BİSMİL BELEDİYESİ SES VER..
Ey Başkan!
Ey belediye yönetimi!
Ey etkili ve yetkili zevat!
Nedir bu?
Sosyal medya'da "def" ediliş haliniz...
Deyin bakalım..
Vatandaşın biri; size arsa bağışlamış..
Tek şartı da..
Yeşil alan için..
Park için..
Yani, "belediye'nin hizmetine" dair; "kullanılacak" hükmünü vermiş..
Peki, siz ne yapıyorsunuz?
Size hibe edileni...
Park yerine...
Yeşil alan yerine...
Sosyal Belediyecilik noktasında; "ilçe ahalisine" kullanım tahsisi yerine!
Siz..
Arsayı "satmak" üzere ihaleye çıkmışsınız!
Hayırdır?
Denildiği gibi; "birilerine" peşkeş edilmek için mi satıyorsunuz?
Yoksa; "hayırlı" bir iş için mi?
Sakın ola; "belediyenin paraya ihtiyacı" var demeyin?
Biliniyor ki...
İktidar size "oluk gibi" para akıtıyor?
Ki bu salt size değil; "tüm kayyumlara" veriliyor...
Neyse!
İşin muhtevasını; "açıklayın da" herkes olup-biteni öğrensin..
Bekliyoruz..
***
TEBRİK…
Siyasiler için..
Makam ve mevki görevi..
Seçilmiş..
Atanmış..
Ya da yetkilendirme gibi; "görevlere" dair pek, mülahaza etmişliğim yok..
Takdir etmişliğim de!
İlk olacak..
Ki kendi tabumu yıkmış olacağım..
Ama olsun..
Hani bir ifade var; "içten" geldiğinde, tutma..
Söyle..
Evet..
AK Parti Doğu ve Güneydoğu için; "gecikmiş" bir karar olsa bile; "nihayet" değişime hamle yapmış..
Yeni bir kadro "teşekkülü" söz konusu..
Ve tabi ki yetkilendirme..
İşte, bu "atılan adımda" önemli bir isim var..
Dostum dediğim; biri..
Alaattin Parlak..
AK Parti'nin Doğu Anadolu Bölge Koordinatörü..
Artık; bu misyonla; "parti" için görev yapacak..
Tebrik ediyorum..
Ve ümit ediyorum ki "tabanın" sesi olacak?
Çünkü "Partinin" en büyük kısırlığı..
Tabanın sesinin; "teşkilatlar" üzerinden; merkeze ulaşmayışı!
Diyarbakır yıllardır; "bunun ceremesini" çekiyor...
Ki kendisi de vakıf...
Derler ya "birebir" yaşayanı..
Sorumluluğu ağır..
Kolay gelsin!
Allah yar ve yardımcısı olsun..
***
EBE YUH YANİ!
ABD'yi anlıyoruz…
Şımarık..
Devlet tarbiyesinden uzak..
Baskıyla..
Zulümle..
Küresel emperyal; "güçüyle", alıkıran başkesen misali!
***
İşte papaz davası!
Ne diyor?
Ey Türkiye yetkilileri!
Ey Türkiye'nin siyasi iktidarı!
Ey Dışişleri Bakanı yetkilileri! "Brunson'u" serbest bırakın..
***
Yargının bağımsızlığından..
yargının tarafsızlığından..
İşi çözen makamın; "mahkemeler" olduğundan..
Hükmün "yargı" tarafından verileceğinden söz ediliyor…
Yetkililer çözsün..
Ki bu durum; "devlet terbiyesinin" olmadığını gösteriyor..
Gerçek de o..
***
Yoksa!
Rıza Zarraf Davası..
Halk bankası..
Ve FETÖ elebaşı'nın oradaki saltanat keyfiyetine!
"Yargı bağımsızlığı" vurgusu yapmazdı...
İğrençlik hakim…
***
Diyeceksiniz ki!
ABD bu…
Pervasızdır...
Terbiyesizdir...
Karakterinde "despotizm" vardır..
Bunu anlarız...
Ki dünyanın bütünü biliyor..
***
Bizim anlayamadığımız!
İçimizdeki "pervasızlar"…
Onlar ne diyor; "Türkiye Yargısı" için..
Hakimlere..
Savcılara..
Mahkemelere yakıştırdıkları sıfata bakın…
***
Diyorlar ki?
Sarayın Hakimleri..
Sarayın Savcıları..
Sarayın Mahkemeleri..
Sarayın Yargısı….
***
Şimdi..
Brunson diyelim ki bırakıldı..
Ki bırakılsa gitse "iyi" olur..
Bir beladan kurtulmuş oluruz..
Tabi "bırakan" kim olacak, elbette ki Yargı...
Ama iç ve dış "pervasızlar" ne diyecek?
"İktidar" bıraktı…
Nasıl bir iğrençlik; "bilinmez bir denklem!"
***
TÜRKİYE KÜRESEL BİR LİDER!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan…
ABD merkezli "Foreign Policy" dergisi için yazdığı bir makale..
Yazının başlığı da şöyle;
TÜRKİYE KÜRESEL BİR LİDER!"
Makaleden bir bölüm..
Diyor ki…
"İnsanlığın kalbi olması beklenen Birleşmiş Milletler'in nabzı bugün atmamaktadır.
Küresel liderliğe çok ihtiyaç duyulan bugünlerde Birleşmiş Milletler'i yıkmak değil, iyileştirmek durumundayız.
Küresel güçlerin yardım etmemesi durumunda uluslararası toplumun geri kalanı BM'de kapsamlı bir reform sürecini başlatmalıdır.
Irak, Suriye ve diğer yerlerde çözümün parçası olan Türkiye, küresel bir lider haline gelmiştir."
***
HAKSIZ MI?
CHP'li Umut Oran..
Demiş ki..
İktidara karşı; 16 yıldır "aralıksız" olarak yenilgiye mahkum olmuşuz..
Haksız mı?
***
"Tek başına" iktidar hedefi koymamışız..
Yaşanan seçimlerden, CHP olarak "ders" almamışız...
Ki, tekrar tekrar yaşıyoruz!
Kaybedilen 9 seçim var...
Eee...
Haksız mı yani?
***
Yerel seçimlere giderken "kurul düzeni" isteniyor...
"Adayları tabana dayatmak gayreti var!"
Denenmiş yollar; "yeniymiş" gibi gösteriliyor...
Der misiniz haksız mı?
***
Özetle diyor ki..
CHP "tek adam" zihniyetiyle yönetiliyor..
Yaşananlara bakıldığında…
Kemal Bey'in hükümleri; "haksız" diyor mu?
Değil...
Yani haksız mı?
***
Peki taban ne diyor?
Kurumsal değişim…
Parti içinde demokrasi…
Adil ve Adaletli; "temsiliyet!"
Haksız mı?
***
Partililerin...
Seçmenlerin…
Teşkilatların; "belirleyici" olmasının gerettiğini söylüyor…
Siz deyin; haksızlar mı?
***
Liyakatli..
Tabanın iradesini egemen kılan…
Spekülasyonlara...
Şaibelere meyil vermeyen isimler "aday" gösterilsin!
Ki diyelim, işte adayım!
Deyin bakalım; "partili" haksız mı?
***
Kurultay dediniz..
Delege dediniz..
Kongreler dediniz..
Demokrasi..
Şeffaflık deyip; "lider sultası" oluşturdunuz?
Yetmez mi?
Eee, görünen köy "haksızlık mı"
***
Partilileri..
Parti içi emeği..
Seçmenin iradesini..
Sandıktan çıkan sonuçları "hiçe sayanı" kollayan..
Aaaa..
"Bu boltuk bana yakışır" işgaline; rıza gösteren zihniyete "dur" denilmesi...
Haksızlık mı?
***
Eyyy CHP!
Eyyy Kemal Kılıçdaroğlu!
Kendinizi;
Sol,
Sosyal Demokrat,
Atatürkçü olarak tanımlıyorsunuz!
Haksız mı?
***
Peki..
Neden katılımcı?
Neden demokratik?
Neden şeffaf?
Neden liyakat?
Neden taban talebine "önem" verici değilsiniz?
Yani, haksız mı?
***
Neyse!
CHP'nin hal-i vaziyetine kim ne derse?
Sizi bilmem..
Ama diyeceğim şudur..
Hiç de "haksız" değil?