Yeni Anayasa ve şiddet!
Siyasilerin,
Şu "mızıkçılık" halleriyle "icra" ettikleri Bizans oyunları yok mu?
İnsana, "saç-baş" yolduğu gibi, şehir çocuğunun ifadesiyle "jilet" attırıyor.
Bakın; seçim öncesi "A'dan, Z'ye" tüm partiler!
Ve onların gemi kaptanları "meydanlardaki" ilk nutukları hep; "Yeni anayasa değişikliği" değil miydi?
İktidara gelirsek;
"İlk işimiz" 12 Eylül Anayasa'nı "alaşağı" edeceğiz!
Demokratik, çağdaş ve özgürlükçü "halkı" tanıyan bir Anayasa yapacağız diye.
Solcusundan tutunda, Muhafazakarına kadar.
Milliyetçisi de, Sosyal Demokrat olduğunu söyleyen de.
* * *
Yani,
Siyasi partilerin tümü.
Ülke ahalisi de aynı minvalde; "yeni Anayasa" için gönül koydu.
1982 Anayasası ve tabi ki, önceki dönemin kalıntılarıyla "oluşturulan" "yamalı-bohça" vesayetçi Anayasa, "değişmeli".
Hem de; "kökünden".
DNA'sı dahi "değiştirilerek" yenilenmeli!
Seçim bitti.
Meclis "kavga gürültülü" açıldı, "yeminler" edildi, her ne kadar "'boykot ve protestolu" evre geçirdiyse.
Şimdi; rota Meclis'in "işleyişine" ve Anayasa değişikliğine yönelik "komisyonda".
Ki, partiler "üçer" eşit ölçüde, "Anayasa Komisyonuna" vekil sundu.
İlk toplantı da, kısmet ise "bugün" yapılacak Meclis Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında.
"Ha gayret" diyelim.
* * *
Gel gör ki; daha işin "ilk raunduna" dâhil olmadan "şart, şurt, kırmızıçizgiler" havada uçuşmaya başladı.
Midelerindeki "hainane" hal boşaldı misali.
MHP, Anayasanın İlk üç Maddesi dâhil olmak üzere, 9 "kırmızıçizgimiz var" diyor!
Bunu derken; ülkenin "kanayan hadisesi" olan "Kürt sorunun" çözümündeki birinci koşul olan "Ana Dil"e set örüyor.
Ana Dilde eğitim.
Veya "Kürt kimliğinin", Anayasa'da tanımlanması, kabul edilemez.
Türk kimliğine ise "dokunulmaması" noktasında, "Berlin duvarı" örüyor.
Aşılmaz. Aşılırsa, "biz yokuz, uzlaşmayız".
Peki, MHP'nin "isteği" kabule alınırsa.
O zaman, değiştirilen Anayasa MHP'nin "kendi siyasal" Anayasası olmaz mı?
Ya da kabul edilmez ise, iktidarın Anayasası olmaz mı?
Olur.
* * *
Gelelim; CHP'ye. Altı oklu sözde halkçı(!) Parti.
MHP gibi.
İlk üç madde "dokunulmaz". Kılıçdaroğlu'nun ifadesiyle,
"Kurucu iradenin iradesidir."
Yani Mustafa Kemal Atatürk'ün, "iradesini" hükmeden bu üç madde değişikliği "teklif" dahi edilemez.
Bir de olmasını koşul sunduğu maddeler var.
Siyasi Partiler Yasası, Seçim barajı.
Bunlar da CHP'nin "ön koşulları".
Bu durumda; CHP'nin "benim kırmızıçizgilerim" dediği, koşullar kabul görülürse.
Değişikliğe gidilecek olan Anayasa, CHP'nin Anayasası olmaz mı?
Ya da, örülen ve öne sürülen "koşullar" kabul edilmeyerek, aşılarak "değişiklik" yapılırsa.
O zaman da, CHP'siz bir Anayasa olmaz mı?
Olur.
* * *
BDP ise, topyekûn "değişikliğe" evet, derken, "şartlar da" öne sürmüyor değil.
MHP’nin, zıt kırmızıçizgilerinin paralelinde, "koşullarım" var.
Kendisine özgü haklı gördüğü bir savunmayla diyor ki;
"Kürt kimliği" tanınacak, "Ana dile" Anayasal güvence sağlanacak.
Yerel yönetimlere de özerklik.
Ve daha birçok, "federatif" dokuya yönelim arz eden, "koşullu maddeler" var.
Ya bunlar; Yeni Anayasa'da yer alacak, ya da "biz uzlaşı masasına" itaat etmeyiz.
CHP ve MHP gibi; BDP'nin "talepleri" kabul edilirse, demezler mi BDP'nin Anayasası.
Kabul edilmezse, o zaman da, BDP'siz bir Anayasa olmaz mı?
Olur.
* * *
Gelelim, AK Parti.
Anayasa kamburunu sırtında taşıyan "hükümet" olma vasfıyla, işi zor.
İki arada bir derede misali.
O da; haklı bir şekilde "ön koşulum" yok, ama değiştirilen 26 madde'yle kazanılan "haklara" dokundurmam diyor!
CHP ve MHP'nin "en çok" üzerinde mızıkçılık yapacaklarını bildiği bazı maddeler var;
"Bu kazanılmış" 26 madde "dokunulmaz"..
Özetlersek; AK Parti'de 26 maddenin dışındaki "tüm maddeler" üzerinde, tartışma geliştirebiliriz diyor.
Bu durumda AK Parti,
BDP, MHP ve CHP'nin "taleplerini" karşılaması mümkün değil.
Üçüne de, istediği kadar "mavi boncuk" dağıtsın, yine de "sonuç", mayın tarlası.
Elbette ki, "vücuda" getirilecek olan yeni Anayasa!
* * *
Genel itibariyle; herkesi "tatmin ve memnun" edecek değil.
"En iyisi, en kudretlisi ve en bağlayıcı" olması noktasında; "esaslık" teşkil edebilir.
Durumu, en az hasarla nasıl atlatacak, "onu" hep birlikte göreceğiz.
İşin bir diğer önemli mecrası var ki, "asıl tehlike" de burası..
Birçok kişi gibi, benim de "kaygı ve acaba" diye yaklaşım gösterdiğim bir nokta!
Ki bu durum; "hayli" risk ihtiva ettiği gibi, gelişen ve ard arda oluşan "hadiseler", beyin noktasında odaklandırmıyor değil.
Şöyle ki;
Anayasa değişikliğiyle alakalı siyasi partilerde "samimiyet" hâsıl mı?
Evet,
Kamuoyu baskısı var. Her akil bunun "bir an önce" icra edilmesini istiyor.
Ancak, Ülkenin "vesayetçi" güçleri; "bu baskıya" partileri ne kadar dayandırır.
Ya da, "siyasal zeminde" buna ne kadar, engelleyici olurlar?
Bilmem.
* * *
Ama bir dostun "cümle arası" ifadesiyle, "çatışma, şiddet ve terör" azar ise.
Mızıkçılığa,
Hazır partiler "durumu" fırsat bilip, Anayasa değişikliğini "tozlu rafa" gönderebilirler.
Hatırlarsanız, 26 maddenin referandumunu.
Cumhurbaşkanı Gül'ün, 367 diye dayatılan "ucübe" sayısı.
O dönemde; "kan oluk gibi akıyor du"..
Dağlıca,
Aktütün bu durumun "eseri" değil mi?
Diyebilirler ki;
Önce, bu şiddet atmosferi ve çatışma ortamı "son bulsun da", ondan sonra "değişikliği" görüşelim.
O zaman da dememişlermiydi; "referandum" ertelensin..
Gül "Cumhurbaşkanı" olmazsın..
Kritik bir hal.
Böylece vesayetçiler için;
"Kerhen" olabilirlik getirdikleri Anayasa'da "sıyrılmış" olacak.
Böylece, "vesayetçi" yapıya, "taze kan" sağlanacak.
Çünkü biliyorlar ki, "hal-i durumlarının" panzehiri.
Ve var olan saltanatlarını "yıkacak" dozer "Yeni Anayasa'dır".
* * *
O nedenle; kapalı kapılar ardında.
Albay Drik'in itiraf ettiği gibi; "Komuta kademesiyle" işbirliği içerisinde; "şiddet ve terörü" azdırmaları kaçınılmaz olur.
Şuan, bilindiği gibi Kuzey Irak'taki "Kürt köyleri" boşaltılıyor.
Daha doğrusu; "Kandil bölgesi" sivillerden arındırılıyor.
Askeri yığınak devam ediyor. Savaş uçakları, "keşif ve bombalama" uçuşlarını yapıyor.
Hal-i hazırda; "Sınır ötesi" harekâta ilişkin tezkere de bir yıl uzatıldı.
Bitlis'te vuku bulan 5'i polis 8 insanın "şehit" edilmesi olayı.
"Yine canımız yandı" noktasında "olup-bitene" tuz biber oldu...
Körükleyici!
"Daha neyi bekliyorsunuz niye PKK'yı bitirmiyorsunuz" diye.
Nitekim;
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu dün yaptıkları açıklamalarla bunu dillendirdiler.
* * *
İşte burada; Siyasal iktidar "akil" olmalı.
Her adıma; her Bizans oyununa "çürütücü" hamleleri, yerinde ve zamanında atmalı.
Pek tabi ki; Ülkedeki "tüm olumsuzlukların, huzursuzlukların, şiddetin, terörün, kanın ve gözyaşının".
Hizipleşmenin ve ötekileştirme gayretkeşliğinin "panzehirinin" de yeni Anayasa olduğunu sakın "akıldan" çıkarmamalı.
Hani bir söz vardır; "İnadına inadına."
Çünkü ortaya çıkarılacak "herkesin" bende varım dediği "Milli" rehber; "çözümdür".
Gerisi; "Eski tas eski hamam" misali, şuan yaşanılan hali durumdur.
Ama bilinsin ki, "Anayasa değişikliği" minderinden kaçan her kim olursa olsun.
Demokrasinin, ilk durağında atıl hale getirilerek "aşağı" atılacaktır.
Bilmem!
Yanlış mıyım?