FUAR AÇILDI, BAKAN BEYLER…!

Yoklar mı?

Hayır yoklar…

Gelmemişler...

Gelmiyorlarmış?

Davet ettik, "işleri var" denildi…

Peki, diğer bakanlar.

Hepsinin "gerekçesi" aynı mı?

Evet…

Yoğunlarmış?

Bölge bakan ve milletvekilleri…

Onlar da mı; meşgul?

Ne yazık ki!

İşte, Tarım ve Hayvancılık Fuarı böylesi bir halet-i ruhiyatla açıldı…

Sessizce…

Doğrusu çok düşündüm!

Geçmişe gittim…

Önceki dönemlerin "hareketliliğine, coşkusuna" baktım!

Sonra dedim ki!

Vaziyet, "karpuz kabuğu" misali…

Ya birileri; "bilinçli" bir sahipsizlik oluşturuyor…

Ya birileri; "bilinçli" bir kutuplaşma yaratıyor…

Ya birileri; bilinçli bir "umutluluk" rüzgarı estiriyor…

Ya birileri bilinçli bir şekilde; "ben olmazsam, böyle olur" dedirtiyor…

Ya da…

Fuar organizasyonunda "büyük bir zafiyet, keyfiyet ve beceriksizlik" var?

En önemlisi de!

Fuar'ın bileşenleri olan; "Odaların" yetersizliği…

Veyahut!

Bakanların…

Siyasilerin…

Ve seçilmişlerin Diyarbakır'a dair bir "arıza-i durumları" var?

Her ne ise; vaziyet üzüntü yaratıcı!

Herkes kendisini sorgulamalı.

Öyle ya…

Yıl için daha önümüzde; 4-5 fuar daha var…

Bari onlar; "sahipsizliğe" mahkûm olmasın…

Şen olsun…

***

KAYYUM BELEDİYECİLİĞİNDE 2 YIL…

Hukukçu dostum…

Ercan Ezgin…

Bu başlıkla; bir yazı kaleme alarak "durum" değerlendirmesi yapmış…

Kapsayıcı…

Tabi ki kayyumlar için..

Hele ki, AK Parti iktidarı için..

Yerel siyasiler nokta-i hazarında; "yol gösterici.."

Yani, rehber nitelikli, bir yazı…

Yazı girişinde; gönül hoşluğuna vurgu yapıyor…

Ki bunu her ortamda ifade edenlerden biriyim…

Özellikle; AK Parti'nin bölgeye dair eksikliği…

Seçilmişlerin…

Atanmışların…

Bakanların…

Milletvekillerinin…

İl ve ilçe teşkilatları dâhil olmak üzere…

Hele ki, "kayyumlar" açısından…

Ezgi de, bu hassasiyete dikkat çekerek, yazıya başlamış..

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da anarak…

***

Şöyle diyor Ezgin…

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan Doğu ve Güneydoğu’daki bazı il ziyaretlerinde küçük bir jest ve gönül hoşluğu olsun diye halka hitap ederken defalarca Kürtçe kelimeler kullanmıştır.

Ancak Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı, binlerce yaşlı insanın tek kelime dahi Türkçe bilmediği ve insanların birçoğunun anadilinin Kürtçe olduğu yerleşim yerlerine atanan kayyum belediye başkanlarının birçoğu, “tek kelime dahi Kürtçe bilmiyor, öğrenmeye de çalışmıyor veya bilse de güzel bir jest, samimi ve gönüllere sıcaklık verecek bir ortam olsun diye dahi tek kelime Kürtçe konuşmuyor.”

Hâlbuki duygu yüklü bir “Çavani, başi?”  yani “nasılsın, iyi misin?” cümlesi dahi çok şeyi değiştirebilir.

Çok ön kabulü bozabilir, tabuları yıkabilir, “ben de sizden biriyim” duygusunu daha rahat kurdurabilir.

***

Ezgi ekliyor…

Yerelin hassasiyetlerini çok iyi okuduğunu düşünen hukukçu bir yazar olarak şunu söylüyorum ki; “Oyunu krala göre değil kurala göre oynamak lazım.”

Cuk diye oturan bir tespit…

Neyse!..

Yazıdan bir kaç bölüm aktarmak istiyorum…

***

HERŞEY PARK VE BAHÇEYLE BİTMİYOR!

"Sezar’ın hakkını kesinlikle Sezar’a teslim etmek lazım gelir ki; kayyum belediyelerce çok şahane yollar, rengârenk çiçeklerle donatılmış muazzam parklar, İstiklal caddesi misali muhteşem caddeler inşa ediliyor.

Geçmişte kir ve pislik içinde boğulan sokaklar mis gibi tertemiz.

Ancak her şey yol, park ve cadde düzenlemesiyle bitmiyor."

***

MAHARET BAYRAĞI GÖNÜLLERE NAKŞETMEKTE

"HDP’nin tertiplediği Nevruz etkinliklerine hatırı sayılır kalabalıklar katılıyorsa bir yerlerde bir eksiklik var demek ki."

***

YANLIŞLAR DOĞRULARI GÖTÜRÜYOR

"Bazı ilçe kayyum başkanlarının ise “belediye başkan yardımcılığı makamı ile halkla ilişkiler ve insan hakları makamlarını sivil insanlar yerine polis memurlarına tahsis ettiği, sivilden çok güvenlik bürokrasinin yer alması dolayısıyla belediye binasına mı emniyet müdürlüğüne mi girildiğinin belli olmadığı, halkın hem kayyumlara hem de başkan yardımcılarına ulaşma imkânı noktasında ciddi sıkıntılar yaşadığı, uzun süre randevu taleplerine cevap bekledikleri” gelen şikâyetler arasında.

Bununla beraber bazı kayyum belediyelerde sanki yerelde sadakat, ehliyet ve liyakat sahibi hiçbir kişi yok gibi birçok kritik noktaya dışarıdan yereli hiç bilmeyen idareci ve personel getirtildiğine ve bunun uygulamada birçok soruna neden olduğuna şahitlik etmekteyiz. "

***

KAYYUM KAZANIRSA İKTİDAR DA KAZANIR

Şu husus bir gerçek ki; “bölge insanının nazarında kayyum olarak atanan belediyeler, AK Parti’nin belediyeleri olarak telakki edilmektedir ve değerlendirme yapılmaktadır. Kayyumlar farklılık yaratır ve başarılı bir dönem geçirilirse kazanan sadece kayyum olmayacak, AK Parti ve Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Aksi halde hep beraber kaybedilecek ve ele geçen bu tarihi fırsat heba edilecektir.”

****

Evet..

Ezgi dostumdan özetle aktardıklarım bunlar…

Sonuç itibariyle…

Şu hakikati, herkes iyi görmeli ve okumalıdır..

Bölge hassas..

Bölge kırılgan..

Bölge duygusal bir atmosfer içerisinde..

Ki kimi noktada, akıl duygunun gerisinde kalıyor..

İşte bunun için "hassasiyete" karşı "hassas" olunmalı..

Bölgenin akil insanları..

Siyasi irade..

Kamu yönetimi..

Ve tabi ki siyasal iktidar; "kucaklayıcı" olmalı..

Hizmeti de..

Uygulaması da…

Yapılacak icraatlarının ana ilkesi; "ayağı yere basmalı.."

Kucaklamalı..

Yoksa açılmayan kucak, itici ve küstüren olur ki..

Hal-i âlem meydanda…

***

BAHÇELİ CEPHESİ!

Gerçekçi olmayan…

BİR… Bahçeli "erken seçim" istiyor iddiası…

İKİ… Bahçeli "erken seçime ikna olmuyor" kulisi…

İkisinin de; "rüzgârı" esmiyor…

Yani, kulislerin muhtevası doğru değil…

Hal-i hazırda, Bahçeli sürecin en memnun isimlerinden!

İktidardan beter…

Ki, ibre "kritik" noktada iken…

Ne baraj sorunu…

Ne iktidar sorunu…

Ne liderlik sorunu…

Kalmadı…

Hele ki iktidarda "organ sahibi" olma hali…

O biçim…

Anlayacağınız…

MHP cephesi, "erken seçimi" düşünmüyor?

***

AKKUYU NÜKLEER SANTRALİ…

İşin ekonomik kazanımı…

Enerji üstünlüğü…

Yatırım tutarı…

Coğrafik alan kazanımı…

63 yıllık hayalin gerçekleşmesi…

Yani kapital yönünden daha önem arz edici hali var…

O da…

Yeni dünya düzeninde; "söz sahipliği…"

Liderlik kazanmak..

Rusya için..

Türkiye için..

Önemli bir kavşağın "dönüm noktası!" diyebiliriz…

Güçlerin birleşmesi..

Güçlerin, güce güç katması..

Özellikle…

Jeopolitik…

Stratejik…

Bir ölçüde; "müttefiklik" bağının oluşturulmasına; İvme kazandırdı..

Süreklilik kazandırma adına…

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu minvalde dikkat çekti..

"Projenin yaratacağı gelecek!"

Öyle ya…

Yeni yüz yılın savaşları..

Zenginlikleri…

"Enerji" üzerine, kurgulanacak olması!

Türkiye açısından; "yaratacağı" güçlü koz tartışılmaz…

Hele ki, Türk akımı…

Hele ki, İran'ın Hazar üzerinden gelen gazı…

İsrail'de, hesaplandığında…

Türkiye Dünya'nın "enerjideki" ana vanası olacak…

Velhasıl…

Türkiye artık; "dünya lideri" ülkelerin ilk beşinde!

***

KEMAL'İN YENİ SLOGANI…

Ne diyor?

"O diktatörü oradan kadınlar indirecek!"

Kimi kast ediyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı.

Yani, reisi…

Diktatör diye tanımladığı Erdoğan'ın ülkesinde…

Erdoğan'a "diktatör" diyorsa…

Ve kimse de bir şey demiyorsa…

Demek ki…

"Kötü söz, sahibini tanıtır!"

Neyse!

Konu Kılıçdaroğlu'nun "kadınlar" sözü…

Siyasi kozunu onlara odaklandırdı…

Vaziyet şunu söyletiyor..

Galiba Kemal Bey'lerin "erkeklerden ümidi iyice kesildi?"