükselen sesler var…
"Serzenişler" var…
Af değil…
Yeniden yargılama hakkını istiyoruz...
Ne deniliyor..
FETÖ'cüler "hukuka göre değil, abilere göre karar verirler?" diye…
***
Şöyle ki..
Kamuoyunun gözü önündeki büyük davalara bakın..
Her türlü kumpastan..
Her türlü, hilebazlıktan..
Her türlü suç isnadını yaratma çirkefliğinden..
Her türlü delil üretme gözü dönmüşlükten kaçınmayan bu yapı!
Diğer davalarda "neler yapmaz ki?"
Hele ki, "taşra" davalarında..
***
Kendimden örnek verirsem!
Gerek, 28 Şubat süreci olsun..
Gerekse, 2013 yılına kadar olan süreç olsun…
Hakkımda açılan dava sayısını ben bile bilemiyorum.
Yüzlerce dava.
Ve hepsi de, "sudan gerekçelerle"
Dönemin başsavcıları…
Nihat Çakar'dan, Durdu Kavak'a kadar olan zaman dilimi.
Gerekçeleri; "Yargı'nın manevi şahsiyeti"
***
Ve bugün..
O gün iddianame hazırlayanlar..
Altına imza atanlar..
Hüküm verenler…
Kararlarıyla, bizi.. Muhabirlerimizi cezaevine atanlar!..
Bugün, FETÖ terör örgütünün "en azılı" militanları..
En basit ifadeyle bunların kararlarına ve adalet anlayışlarına "adil" diyen bir makam olabilir mi?
Şaibeli demekten başka..
***
İşte, muhafazakâr, mütedeyyin aileler!
Çığlık çığlığa…
FETÖ'cü hâkim ve savcılar sesleniyorlar.…
"Sudan sebeplerle, yüzlerce evladımızı cezaevine tıktı..
Uyduruk örgüt ihdas etti..
Hepsine en ağır cezalar verildi"
***
Önceki gün cezaevi önünde, kamuoyuna seslenen genç kızın ifadesiyle..
"Yeter artık..
Cezaevlerinin kapıları önünde büyüdük..
Babasız…
Abisiz…
Amcasız… Dayısız…
Adalet istiyoruz… Biz af değil yeniden yargılama istiyoruz"
Haklı değiller mi?
Sonuna kadar haklılar…
***
Çünkü…
Hazırlanan iddianamelerin..
Verilen hükümlerin..
İnfaz edilen cezaların altındaki imza; FETÖ'cü hakim ve savcılar..
Ve hepsi; bugün tutuklu..
Onun için, "adaletin" yansızlığını…
Bağımsızlığını..
Adil vicdanını hükmünden yana bir duruş ortaya konulacaksa…
O zaman bunların "yok hükmünde" olan kararlarına dair davalar; yeniden "yargılama" noktasına getirilmeli..
Suçlu.. Suçsuz ortaya çıksın..
Türk yargısı da; kendisini şaibeli ortamdan kurtarsın!
Yoksa, gelen-gideni aratır misali; "YARGI HEP ŞAİBELİ" kalır…
***
SORULARIMA YANIT!
Hatırlatalım…
Ey, Ulaştırma Bakanlığı…
Ey, İl Valiliği…
Ey Karayolları Bölge Müdürlüğü…
1 Eylül 2016 tarihli yazımda, sizlere seslenmiştim…
"Bu yıl birilerine rant çeşmesi!" başlıklı yazıma dair…
***
Şu bitimi yılan hikayesine dönen..
Üç ayda bir, "sökülüp-yeniden" yapılan..
Ama bir türlü bitirilmeyen; Seyrantepe-OSB güzergahındaki yol…
Bu yolla ilgili; tam dokuz soru sıralamıştım…
Soruların sizlere iletildiğinden de haberdarım…
Ama.
Ne hikmetse, "yolsuzluk ve usulsüzlüklere" dair mevzularda olduğu gibi..
Bunda da, "bir ketum hal" var..
Nedeen?
***
Neyse!
Bir kez daha hatırlatalım..
Belki, "bir yol kazası" olmuş olabilir bilgilendirme anlamında!
Cevap bekliyorum…
Salt ben değil, Diyarbakır kamuoyu da cevabı bekliyor…
Tabi, Karayolları camiası da…
"Kim nasıl bir cevap verecek" diye…
Bekliyoruz.