KENT ORMANI, KİMİN ORMANI?

Şu bizim!

Öve öve bitiremediğimiz…

Naralar attığımız…

İşte hizmet..

İşte yeşil alan..

İşte oksijen deposu..

İşte Diyarbakır'ın "hayat" nefesi..

İşte, "Kent Ormanımız" dediğimiz alan…

Ne yazık ki…

Havaların ısınmasıyla; "Paralı İşkence Ormanına" döndü..

Yani isim değiştirdi?

Yazıklar olsun…

***

Kimin sorumluluğunda?

Hangi kurum?

Hangi idare yetkili?

Önemli deği…

Ki bilen biliyor…

Orman ve Su İşleri Bakanlığı…

Her ne ise?

Özellikle "park" alanı ihalesini kim almış?

Nasıl almış?

Koşullar…

Şartlar…

Gibi etkenleri kim, hangi şekilde inşa etmiş meçhul?

Amma velâkin…

Şimdilik beni bağlayan; görünen manzara…

Oradaki hal-i vaziyet…

Ve kent ahalisinden gelen tepkiler…

Hele ki, giren-çıkan her araçtan 10 lira gibi bir meblağın alınıyor olması…

"Bir saniye, neler oluyor" sorusunu ikmale getirtiyor?

***

Ki bende bu minvalde bakıyorum..

Hayırdır?…

Daha düne kadar ücretsiz idi…

Ahali rahat gelip-gidiyordu…

Bir dizayn vardı…

Öyle otopark kavgası da yoktu…

Ki o günkü keşmekeşlik…

Bugüne bakıldığında; rahmet okutuyor…

Ama bugün…

Şehir koşullarında "ülkenin en pahalı" park ücreti, girişi alınana döndürülmüş…

Yani büyük bir rant temini söz konusu…

Öyle ya fırsatçılık…

Yeşil alana hasret ahali; mecburi…

İlla ki gelecek..

***

Yaşananlar...

Net bir ifadeyle; "hizmetsiz, ücret alımı.."

10 TL gibi bir para alınmasına rağmen..

Ne yazık ki…

Diğer hizmetler açısından; "vaziyet ikmali" sıfırın ötesinde..

Hiçbir şey yok..

***

Diyeceğim o ki..

Hani burası, Diyarbakır ahalisi için yapılmıştı?

Kamu hizmeti idi..

Herkes gelsin..

Herkes yeşil alandan faydalansın..

Piknik yapsın..

Çocuklar oynasın..

İnsanların eğlenip, dinlenebileceği bir alandır diye…

İşte şehrin markası…

Büyükler mesai stresini burada artsın.

"Oh be" deyip dursun…

Enerji alsın..

Deşarj olsun...

Maalesef…

Hani nerdeee diye çığlık attırıyor?

***

Hele ki buradaki tuvaletler..

Ulaşabilene..

Sıra bulabilene..

İhtiyaç giderebiline "aşk" olsun..

Temizlik desen hak getire!

Tabir yerindeyse "bok boku" götürüyor..

Hijeyinik ortam yok?

Ki “O da ne?” dedirtiyor.

Ya araç kuyruğu…

Oluşan kalabalığın "bıraktığı" artıklar ayrı bir garabet..

Çöplük…

Su deseniz bulabilen içer?

***

Ne oturacak yeterli derecede masa..

Ne piknik yapabilecek bir yer temini...

Ne de, kaynaşabilinecek bir ortam?

Tabiri caizse..

"Saldım çayıra, mevlam kayıra" misali…

***

Önceki gün!

İşte burayla alakalı; aldığım şikayetler bu yönde idi..

Ki özetledim…

Edilen beddualar..

Yapılan küfürler..

Hakaretler..

Yani inanılmaz bir serzeniş duygusu aktarıldı…

Kent ormanı değil..

Burası "işkence ormanı!”

Okurun dediği gibi..

Doğal hali daha iyiydi…

Hiç olmazsa bedava idi..

Ama şimdi..

Modern bir rezalet…

Paralı bir işkence üretici ortamı var?

***

Velhasıl!

Kent ormanı için; şimdilik bu kadar diyorum..

İnşallah..

İlgili ve yetkili zevat..

Kurum..

Ve sorumlular gereğini yerine getirir..

Bir ölçü..

Bir dizayn..

Ve var olan eksikliklerin giderilmesi noktasında; hamle geliştirirler..

***

Tabi..

Ücretli giriş..

Alınan 10 TL'in, kime gittiği?

Nasıl bir "alış-veriş" odaklı olduğunu..

Çünkü bu noktada; "kulağıma" gelenler var…

Tıpkı oranın yarattığı mide bulandırıcı görüntü gibi..

Kötü kokular var..

Şimdilik teyide muhtaç..

Vaki olunca, vaziyeti sizinle hasbıhal edeceğim..

Rant çarkında, kim ve kimler "baş aktör" diye?

Son sözüm…

Diyorum ki..

Önce eksikliklerinizi giderin..

Sonra eserlerinizden söz edin…

Sizce..

***

O RUH SİZDE YOK Kİ…

Kemal bey..

Yönetimdeki zevatı dahil..

Yani, onlar…

Ve onlar gibiler'e soruyorum!

Hiç ama hiç..

Bir gün..

Bir kez olsun, "şehit ailesinin" evini ziyaret ettiniz mi?

Hal hatır sordunuz mu?

Başınız sağ olsun dediniz mi?

Oturup, Kur'an-ı Kerim okudunuz mu?

Dua ettiniz mi?

Dahası, bir fatiha okuyabilmeyi "becerdiniz mi?"

Annenin..

Babanın elini öptünüz mü?

Ne gezer…

Hiçbirini yapmazsınız…

Ama çıkıp diyorsunuz ki..

Erdoğan..

Şehitlerin ruhunu incitti..

Onlara saygısızlık etti…

E be yuh yani!

O Erdoğan ki..

Şehidin annesinin elini öpendir..

Babasının elini öpendir…

Şehit kardeşin, "alnından" öptüğü liderdir…

Taziyeye gidiyor..

Kur'an-ı Kerimi bizzat kendisi okuyor..

Dua ediyor..

Fatihasını okuyor…

Cenaze törenine katılıyor..

Cenaze namazı kılıyor..

Ve cemaate yönelik diyor ki…

Şehitlik dinimizde; "Peygamber" mertebesidir…

Ona komşuluktur..

***

Peki sizde!

Sizde var olan nedir biliyormusunuz?

Bu milletin..

Bu halkın..

Bu coğrafyadaki insanların "hakikatlerine.."

Değerlerine..

İnancına..

Örfüne..

Geleneğine ve göreneğine; "gözlerinizin" kapalı olmasıdır..

Ki ruhlarınız, "baş düşmandır!"

Ne yaşıyorsunuz?

Ne de yaşamasına izin veriyorsunuz?

Kemalizm adına..

Laiklik adına..

Seküler anlayış adına..

Atatürkçülük adına; "ateizmi" dayatansınız...

 

***

Geçen yazdım..

Farkında mısınız diye..

Şehit askerlerin annelerinin..

Bacılarının..

Eşlerinin..

Birinci derecedeki yakınlarının…

Oğlunu davulla-zurna ile..

Eline kına yakarak asker ocağına; gönderen annelerin…

Yavuklularının..

Hepsinin "başı örtülü!"

Hepsi inançlı..

Hepsi, dinine, imanına bağlı..

Kur'anını bilen..

Peygamberini tanıyan..

İslam ümmeti olduğuna şiar getirmiş kişilerdir..

***

İşte onlar için…

Cenk etmek..

Şehit olmak..

Şehit düşmek..

Bir mertebedir..

Sevinçtir..

Coşkudur..

Peygamber Efendimize (S.A.V) "komşuluktur.."

Karaları bağlamaz..

Matem tutmaz..

Diz dövmez, ağıt yakmaz…

İşte bu ruhu..

İşte bu hassasiyeti..

İşte bu inancı..

İşte bu değerler manzumesi kutsiyeti; bilmediğiniz" içindir..

Milletle "barışık" değilsiniz…

O ruhu taşımadığınız için iticisiniz..

Anlamanız lazım..

Ama nerdeeee?

***

GÖRMEDİĞİMİZ GERÇEK…

Şunu görmüyoruz..

ABD…

Ve AB…

Ciddi bir "ekonomik" çıkmazda..

Sıkıntılı..

İçten, "kemirici" bir gerilim var…

İşte, İngiltere..

İşte Fransa..

İşte Almanya…

Pek tabi ki, Trump'ın ABD'si..

Suriye'deki "kaotik" durum..

Ki süreklilik arz edici hali…

Bilinmelidir ki..

Onlar için; "ekonomideki" can suyudur..

Dikkat edin…

Silah sanayisi..

Her ülke ve cağrafyada "canlandı?"

Fabrikalar 3 vardiya..

***

Trump…

Gelir gelmez, Suudi Arabistan'a yüklendi..

300 milyar dolara silah satış anlaşması imzaladı..

Sonrası, Katar..

Arap Emirlikleri..

Kuvveyt…

Mısır'ı gözardı etmeden!…

İsrail'i bir kenara bırakarak…

Araplar…

Prensler..

Krallar..

Şuan "silah alma" yarışı içerisinde..

Dikkat edin..

Avrupa'nın tüm ülkeleri; "silah üretiyor?"

Pazar alanı; Ortadoğu!…

***

İşte bu hakikate gözleri kapattık..

Ve sürekli..

Ortadoğu'daki "halklar" birbirini vuruyor..

Öldürüyor..

Katliam yapıyor..

İşte Esed zalimin; kullandığı silah..

Kimden aldı..

Kim verdi..

Tıpkı, Saddam'ın son dönemi gibi..

Irak'ın hal-i vaziyeti ortada..

Maalesef..