Yüreklerdeki acı, 12 Eylüller!
Malumunuz üzre;
Dün takvim yaprağı, 12 Eylül'ü gösteriyordu.
Yıl, 2013 ise de.
Hiç kuşkusuz ki.
12 Eylül "gün" olarak, tarihsel hadiselere sahip.
Çünkü
Hem 1980 darbesi.
Hem, Diyarbakır'da 7'si çocuk 10 kişinin katledilmesi.
Hem de; Türkiye'de "tabuları" yıktıran Anayasa değişikliği referandumunun yıl dönümü.
* * *
Evet.
12 Eylül Askeri darbe!
"Tarihin" kara lekesi.
Utanç.
Ve faşist bir rejimin diktası.
Dün itibariyle üzerinden 33 yıl geçti.
Vesayetin hükmü icrasındaki gerekçe neydi?
Söz de; Huzur ve güven düzenin yeniden tesisi!
Maşallah.
TSK'da emir-komuta zinciriyle, "netekim" hâkim oldu.
* * *
Peki ya sonra.
Tıpkı,
Cumhuriyet'ten 1980'e uzanan yıllar gibi.
Her on yılda bir; "girişilen" vesayetler birbirini kovaladı.
Kesintiye uğratılan "demokrasi".
Darbe, darbe girişimleri etki ve sonuçları bakımından.
Hiç tartışmasız "pek çok kuşağı" etkiledi.
Hem de; "derinden" ve sonraki kuşaklara da sirayet ederek.
* * *
12 Eylül’ün bilânçosu ağır.
Öncesi ve sonrası.
Binlerce kayıp ve ölüm,
İşkence,
İnsanlık dışı muamele,
Gözaltı,
Ve Cezaevlerinde "yok edilen" hayatlar.
Hep ifade ederiz.
Diyarbakır'ın 5 Nolu Cezaevi'nin "dili olsa da" konuşsa.
Ya da, Kanalizasyonları "deşilse".
* * *
Dün.
Cezaevi önünde, CHP klasiği vaki oldu.
"Darbe" nemacısı.
Ergenekon'un savunucusu,
Kemalist düşüncenin membası,
Kaotik düzenin, "Baasçı" üretkeni, CHP zihniyeti sözde "kınama" etkinliğindeydi.
CHPlı Oyan'ın bir ifadesi vardı ki.
Yok ya dedirtiyordu.
* * *
Şöyle diyordu.
80 darbesi, CHP'ye yönelikmiş?
Hatta CHP’yi kapatmak için yapılmış.
Ama.
Adalet Partisi kapatıldı.
Sevsinler.
Galiba siyasilerin ifadesiyle "ikiyüzlü" siyaset bu aksiyon olsa gerek.
* * *
Netekim.
CHP'nin bu hal-i vaziyetini, her meselede görüyoruz.
İşte.
Kürt sorununda, "takındıkları" tavır.
Ankara'da ayrı,
Ege sahillerinde ayrı,
İç Anadolu da ayrı,
Güneydoğu'da "tam aksi" yönde farklı bir düşünce siyaseti icra ediyor.
Siyasetin iki yüzü!
* * *
Bugün.
12 Eylül'ü "kınıyorum" diyor.
İyi de,
12 Eylül'e "çanak" tutan hangi siyasi partiydi.
Ha birde.
2010'daki Anayasa değişikliği referandumuna "sırt" çeviren kimdi?
12 Eylülcüleri. nitekimi "yargı" önüne çıkaran, yasal düzenlemeye kim karşı çıktı.
Ben mi, yoksa siz ve CHP zihniyeti mi?
Ne yazık ki;
CHP bu "kandırmaca" siyasetinin maya tutmadığını bir türlü anlamıyor.
Ya da anlamazlıktan geliyor.
* * *
Zaten!
Bu anlamazlıktan olsa gerek; "iktidar" olabilme kısırlığını darbe hareketlerinde arıyor.
Aha.
Kürt sorununa karşı alerji hali.
Çözüm sürecine karşı çıktı.
Hükümetin adımlarını "vatan" hainliği olarak yorumladı.
Anayasa değişikliklerine "hayır" dedi.
Peki şimdi.
Bölgeye her hafta bir heyet göndererek, "çözümü istiyoruz" diyor.
Kim inanır.
Çünkü CHP halen de, Silivri'den medet umuyor.
H H H
12 Eylül'ün "yarası" büyük.
Pek çok kuşağı derinden etkiledi.
Malum.
Darbeyi gerçekleştiren konsey üyelerinin hayatta kalan iki ismi; Kenan Evren ve Ali Tahsin Şahinkaya.
Şuan; Ankara 12. Ağır ceza Mahkemesinde "yargılanıyor".
Sonuç ne olur bilmem.
Ama ne gariptir ki; 12 Eylül "her derin" yapı meselesi gibi, "bir kaç kişiyle" sınırlı.
Ötesine bakan yok!
Olmadığı içindir ki; 12 Eylül'ün zihniyeti her daim tehdit!
* * *
12 Eylül 2010.
Bu tarih; darbeye "yargı yolu" açan Anayasa Paketinin referandum takvimi.
26 Madde halk oylamasına sunuldu.
Paket, yüzde 57.88'le "evet" aldı.
Yüzde 42.12 hayır.
Tabi; bu referandum Cumhuriyet tarihinin de "beşinci" oldu.
Son referandum.
* * *
Ya gelelim;
12 Eylül 2006 tarihine.
İşte bu tarih;
Tıpkı 12 Eylül 1980'nin "derin" faaliyeti gibi.
"Katliam" yaptı, Diyarbakır'ın kalbinde.
Bağlar Koşuyolu semtinde;
O gün, saat 21.45 sularında, "termoslu" bomba patlatıldı.
Bilânço ağırdı.
7'si çocuk 10 ölü, onlarca da yaralı.
* * *
O gün.
İlk anda dediler ki; PKK yaptı.
Diyen, 28 Şubatçılardı.
Sonra, farklı beyanatlar sıralandı.
Bakıldı ki; Türkiye İntikam Tugayı (TİT).
Dün;
Diyarbakır'ı kahreden hadiselerden biri olan, katliamın 7'inci yıl dönümüydü.
Anma etkinliği vardı.
Aileler, İHD ve duyarlı vatandaşın katılımıyla lanetlendi...
* * *
Öncelikle;
Ölenlere Allahtan rahmet.
Mekânları cennet olsun.
Ailelerine de bir kez daha buradan başsağlığı diliyorum.
* * *
Evet.
Her ne kadar.
Olaydan üç yıl sonra, üç kişi yakalandıysa.
Her biri; "müebbet" hapislerle ceza aldıysa da.
Ki halen; "cezalar" onanmış değil.
Ailelerin, "tazminat" istemlerinin reddi.
Ve diğer "hukuki" arizaların da ötesinde.
Vicdanlarda şu sorgu ikmalde;
Olayın "gerçek failleri ve karar vericiler" hala gizli?
* * *
Oğlu'nu kaybeden Burhan marangoz'un ifadesiyle.
Sadece; "maşalar" yargılandı.
Peki ya; "maşayı tutanlar, tutturmalarını isteyenler.’’
Eee.
Güneydoğuda yaşanan "kirli çatışma-savaşın" ağır bilânçosundaki, "kayıpların" failleri.
17 faili meçhul cinayet.
Binlerce kayıp.
Yakılan-yıkılan, köylerin, evlerin hal-i vaziyeti.
Bunların; "failleri" yargılandı mı ki?
* * *
İşte; 28 Şubat davası, neyle sınırlı?
Ankara "merkezli".
Peki, nerde 28 Şubat'ı ikmale getiren Güneydoğu ayağı.
Ya da; JİTEM'in "dehşet-engiz" cinayetleri.
O günün komutanları.
Astsubayından, Generaline kadar.
Dokunuldu mu, hesap soruldu mu?
Ne mümkün!
* * *
Zaten;
Dokunulmuş olunsaydı.
Hakikatler "tozlu raflara" mahkûm edilmeseydi.
Bölgede olup-bitene "kara şal" çekilmeseydi.
Ne Koşu yolundaki; "Termoslu" katliam olurdu?
Ne de Roboski vahşeti yaşanırdı?
Onun için;
Egemenler.
Hele ki, dünün egemenleri.
"Özür" dilemeli.
Ve yaşattıkları acılarla "yüzleşmeleri" gerekir.
Yapmıyorlar da.
Bizlerin "ortak akıl ve vicdanıyla" dize getirmeleri gerekir.
* * *
Analar ağlamasın.
Yürekler yanmasın.
Haklar ve halklar gaspa uğramasın.
Huzuru.
Güveni, istikrarı ve barışın bütünlüğünü yaşayabilmemiz için.
Özgürlüklerin. haklara kavuşmanın, yolu "bu ortak vicdan" mücadelesinden geçiyor.
Elden bırakmayalım.
* * *
Evet.
Bir daha 12 Eylül 1980'lerin,
12 Eylül 2006'ların yaşanmaması dileğiyle.
Ve diyorum ki;
80'ni lanetliyorum,
2006'yı anıyorum,
2010'da, kutluyorum.
Cumanız mübarek olsun.