DİYANET İŞLERİNE KAFAM KARIŞIYOR?

Deniliyor ki…

İslam'a göre konuşuyor..

Hareketi de..

Uygulamaları da..

Görevlendirmeleri de…

Hassasiyetler…

İmam..

Müezzin…

Müftü..

Başimam…

Hac, Umre faaliyetleri…

İcra ettiği fetvalar…

***

Velhasıl kelam…

Hepsini "İslam" hakikatleri ölçeğinde yapıyormuş?

Kayırma…

Rüşvet…

Suiistimallere..

Adamcılığa…

Yolsuzluğa…

Usulsüzlüklere…

Bankamatik personele…

Hele ki, mezhepçiliğe kesinlikle tenezzül etmiyormuş?

Zerre-i miskal vaki değilmiş?

***

Şimdi, tüm bunlara karşı…

Doğrusu ne diyeyim; şaştım kaldım?

Neyse…

Mevlana’nın sözünü hatırlatalım…

“Ya göründüğün gibi ol…

Ya da olduğun gibi görün”

Yamuk olma!

***

POLİS KIRSIN AYAĞINI…

Bu beyan…

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya ait…

İlk kez, kısm-i de olsa destekliyorum..

Özellikle;

Okul çevrelerini "ağlarına" alan uyuşturucu satıcıları için..

Torbacılar..

Her kim…

Uyuşturucu satıcılığı yapıyorsa…

Körpecik çocukları aşılıyorsa..

Eroin…

Esrar…

Kokain…

Her ne melanet söz konusu ise!

Taviz verilmemeli...

Ne diyor Soylu?

“Okulun çevresinde bir uyuşturucu satıcısını gördüğünüz zaman, beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir...”

Yerden, göğe kadar haklı…

Ayak kırmak, belki farklı emelleri ikmale getirebilir..

Ama, bu kişiler sittin sene; demir parmaklıklara mahkûm edilmeli…

Çünkü o zehir; öldürücü tüm silahların "ağababasıdır!"

Çığ gibi büyüyor…

Onun için mücadelesi de; "çığ" gibi olmalı…

Ne diyor büyükler?

Suçta, esas olan caydırıcılıktır..

***

DEMİRTAŞ BIRAKIYOR…

Selahattin Demirtaş..

HDP Genel Başkanlığı görevini bırakıyor…

Yani…

11 Şubattaki büyük kongrede aday değil…

Karar ülke seyrinde "sürpriz!"

Yoksa "siyasi yasaklı" duruma düşebilir ihtimali mi var?

Karar neye dairse…

Hayırlısı derken taban ne der bilemiyorum…

Ama Parti yönetimi nasıl karşılar; onu yarın öğreneceğiz…

Malum…

HDP Diyarbakır'da iki günlük "kampa" girdi…

İç ve dış politika…

Pek tabi ki, partinin geleceğine dair; "istişare" yapacak...

"Tek tip elbise" durumu da var…

Sonuç neyi ikmale getirecek?

Göreceğiz…

***

ASİSTAN DAVA AÇTI…

D.Ü. rezaleti…

Sonunda yargıya taşındı…

2 aylık asistan…

Suç duyurusunda bulundu…

Yönetim…

Ve ameliyata girmeyen akademisyenler hakkında…

Suç şekli…

"Görevi kötüye kullanmak…

Taksirle yaralama…"

***

Savcılık tahkikatı başlattı…

Öncelikle…

Akademisyenler için; izin şart…

Malum, YÖK bu noktada yetkili…

"İzin verirse" soruşturma açılır…

Yoksa açılmaz…

Tabi önem arz edici olan…

Hastane Başhekiminin yapacağı savunma…

Komplo…

Sabotaj…

Ya da yönetime suikast "ısrarında" bulunacak mı?

Yoksa tavır mı değiştirecek?

Her ne ise…

***

Lakin…

Önceki yazılarıma dair…

Henüz sorularıma da yanıt almış değilim…

Hatırlatalım…

Başhekim, Ali Kemal Kadiroğlu'na…

10 günü geride bıraktık…

Bekliyoruz…

Hayırlı cumalar…

***

İRAN'DA OLUP BİTEN?

Okur fikrimi sormuş…

İran'a dair…

Yaşananları nasıl okuyorsunuz diye?

Vaziyetin ikmali…

Ki açıkta…

Gizli bir seyir yok…

Birikimin patlaması…

"Bıçak kemiğe dayandı" misali...

Sokağın talebi de belli…

İstenilen…

İş..

Aş…

Yani "sosyal" talepler…

Hepsi; "ekonomi" odaklı…

***

Yani insanlar…

Aç…

Perişan…

İşsiz…

Aylardır maaş olamıyor…

İş adamları iflas etmiş…

Kısacası; ekonomik bir refah düzeyi inişi var…

Fakru zaruret…

Şimdi; "aç insan" ne yapar?

***

Ama gel gör ki…

Olayları okuma…

Olaylara dair strateji belirlemede…

Hele ki "çözümsel" akıl ortaya koymada…

Vahim bir arıza-i durum var…

Şöyle ki…

Sokağa çıkanlar…

Protestoda bulunanlar…

Pankart açanlar…

Döviz taşıyanlar…

Slogan atanlar…

Ne diyor?

"Ekonomik refah…"

***

Başlarında bir siyasi lider var mı?

Organizeli bir seyir içerisindeler mi?

Hayır.

İsyan mı?

Devrim girişimi mi?

İhtilal yapma gayesi mi?

Belli bir siyasi akıma endeksli mi?

Yok...

Eline silah alan…

Kamuyu basan…

Kurumları işgal eden…

Yani şiddeti "öne çıkaran" bir hareket söz konusu mu?

Vaki değil...

***

O zaman…

Demek ki; vaka, temelde "İran'ın bir iç meselesi!"

Ama ne hikmetse…

Gerek bizde…

Gerekse, Ortadoğu'da…

Ve gerekse de "komşu" kimliklerde…

Yaşananlar…

Tahrik…

Kumpas…

Organizasyonlar…

Demode bir akılla; "dış müdahale" olarak okunuyor?

***

Neymiş…

Emperyalizmin…

Siyonizm’in…

Özetle; ABD kurgulu bir müdahale…

Bu akıl; doğru bir analiz değil…

Hele ki, "dış tezgâh" deyip olup-bitene "çözümsüz" kalmak…

Kafayı kuma gömmek olur…

Ki şu anki "analizlerin" yoğunluğu bu yönde…

Bu da resmi; flulaştırmaktadır…

Travmatik…

***

İran…

Tarihsel açıdan; tecrübeli…

Köklü…

Son 60 yıl içerisinde yaşadıkları…

Ki o olaylar…

Rejime…

Siyasal iktidara dairdi…

En son, 2009'da yaşananlar…

Şimdi; "sosyal" talep…

Yani, vaka karşısında; "şerbetli" diyebiliriz…

Olup-biteni savuşturacak…

***

Yeter ki…

Kendisine "diş bileyen" dış güçlere…

Adı zikredilen;

Siyonizm’e…

Emperyalizme…

Sokağın nefes atışını teslim edebilecek; "fırsatı" vermesin…

Taleplere odaklansın…

Çözümsel güvenceler versin…

Halk, iktidara ve yönetime ne diyor?

Diyor ki…

"Milletinle ilgilen, dışarıyla değil…"

***

İşte bu söz…

Aslında, her şeyin ifadesidir…

Ne demiş büyüklerimiz?

"Çalma elin kapısı, çalarlar kapını…

Aç bırakma milletini, yoksa kaparlar ülkeni!"

Demagojiye gerek yok…

Mevzuu İran'ın "iç meselesi."

Buradan, İran baharı çıkmaz diyorum…

Nokta…

Bizim duamız…

Hani "baharlar" deniliyordu ya…

Arap Baharı…

Diyoruz ki…

Baharların(!) darısı ABD'nin, Siyonizm’in başına olsun…