DİYARBAKIR'I SÖMÜREN SİYASET!

Dün bir dostumla konuşuyorum…

Eski bir siyasetçi…

Pek "polemikli" değil…

Lâkin siyasetin sokağından ayrılmış…

Tabi, takip ediyor…

Diyarbakır'ın "havasını" soluyoruz…

Eleştiri dozajı yüksek…

Özellikle, İktidar'a dair…

Ki, kendisi de, düne kadar oradaydı…

Şimdi; "değilim" diyor!

Kendince "nedenler" sıralıyor?

Haklı.

Haksız…

Doğrusu, teraziye almadım…

Ama penceresinde "haksız da değil" diyorum…

Neyse!

***

İş, hal-i hazırdaki Diyarbakır'ın "siyasetine" odaklanınca.

Şunu ifade etti…

Tabi, "troller ve troykalar" başlıklı yazımı da öne çıkararak.

Ne yazık ki…

Diyarbakır, iktidar cephesinde!

2002'den "beter durumda?"

Zafiyet var…

Keyfiyet var…

Troykaların üstünlüğü var!

Buna ek olarak; "bürokrasinin" troykaları türedi!

***

Bakınız Diyarbakır'a…

Vekiller.

Hiç bir daire müdürlüğü üzerinde…

Ne atamada…

Ne görevlendirmede…

Ne de hizmet üretmede…

Ya da, herhangi bir projenin ikmalinde!

Zerre-i miskal; "dikkate" alınmış değiller…

Kayyumlar dâhil…

Kısır bir çekişme içerisinde!

İlla ki; "troykalar!" karar verecek.

Yoksa yok!

Siz de yazdınız…

İl Sağlık Müdürü'nü..

Ve "Sağlığın, Diyarbakır'daki sağlıksız halini!

Bir müdür…

Hangi nüfuzla..

Hangi siyasi güçle…

Ya da hangi makamın gücüyle…

Seçilmişler…

Hele ki iktidara mensup olanı; "onlar da kim oluyor" noktasında, tavır sergileme gücü verir?

***

İl Teşkilatlarına bakın.

Hangisi; "seçimle" göreve gelmiş…

Ya da; "delegelerin" iradesinin temsiliyetini almış..

Yok…

Hep atama…

Hep atamaya dair; "troykaların" kararı icra edilmiş…

Onlar ne derse o!

Kimse soruyor mu?

AK Parti, 2002'de Diyarbakır'da "kaç oy aldı?"

O günün nüfusu.

Bugünün nüfusu "kıyaslandığında!"

Seçimlere.

Ve takvimlerine bakılsın…

Oy artışı, ya da düşüşü; nasıl bir matematik sonuç veriyor.

Ama kimin umurunda?!

Olmadığı içindir ki vaziyet böyle!

Haksız mı?

***

Şunu da ifade etti…

Troykaların, bir de "trolleri" var!

Aman ha!

Aman!

Ki bunlar, Diyarbakır'da arz-ı endam etmez!

Başkent; çöplüğündedirler…

Orada, mekik dokurlar…

Şunun…

Bunun…

Nam-ı hesabına; "itibarsızı" itibarlaştırır…

İtibarlıyı da; "itibarsızlaştırır!"

Velhasıl…

AK Parti'nin havasını eskiden solumuş bir siyasetçinin; özetle aktardıkları…

Size neyi ifade ediyor…

Deyin bakalım…

Tabi ki, gerçek AK Partililer desin…

AKP'liler değil…

***

GINA GELDİ…

Yeter…

Yeter…

Yeter be arkadaşım…

Bu nasıl bir "anlamazlık" hali…

Erken seçim yok…

Baskın seçim yok…

Seçim erteleme de yok…

Bak kardeşim…

Erdoğan "yok" diyor…

Başbakan "yok" diyor…

Bozdağ "yok" diyor…

YSK dahil olmak üzere; "herkes mümkün değil" diyor!

Ki bizim de dilimizde tüy kalmadı..

Gına geldi; anlatmaktan!

Ama ne hikmetse!

Muhalif bir kesim; "illa ki illa ki" deyip duruyor.

"Erken.. Baskın seçim!"

Peki, gaye ne?

Anlamak zor…

Bir dostun beyanıyla; "bunların çenesi düşük!"

Laf salatası.

Akşamcı sohbeti!

Ne diyordu Kemal Beyler?

Bizimkiler..

Akşam masa kuruyorlar..

Rakı içiyorlar..

Hükümet kurup, hükümet deviriyorlar..

Sabah uyandıklarında; her şeyi unutuyorlar?"

Ne diyeceksin?

Şimdi..

İktidar "erken seçim" istemezse..

İktidar; "baskın seçim" istemezse..

İktidar; "seçim erteleme" kararı almazsa!

Kim alacak?

Nokta koyarsak; "yeter bu gevezelik!"

Sabah oldu diyelim?

***

SAADET İÇİN!

Hani bir söz var!

Çok naz "âşık usandırır!"

Galiba…

AK Parti'nin, "Saadet'le" alakalı aşkı da işte böyle bir serüvene döndü!

Nazlanan.

Aşırıya giden; "Saadet…"

İstemem…

İstemem…

İstemem, diyerek nazlanıyor…

Ne diyelim?

Kendisi düşünsün…

Ne diyor, Reis?

Gelmeyene "güle güle" deriz!

Sabır da bir yere kadar…

***

Diyorum ki!

Gel bu aşkın fazla da "sabır gücünü" sınama!

Nazlan…

Ama aşırı nazlanma…

Yolun, son virajındasınız!

Sonrası beyhude!

Kendini düşünmüyorsan da; bari "seni sevenleri" düşün!

Bak…

Taban ne diyor ey Temel!

Temel…

Gel bu inattan vazgeç…

Sabrın da bir sonu var…

Yoksa…

Yalnız başına kalırsın.

***

SEÇİM GÜVENLİĞİ!

İyi hoş da!

Her seçim döneminde bir vakıa!

Zamanı gelince konuşuluyor.

Tartışılıyor.

Yazılıyor. Çiziliyor.

Ki "diline pelesenk" eden muhalefet…

İşte, CHP!

Turluyor…

"Seçimler güvenli" olmayacak…

Sıkıntı var…

"Seçim güvenliği" sağlansın…

Lâkin…

İş "ne yapılması" gerektiğine gelince!

"Tık" yok…

Varsa yoksa eleştiri…

Mevcudiyete alternatif yok!

Paket mi?

Koşullara reçete mi?

Ne var?

Sadece "seçim güvenliği" yok!

Eh be Kemal!

Hangi parti "Seçim güvensizliği" ister?

De bakalım…

Ama yok…

Şimdi; "sandık" güvenliği ayrı…

Seçim "güvenliği" ayrı…

İtirazınız hangisine?

Bari onda karar verin…

Eğer ki "sandığa" takılırsan; büyük resmi kaçırırsın?

Neyse!

İş yine; "iktidarın şablonunda!"

***

NE DE ÇOK ÖNEMLİ!

Nasıl?

Kemal Bey'in oğlu vardı ya…

İşte o…

Kerem Kılıçdaroğlu…

Önceki gün; "tezkere" almış…

Malum…

Askerliğini; "kısa dönem" yaptı…

Giderken "şahşahlandı?"

Gelirken de "şahşahlandı..!"

Gazetelerinin..

Eşraflarının…

Attığı iri iri puntolu manşetlere bakın…

Çok önemli…

Çok büyük bir hadiseymiş gibi…

Afrin'de…

Güneydoğu'da…

Türkiye'nin tüm sathında; "büyük savaş" verilirken…

Şehitler var iken…

Ki bunlarla alakalı; "iri puntolar" atılmazken…

Kerem için…

"Aslanlar gibi askerlik" yaptı demek?

Sizce neyi; içerir?

Ben en hafif deyimle; "saygısızlık" diyorum…

Gerisini, siz söyleyin…

Hayırlı cumalar…