Yaşatılan; Psikososyal yıkım(2)

Dünkü,

Mevzuuya devam diyelim!

Kredi kartları.

Veya Bankaların "muhtelif" bireysel kredileri'nin toplamsal "tahrip" yüzü.

Yani, Negatif etki alanından bahsetmiş.

Ve demiştik ki;

Bu eksenin yarattığı fırtınanın müsebbip olduğu, "üç önemli" nokta vardır.

Aileleri, toplumu ve ülkeyi, "mutsuz ve huzursuz" eden bu üç etken şu;

Hedonizm,

Egoizm,

Ve komfortizm.

***

Bu üç etken,

Aynı zamanda güven, saygı ve adalet duygusunu "zaafa" uğratmaktadır.

Ağına düşünler belki ilk etapta, "mutlulukla" buluşuyor ise de.

Zaman içerisinde;

"Geri dönüşüm de", "mutsuzluk" yayılmacı bir şekilde kendini göstermeye başlar.

Bireyi, aileyi, toplumu ve ülkeyi yıkıma götürür.

Ki bu da, "çağın" batak virüsü gibi.

Şuan toplumun ekseriyeti, muzdarip!

Evet,

Kredi kartı veya kartları diyelim.

Tamamen karşılıksız bir sermayeye dayalı.

Bankaların "ticari" kazançla sözde bireye tanıdığı imkan.

Al-harca, ama faiziyle öde!

***

Hele bir de,

Denize düşen yılana sarılır, sözüyle!

Ailevi meseleler yüzünden mecbur kaldığı için, tuzağa düşenler!

Akıbetleri, bilahare meçhul!

İlk etapta kendince, hayal kurar.

‘Şimdi alır, sonra taksitle öderim’ der.

Ama sonra, işte bu sonrası tufan.

Çünkü ödeyemiyor!

Ödeyemeyince, faizler katlamalı katlamalı, biniyor.

Bir adım sonrası icra takipleri.

***

Anapara,

Faiz miktarı,

Avukat ücreti, icra payı derken, bir lira, 20 lira oldu.

Gel de çık işin içinden.

Hüsranlı son;

Ya intihar, ya aile faciası, ya da yuva yıkılması!

Veyahut ta, cezaevi!

Anlayacağınız;

Olmayan, sermayesi bulunmayan için;

Tatlı sözlerle başlayan kredi çekmenin sonu acı tabloyla, felaketle ve hüsranla bitiyor.

Hakikat şudur ki,

Bu batağa düşüp de, sağ ve selamet bir şekilde kurtulanlar nadirdir.

***

Dün,

Diyarbakır Söz Gazetesi manşetinde şöyle bir haber vardı.

Kredi kartı,

Hayat karartı" diye!

Bakınız;

A. Samet Satılmış adında bir vatandaş!

İlk olarak;

"Acil ihtiyaçlara" binaen, kredi kartı alıyor.

Ardından da; "Banka kredi".

Bankaların,

"Cazip tuzağı" artık, Satılmış'ı ağına almıştır.

Eee.

Maşallah kendisi de, "ayağını" yorganına göre uzatmayınca.

Ayakta-başta, "açıkça" kalmaya başladı.

***

İki yaka, bir araya gelmezken.

Talihsizlik odur ya,

Bu kez yeni doğan çocuğunun "kalbi delik".

Onun tedavisi gerek.

Bir daha, kredi çekiyor.

Bir banka ile başlarken, bir den 2–3 derken sayı arttı.

Sonuç,

Borçla borcu kapatma, dönemi bu kez başladı.

Bir yandan çocuğun hastalığı-tedavisi,

Diğer yandan ödenemeyen kredi ve üstüne binen fahiş faiz oranları!

***

Öyle ki,

15 bin lira olan kredi tutarı.

Faiz ve diğer, "ticari" bindirmelerle, 100 bine dayandı.

Ve şimdi;

A. Samet Satılmış’ın "maaşına" el konuldu.

Ellerinde avuçlarına ne varsa alındı.

İkamet ettikleri ev de; kira!

Anlayacağınız, tam-takır ortada!

***

Önceki gün;

Aldığımız ihbar üzerine, bir nevi de.

Topluma,

Ailelere ve bireylere ders-i ibret ihtiva etmesi anlamında, arkadaşlarımız gidip yerinde dinledi.

A. Samet Satılmış kayıp!

4 çocuk annesi, Vesile Satılmış!

3 çocuğunun, "kalbi" delik.

Çaresizlik içinde!

Olup-biteni anlatırken, gözyaşları döküyor.

***

Eee...

Üzülmemek ve etkilenmemek elde değil.

Gözyaşlarıyla yardım talep ediyor.

Zor bir durum!

Bir aile çocuğunu tedavi etmek için bakın sonucunu hesaplamadan girdiği yolun vardığı korkunç son.

Velhasıl,

Diyebileceğim şudur böylesi hadiselerden çıkarılması gereken iki ders vardır.

O da şudur.

***

Birincisi

Bankaların hilekârlıklarına aldanarak fütursuzca kredi çekilmemeli.

Şayet çekilecekse.

Derler ya, "ayağını yorganına göre" uzat!

Yani kendi ekonomik gücünü alacağı krediye ödeyeceği geri dönüşe karşı mutlaka test etmeli.

Kaldırır mı-kaldırmaz mı?

***

İkincisi;

Hükümet ve tabi ki tüketici dernekleri-hakemleri!

Zafiyete dayalı,

Sömürü aracı haline getirilen "bankaların" kredi kartı ve banka kredisi çılgınlığına, "sınırlama" getirmeli.

Özelliklen de;

Her önüne gelene, isteyene "kredi kartı" verilmemeli.

Özelliklen de,

Durduk yerde fahiş "limit" artışlarına, gidilmemelidir.

***

Sonuç itibariyle,

Kredi kartı da, banka kredileri de;

Markette,

Sokakta,

İşyeri servislerinde, "seyyar tezgâh" kurularak, dağıtılmamalı.

Öyle kolay olmamalı.

Derler ya;

Her şeyde gelir testi yapılır.

Neden;

Kredi kartı ve banka kredisi almada bu hal-i durum ön görülmez!

Çarpık bir hal.

Boşuna söylenmiş bir söz değil;

Türkiye burası, "kim kime, dum duma" vur gitsin.

Nasıl olsa,

Düşenin üzerinde, debelenme, gelenek oldu?