Zorba olduk!

Toplumsal bir sorun;

Ahali olarak “şiddet eğiliminde” olmamız!

Tahammülsüzlük, ana karakter oldu.

Kaybettik,

Hoşgörüyü, saygıyı ve sevgiyi.

En önemlisi,

İnsanı manevi duygu ve kültürünü, unuttuk!

***

Ne yazık ki, sarılmışız,

Şiddetin körüğüne,

Ayrıştırıcı zihniyetin derbederliğine,

Sınıfsal boşluğun kaotik ortamına,

Sömürü,

Zorbalık,

Hukuk dışı ve güç kudretine biat eden, zihniyetin tinetli dokusuna.

Bırakmıyoruz.

***

Hele bir de,

Yılların yarattığı “asimilasyon”,

Biriken, çözümsüz sorunlar,

Vesayet,

Ve keyfiyete haiz inşa edilen tabular,

Diğer yandan,

Hayatın yoğun ve acımasız koşulları.

Azgın dalgalar gibi,

Tüm bileşenler olarak sürükleniyoruz, dehlize.

***

Konuşmak mı..

Tartışmak mı,

Empati yapmak mı,

Ya da dert deyip, derdi dinlemek mi,

Yaşam mı..

Kime ne,

Bana ne, ne alaka?

Zihni fakirlikle,

Birbirimizi anlamanın yerine, birbirimizi boğazlamanın batağında, debeleniyoruz.

***

Hele bir de,

Rejimin,

Ülke nizamının,

Yasama, Yürütme ve Yargı.

Yani,

Erklerin güç dengesindeki, “zafiyet”

Herkes,

Kendi meşrebine ve taassubunda ise.

Per-ü perişan hali vaziyetle;

Ülkede,

Coğrafyamızda ve kurumsal yapılarımızda “işleyiş” zorbadan yanaysa.

***

Evde,

İşte, sokakta, çarşıda.

Pazarda,

Cezaevinde,

Hastane de, “güç, kapital, silah, kayırma” kimde bol ise.

Hak’ta,

Hukuk ta,

Adalette,

Yaşam sözü de, ondadır.

Çünkü,

Kimse birbirini anlayamadığı gibi, anlama, gayretinde de değil.

***

Bakınız,

Şiddet ve toplumsal dağınıklıktan söz ediyoruz ya!

Buyrun.

Size ter-ü taze örnek, teşkil eden bir hadise.

Dicle Üniversitesinde,

Hemşire ve temizlik görevlisinin, “hasta yakınları” tarafından darp edilmesi olayı.

Mevzunun,

Başrol aktörlerinden tutun da,

Nedenine kadar,

Hepsi bahse konu, ülke “kronolojisini” ifade etmektedir.

***

Şöyle ki,

Ne mesai saati,

Ne hasta ziyaret saati,

Ne de acilliyette binaen gelişen bir ivedilik var.

Gecenin bir vakti.

Saat 20.00 sularında, tam da “hastaların” dinlenme zamanı.

Davetsiz, dört zat!

Bunlardan,

Biri polis memuru,

Diğeri, Uzman çavuş,

İki de bayan.

Öğretmen ve sağlık personeli!

***

Kendilerince;

O saat itibariyle toplanmışlar, yatan hastamızı “ziyaret” edelim diye!

Nerden esinlenmişler!

Gitmişler.

Güvenliği de, aşmışlar.

Eee.

Diyeceksiniz ki, “silahlı iki kişi” hangi babayiğit onlara “yasak” der..

Denilmemiş.

Çıkmışlar,

Hastanenin altıncı katındaki, Hematoloji Bölümü Yoğun Bakım Servisine.

***

Nöbetçi Hemşire!

Zamansız, ziyaretçilere,  bi saniye “ziyaretçi” saati değil der.

Ve sonra;

İçeri giremezsiniz.

Hastanız, yoğun bakım servisinde.

Oraya, “hasta yakını ve ziyaretçisi” giremez!

Yasak!

Mevzunun başaktörleri çıkışır.

Sen kimsin, hemşire misin?.!..

İyi.

Bende polisim.

Yanındaki de, girişir hatırlatayım, bende uzman çavuşum.

***

Güçler.

Ve tanıtım faslıyla; “biz gireriz” hükmü verilir.

Girmeye yeltenirler.

Hemşire direnir.

Derken,

Sağlık memuru ve kat temizlik görevlisi, “araya” girer.

Hal-i vaziyetle,

Silahın gücü,

Devletin üniforması gecenin bir vaktiyle, “dayak”  faslı.

***

Sonuç.

Yani darp bilançosu.

Saçından sürüklenen,

Başına darp alan, vücudunda sıyrıklar oluşan hemşire komalık.

Sağlık personeli ve temizlikçi de, muşade altında.

Tedavileri sürüyor.

***

Sağlık camiası dün hadiseyle ayaklandı.

Aslında, Sağlık personellerine yönelik “şiddet” ilk değil.

Son dönemlerde sıradanlaştı.

Çünkü,

Önüne gelen, hekimi dövüyor, yaralıyor.

Hatta iki hafta önce, Edip Arslan adlı doktor öldürüldü.

Hemşire mi,

Sağlık Memuru mu,

Hatta bazen güvenlik personeli mi?

Allah ne verdiyse!

***

Tabi nedenler?

Etkenler.

Haklılıklar farklı ise de.

Özetle;

Sağlıktaki şiddet, “sokaktaki şiddet ve atmosferinden” geri değil.

Sosyolojik.

Ve psikolojik olarak bir birine bağlı.

***

Peki,

Vakanın başaktör zanlıları ne oldu.

Ne olacak?

Erklerdeki,

Taassup hadisesi var ya, işte onun hükmü oldu!

Poliste,

Uzman çavuşta, beraberlerindeki iki bayan da.

Yaptıkları yanlarına “kar” kalırcasına!

İki saatlik,

Karakoldaki ifadeden sonra, “serbest”.

Ne savcılık.

Ne hâkimlik bir durum, icra edilmeden.

***

Evet,

Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. Sait Alan’ın dediği gibi.

“İnsanlık dışı bir davranış”.

El hak.

Aynen de öyle.

Meseleyi kınarken.

Diyorum ki, ne yazık ki, Ülkenin de, toplumun da yaşadığı en büyük fakirlik ve kısırlık “insanlıktır.”

Mesele; “insanlık” meselesidir.

Çünkü “insanlık” benliğimizi hızla kaybediyoruz.

Zorba olduk!