YÜZLERİ KIZARDI MI?

Nerdeee?

Evet ne de; güzel" söylenmiş bir sözdür!

Denilir ki;

"Ramazan'da yalan söyleyenin yüzü bayramda kara olurmuş…!"

Vecize bir söz…

Ki derinliği, yüksek…

Tabi ki, "günümüz" açısından anlayabilmek önemli.

Ama kime dersin?...

***

Doğru olunmalı…

Şeffaf olunmalı…

En önemlisi de; "samimi ve dürüst" olunmalı!

Çünkü…

Hiçbir "yalan!"

Hiçbir "dolan!"

Hiçbir "üçkâğıtçılık!" gizli kalmaz…

Hele ki "uzun süre" kendisine keyifli alan bulamaz!

Hani bir söz var; "yalancının mumu yatsıya kadar yanar?"

İşte hakikat…

***

Malumunuz üzeredir..

Salı günleri...

Mutat olarak; meclisteki "partilerin" grup toplantıları olur…

Parti liderleri "grubuna" seslenir…

İç ve dış siyaset…

Mevcut gündeme dair; "beyanlarda" bulunulur…

Önceki gün, AK Parti grup toplantısı vardı…

Ki hep takip ederim…

Öyle de yaptım…

Pür dikkat "canlı yayına" odaklanarak, izledim…

Erdoğan fasıl fasıl mevzuları "irdeleyip" konuşuyor…

Tabi ki, kendi anlatım stili ve natıkasıyla…

***

Derken…

Erdoğan'ın ağzından şu sözcükler dökülmeye başladı…

Dedi ki…

“Son zamanlarda daha sık kulağıma gelmeye başlayan bir hususu paylaşmak istiyorum.

Nerede işinin altından kalkamayan, nerede tembellik yapan biri varsa hemen şu tarz ifadelerle sıyrılmaya çalışıyor;

‘Beyefendi böyle istiyor’

Cumhurbaşkanımız, Külliye böyle istiyor.’

Ömrümde görmediğim insanların tavsiyesine kadar her konuda kullanıldığı anlaşılıyor.

Peki, bunun ispatı var mı, ağzımdan çıkan böyle bir söz var mı?

Yok.

Daha önce ahkâm kesenlerle ilgili rahatsızlığımı belirtmiştim.

Tekrarlıyorum.

Eğer ben birisine bir şey söyleyeceksem, tavır koyacaksam, kimseyi aracı kılmaya ihtiyacım yok.

Bunu bizzat kendim yaparım.

Kafasında kırk tilki dolaştıran sinsi tiplerden, riyakârlardan hiçbir zaman olmadık, olmayacağız…”

***

Bu ifadelerine ek olarak…

Bakan…

Bakan Yardımcıları…

Valiler…

Yerel Yönetimler…

Velhasıl, bürokratlarla ilgili olarak; şu uyarıda bulunarak, "birileri bürokratik oligarşi" yaratmak istiyor diyerek tepki gösterdi…

Ve dedi ki…

“Birilerinin çıkıp milletimizle aramıza girmesine izin veremeyiz.

Beyefendi, Cumhurbaşkanı böyle istiyor sözü adeta bürokratik oligarşinin yeni bir şifresi haline dönüştü.

Kim olursa olsun, sorun çözme makamında olduğu halde sürekli şikâyet eden, bizi bahane ederek kendini temize çıkarmaya çalışan herkes benim gözümde başarısız kişidir.

Bunu böyle bilin.

Bakan bakanlığını tıkayacak, bürokrat bürokratlığını tıkayacak ondan sonra da suçu bize atacak.

Önüme getirilen tüm konularda kararımı muhataplarıma olumlu veya olumsuz olarak açıkça ifade etmişimdir.

Arkadan başka işler çevirmek asla tarzım değildir.

Tarzımız doğruya doğru yanlışa yanlış demektir.

Yeni bir bürokratik oligarşi tesis etmeye çalışmaları asla kabul edilir değildir.

Şahsımın adı kullanılarak kurallar kaideler dışında iş yapılmasına rıza gösteremem.

Ben bir bürokratımı aramıyorsam babamın oğlu olsa kapıdan geri koyun.

Adımı kullanarak size kim geliyorsa benden bir telefon almıyorsanız bana sorun.

Bunu teyit etmiyorsam bu insanları lütfen gönderin.

Ne demek adımı kullanmak?

Bu bizim siyaset etme anlayışımıza terstir.

Bunu yapanlar; hepsi sahtekârdır, dolandırıcıdır.

Bunlara yol vermeyin.

İsmimi, unvanımı kendi yanlışına alet etmeye kalkan hiç kimseyi affedemem.

Meclis’teki, partideki, Cumhurbaşkanlığındaki özel kalem görevlileri ile şahsıma iletmelerini rica ediyorum...”

***

Sevgili okurlar…

İnanın ki, Erdoğan'ın "bu çıkışını!"

Uyarı ve tepkisine dair "dizelediği" cümleleri dinlerken, gururlanarak, acaba dedim!...

Cumhurbaşkanı Erdoğan…

Bizim son 20 gün içerisinde; "kaleme aldığımız" mevzulara mı atıf yapıyor…

Yani, vakıf mı olmuş...

Yazılarımızı okumuş olacak ki…

Ya da birileri kendisine iletmiştir ki; "bizim söylediklerimizi" satır satır konuşuyor…

Teyit ediyor…

Hem de, altı çizili cümlelerle ifade ediyor.

***

Öyle ya...

İfade ettiklerini defalarca buradan dile getirmiştik…

Kimi zaman “Vekilin Acentesi” adıyla…

Kimi zaman başka adlarla…

İş bitirici ve fırsatçı acentelerin "ürediğine" dair…

Kimi vekil öncülüğüyle…

Kimi, STK adıyla…

Kimi oluşum ve platform adıyla teşkilatlandıkları…

Varlık gösteren siyasi boşluktan kendine; "çıkar elde" etme gayretinde olan şebekelerin cirit attığını…

Ki yüzlerce misal vererek, aktardık…

 

***

Kendilerini "reis'in" adamı…

Bölge temsilcisi…

Koordinatör…

Ki, Milli İstihbarat'tan daha "güvenilir" bir görev ve kurum olarak gösterme gayreti…

Tüm istihbaratın "kendinden" gönderildiği…

Bölge temsilcisi…

Tek sözcü…

Danışman…

Özel olarak, "görevlendirilen" biri olarak; arz-ı endam edenlerin varlığından; “bahsetmiştik”

Dolandırıcı ve sahtekarlar...

Ne yazık ki…

Bunu yaparken de…

Resimler…

Fotoğraflar…

Anlık görüntülerin, karelerin, "sosyal medya" üzerinden paylaşılmasıyla; "prim" kazanma gayretinde olduklarını..

***

Hele ki…

İstanbullu,

İzmirli,

Ankaralı milletvekilinin,

Van'ı,

Kars'ı,

Hakkari'yi,

Ya da Diyarbakır'ı gözüne kestirip "acente veya temsilcilik" açtıkları…

Diyarbakır'ın,  eski ve yeni milletvekillerinin "geri kalmadığını"…

Bölgede adım adım nasıl örgütlenerek; Vatan, Millet Sakarya "kamuflajıyla!' menfaat çarkı "döndürdüklerini ve oburca işlettiklerini…

***

Ne yazık ki…

Valilerin,

Belediye Başkanlarının,

Emniyet müdürlerinin,

Savcıların,

Kurum müdürlerinin,

Yani bürokratların "reis, vekil, nüfuzlu" algısına, kapılarak bunları itibarlaştırmaları…

Makam..

Mevki..

Koruma gibi; "akla ziyan" tahsislerde bulunmaları..

Yani; oluşan bürokratik oligarşi..

Sonrası mı?

Gelsin; ihaleler..

Gelsin ihale komisyonları…

Gelsin, atama ve görevlendirmeden alınacak rüşvetler.

Şu adam, bu adam!

Ne yazık ki; "son yıllarda" böylesi bir çark artık "enva-i ahlaksızlığı" meşhur kılar noktada icra edildi..

Özellikle, Diyarbakır'da...

***

 

Eee..

Boşuna söylenmiyoruz..

Sahipsiz sürünün, kurdu çok olur diye..

Diyarbakır'da "sahipsiz" olunca, crit atanı çok olur...

Velhasıl kelam diyorum…

Reis açık ve net bir çıkışla; noktayı koydu…

"Adımı kullanan babamın oğlu olsa kapıdan kovun...” diye…

“Adam olana bir söz yeter”

Deriz ve ekleriz adam olmayan için de: ”Deve hacı mı olur ulaşmakla Mekke'ye,

Eşek derviş mi olur taş çekmekle tekkeye?”

***

Hâlbuki…

Yerel yetkililer uyarıları dikkate alsaydı?

Söylediklerimizden; "nasihat" alsalardı..

Dinleseydiler…

Değer ölçeğinde sorgulama yapsaydı…

Bu adam kim?

Bu oluşum kimlerin?

Öyle mi, değil mi diye "göz ucuyla" bile bakılsaydı işin; "iğrençliğine" vakıf olunmazmıydı?

Olunur du?

Ama ne hikmetse; "bakılmadı?"

Ki her geçen gün; "işin kokusu" daha vahim bir boyut aldı…

***

Diyeceğim odur ki...

Muhatap merci olan ya da sorumluluk altında olanlar…

Yerel ya da genel…

Özel ya da kamu…

Vekil ya da başkan…

İşini yapmayan…

İşini yapamayan…

İşin içine iş koyan…

Herkese ve her kesime; Erdoğan'ın bu çıkışı "kulağa" küpe, ders-i ibret olmalı…

Sorgu da gerekli..

Yani yapılanın kimsenin yanında kar kalmaması için…

***

Düşünüyorum...

Cumhurbaşkanın adıyla ahkâm kesenler…

Birkaç kare resim ile caka satanlar…

Bir iki sohbet ile kendini Cumhurbaşkanının danışmanı görenler…

Sağ kol…

Ya da has adamı ilan edenler…

Onun nam-ı hesabına görev yaptığını ifade edenler...

Şu vekilin, bu vekilin "acentesi" olarak kendisini kamufle edenler…

Korumalı…

Korumasız; "her kapıyı" açtığını söyleyip; "mafya vari" organizasyonları icra edenler…

Erdoğan'ın "bu tükürüğü" karşısında, yüzleri kızardı mı?

Bilemiyorum!

Ama tahmin ediyorum ki; "yağmur" yağıyor demişlerdir…