KİMİN ÇİFTLİĞİ?
Hangi çiftlik?
Dicle Üniversitesi Hastaneleri…
Öyle ya..
Aile şirketi gibi; "tek elden" çalışıyor..
Rektör kim?
YÖK kim?
Hükümet kim?
Sağlık bakanlığı kim?
Yani kim "ne diyebilir ki?"
Diyen oldu da ne oldu?
İşte, günlerdir yazıp çizdik…
İstişareye yattılar..
Mülahaza ediyorlar..
Toplantı üzerine toplantı yapıyorlar…
Rektör..
Yardımcılar..
Hastane yönetimleri…
Yekûn; vaziyetin "kamuflajına" soyunmuşlar…
***
Neyse!
Kimin kiminle; "hangi tası" paylaşıp, hangi sofrada oturduğu artık kapalı kutu değil...
Niye derseniz?
Meğer ki, "söylediklerimiz" yaşananların "buz dağının" görünen yüzü!…
Neler yok ki?
Neler yaşanılmıyor ki?
Bakınız, hastanenin en "akçeli" merkezine…
Merkez Laboratuvarı..
Patronu kim?
Pardon patron değil, başkanı kim?
Kadri Gül..
Sakın, Rektör Gül'ün yakınıdır..
Aynı soyadını taşıyor..
İlişkisi "yüksek" demeyin…
Alakası yok..
***
Peki kimin yakını, ya da referans kim?
Yakınlık derecesi..
Sıkı durun..
Kadri Gül..
CHP Genel Başkan Yardımcısı..
İstanbul Milletvekili, Sezgin Tanrıkulu'nun "kayınbiraderi!"
Yani, Ana muhalefetten…
Ki Gül'ün de aynı fikirde olduğu söyleniyor…
Muhafazakar değil..
Bir önceki yazımda; "Merkez Laboratuvarı Mikrobiyoloji PSR ihalesinden" söz etmiştim…
Nasıl bir çark işletildiğine dair..
İşte "bu işin" mimarları…
Okur ifadesiyle…
Üniversite'de "CHP zihniyetinin" itibar görmesindeki hikmet-i mucibe nedir?
***
Eee…
FETÖ'nün Kandil'i..
PKK'nın Kandil'i…
Ulusalcıların Kandil'i..
Şimdi de, CHP'nin "Kandil'i mi" diyeceğiz?
Ne diyelim; "itibar" görüyor!
Öyle ya; Güneydoğu'nun berisinde, AK Parti iktidar olamadı?
Atadığı da…
Seçtiği de…
Görev verdiği de; "hep birilerinin" nam-ı hesabına olmuştur..
Abinin "adamı!"
***
Hatırlatalım…
Rektör Gül'e…
İki yazı ve birçok soru tevdi etmiştik…
Beri gel..
Cevap ver…
Ama bil ki "tüm bunlar" sizin hayrınız içindir…
Çünkü, "kumpasvari" bir yapının, içindesiniz…
Zemin kayıyor..
Korkarız ki, "kayyumlu" bir duruma düşersiniz!
Onun için; "çevre düzenlemesi" şart…
Yoksa…
***
KADIN DOĞUM KLİNİĞİ…
Sorularımız vardı……
27 ve 28 Aralık 2017 tarihli yazılarda..
Bu sorulara, bir soru daha ekleyelim…
Şu meşhur "Kadın Doğum Kliniği.."
Burada neler oluyor?
Hele ki…
Son vukuatın vücut bulmasından sonra..
Malum…
HIV virüsü..
Yani "AIDS" virüsü taşıyan hamile bir kadın…
"Doğumu" esnasında "kazara" asistanın "eline" iğne batıyor…
Ve virüs bulaşıyor..
Asistan karantinada..
Tedavisi sürüyor..
***
Amma velâkin; "vaka" birçok çarpıklığı deşifre etti…
Şöyle ki...
Bölüm hocalarının "ekseriyeti" vakaya müdahale etmiyor…
Kaçıyorlar…
İmtina edip; "biz ameliyata" girmeyiz diyorlar…
Neden?
İstemezliğin altındaki "çapanoğlu" nedir?
Ki klinikteki muammalık ayrı bir tuzak…
Sabotaj var...
Adamcılık va?
İdeolojilerin çatışması var?
En vahimi...
Kumpas merkezli; "rant" kapışması var?
Sorumuz...
Olup-bitene Rektör ne der acaba?
***
Öğretim üyeleri…
Asistanlar…
Görevliler…
"Kazan kaldırarak" iş bıraktılar..
Kimi de rapor aldı..
Hastalar "topyekûn" taburcu edildi…
Öyle ki kliniğe kilit vuruldu…
2 Prof...
3 Doçent...
2 Yardımçı Doçent...
2 Başasistan…
Ve 20 asistanın bulunduğu bir "Doğum Kliniğinin" hal-i peraşanlığı…
Sahi; vaziyet kimin eseri?
***
VAZİYETTE; KİM KÖTÜ?
Zaman mı?
Biz mi?
Sizce kim kötü?
İşte yeni bir yıl..
İşte geride bırakılan bir kocamış bir yıl…
Genellikle..
Gidene; "tu kaka!"
Gelene "ağam-paşam" deniliyor..
Ki bugün de dahil...
Nedendir?
***
Arıza-i durum!
Zamanın..
Takvimin "yapraklarından mıdır?"
Yoksa..
O zamana..
O takvimin yapraklarına…
Hayatın serüvenine "yön veren" beşerden mi kaynaklı?
Ne diyor düşünür...
"Eden bulur!"
***
Biz ne yaparsak..
Biz ne edersek…
Ektiğimizle biçtiğimizi bilmeliyiz ki; "bize aittir?"!
Onun için...
Zamanın "günahı" yoktur...
Günahkâr edenleri vardır...
Ki o da "beşeriyettir!"
Yani "insandır!"
***
Yılın son yazısında…
Hz. Ömer (r.a)'in şu vecizesini aktarmıştım…
Kişi için...
Beşeri hayat için…
İdare edeni de...
İdare edileni de…
Zamanı da...
Mekânı da; "biçimlendiren" hikmet-i adalettir!
***
Der ki…
"İnandığı gibi yaşamayanlar…
Yaşadıkları gibi inanmaya başlar…"
Ki bu da; "enva-i hile ve yıkımın" ikmale gelişidir..
Hal-i hazırda "yaşadığımız" gibi..
Yani, zamanın günahı yok..
Varsa bir günahkârlık ki vardır..
Suçlu; "insandır?!"
***
Bugün; 1 Ocak 2018…
Yeni yılın ilk günü…
Ki ilk haftanın ilk günü…
Hayata dair terû taze bir zihin ve inanç akımıyla!
Hayatınız; mübarek olsun!…
***
AMAN HA İSTİŞARE EDİN!
Erdoğan ve Gül restleşmesi...
Neyi getirir?
Çok şeyi ikmale getireceği muhakkak..
Ki seyir de onu gösteriyor...
Amma velâkin; "taraflara" maliyeti yüksek olur..
Tıpkı..
İki testinin "birbirine" vurulması gibi..
İlla ki biri kırılacak..
İlla ki biri çatlayacak…
Yani; "hasarsız" olunmaz..
Şu an ki "restleşmenin" işleyen zamanı bu minvalde!
Onun için…
AK Parti'nin kendine felsefe ettiği "istişareyi" devreye sokmalı..
Tez elden; "istişareye" gidilmeli..
Aksi takdirde…
Gidişatın taraflara "faturası" ağır olur…
Korku var..
Endişe var..
Parti merkezinden kayıyor, tepkisi var..
Kemal'ın kayığı!
Fırsatçılık!
Yuh olsunluk!
Hele ki, "restleşmeden" nemalanma tilkileri kol gezerken!
Ateşe benzin misali…
Aman ha; "tez elden istişare!?"