PARTİYİ KEMİREN TROLLER…
Ah ki, ah!
Bağıracaksın.. Çağıracaksın.. Nutuklar atacaksın..
Diyeceksin ki..
Eeeyy vatandaş!
"Kemeri" sık.. İsraf yapma… Tasarrufa git…
Yastık altı… Döşek dibi; "altınını" bozdur…
Dolar alma… Euro satın alma… Var olanı, "bozdur", elin gavuruna yeter artık, prim verme!!…
Eeyy esnaf.. Eeyy iş adamı.. Eeyy yatırımcı; "bedel" öde...
Milli ve yerli; "ürüne" yönel...
Cep telefonu.. Bilgisayar.. Televizyon..
Yani elektronik eşyada; "yerli ürün" tüket...
Şu ABD'yi..
Şu Emperyalistleri.
Şu Siyonistleri..
Şu Haçlı zihniyetini.
Şu batılı ülkelerin bize açtığı; "ekonomik" savaşı geri tepelim…
Bir olalım…
İri olalım…
Millet olup; "onları" alt edip, savaşı kazanalım…
***
Tıpkı, Malazgirt Meydan muharebesi gibi…
Tıpkı, Sakarya, Çanakkale, Dumlupınar gibi..
Tıpkı, 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı; sergilenen milli şahlanış gibi..
Çünkü bizim büyümemizi…
Çünkü bizim zengin olmamızı..
Çünkü bizim, Ortadoğu'da..
Çünkü bizim Dünya'da "söz sahibi" olmamızı istemiyorlar..
Bizi; "boyunduruklarının" altına almak..
Bizi; kapıkulu olarak kullanmak…
Bizi; ele muhtaç etmek..
Bizi, IMF'nin kapısında süründürmek istiyorlar…
***
Tıpkı, 40'ların..
Tıpkı, 50'lerin..
Tıpkı, 60'ların..
Tıpkı, 70'lerin
Tıpkı, 80'lerin..
Tıpkı, 90'ların..
Tıpkı, 2007'lerin..
Tıpkı, 2015'teki; "dış müdahale" organizasyonları gibi "dize getirmek" istiyorlar..
Diz çöktürtmek istiyorlar…
***
Tek gayeleri ve hedefleri var…
Bizi ablukaya.
Bizi sömürmeye..
Bizi Suriye'ye,
Bizi Irak'a,
Bizi Mısır'a,
Bizi Filistin ve Lübnan'a,
Bizi, Arakan'lı Müslümanların "yaşadığı" girdaba söküp sömürmek istiyorlar..
İşte bunların üstesinden gelmeliyiz..
Elbette ki gelmeliyiz..
Elbette ki yedi düvele karşı bir olmalıyız..
Ama hep birlikte..
***
Hal bu iken..
Ne yazık ki, "söylem ile uygulama" bir değil…
İşte AK Parti içerisindeki AKP'liler..
Troller..
Troykalar…..
Onlar bu sloganları, bu nutukları sözde Cumhurbaşkanı Erdoğan adına atarken; "arka bahçede" istedikleri şekilde at koşturuyorlar…
***
Doları da..
Euro'yu da..
Altını da, satın alan onlar..
Bankalardaki yüksek faizi de; "kendileri" kullananlar yine onlar…..
En lüks umreleri..
En lüks hac ziyaretlerini..
En lüks tatilleri..
En lüks hayatı yaşayanlar onlar..
En lüks villalar..
En lüks siteler..
En lüks plazalarda, arz-ı endam edenler yine onlar…
***
En lüks arabalara onlar binerler..
En lüks restoranlarda onlar yer-içerler.
En lüks nişanları..
En lüks düğünleri..
En lüks ve özel eğitimlerde, işlerde keyif çatarlar..
Haram dedikleri..
Dinen caiz değil dediklerini…
En aşırısıyla "kendileri" icra edip, fetva çıkarırlar…
***
Binbir süratlılar...
Kendilerini; Reis'in yakını,
Reis'in adamı,
Reis'in savunucusu..
Reis'in dostu, akrabası deyip; "öncü" kesilirler…
Ama kalplerinde,
Vicdanlarında,
Fikriyatlarında, Reis'in ne misyonu, ne vizyonu ne de; "iman" düşüncesi yoktur..
Haşhaşiler...
Devlet-i sömürürler…
İhaleleri, "TL" üzerinden değil; "Dolar ve Euro" üzerinden, kendilerine organize ederler..
Dahası…
Yerli malı der..
"Tüketin" diye kampanya üretir..
Ama; arkasında "zammı" bindirir..
Fiyat güncellemesi yapar..
***
Velhasıl kelam…
AK Parti'yi,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı,
16 yıllık iktidarın ülkeye ve millete kazandırdıklarını; maalesef görüyoruz ki dün olduğu gibi bugün de; "haşhaşiler" kemirerek, heba ediyorlar...
Partiyi "giderek" itibarsızlaştırıyorlar..
Çünkü; "kendilerine" göre elit bir tabaka oluşturdular..
Tepeden bakıyorlar..
Seçmeni de, gönül vereni de, yani ahaliyi; "vahim bir derecede" soğutup uzaklaştırıyorlar..
Güven kaybı yaratıyorlar..
İşte, AK Parti bu "tahribatı artık" iyi görmeli..
Kim dost..
Kim düşman…
***
ACIYI ANLAYABİLMEK!
Evlat acısı… Baba acısı.. Anne acısı.. Yani "en yakınını" kaybetme acısı..
Hiç kuşkusuz ki..
Rengi de..
Dili de..
İnancı da..
Hayata bakışı da farklı olsa bile; "acının duygusu" aynıdır..
Farklı değildir..
***
Gelelim; "siyasi zihin" fukaralığına..
Hani derler ya…
Benim gibi düşünmeyenin "acısını" duymam..
Paylaşmam…
Sormam..
Başsağlığı dilemem…
Sevincini bile "paylaşmam…"
Daha da ilerisi elime geçse "yaşam hakkı" dahi tanımam!
Ne yazık ki; "içimizde" çoklar…
***
Ama!
Bu fikri "terörizmin" savunucularını..
Uygulayıcılarını..
Cephe oluşturan aktörlerini…
Hele ki çığırtkanlıklarına…
Toplumsal "hizipleşme" yaratanları, Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha "şamarladı.."
Silleyi vurdu..
Ders-i ibret noktasında; "açığa" düşürdü..
***
Şöyle ki..
Erdoğan, Piyanist Fazıl Sayı'ı aramış…
Malum; Say annesini kaybetmişti..
Ki Fazıl Say'ın "karakteristik" yapısını anlatmaya gerek yok..
Bilen biliyor..
Düzeysiz..
Kaba…
Sakil bir ağza sahip, fikrin üreticisi biri...
Karşı mahalleden...
Ama olsun..
Reis "acısını" paylaşmış..
Başsağlığı dileğinde bulunmuş…
Takdire şayan bir, devlet büyüklüğü..
Eee herkesin Cumhurbaşkanı olmak böyle bir şey..
***
Tabi, bu görüşme.. Başsağlığı..
Ve muhtevası açıklanan; sohbette Say'ın sonraki beyanları da önemli..
Diyor ki…
"Cumhurbaşkanı çok samimi, sahiplenici ve gerçekti.."
Ki bu görüşme cenaze töreninden iki saat sonra olmuş.."
Evet, anlamı büyük..
***
Birileri diyebilir ki.. Erdoğan bir telgraf çekebilirdi.. Ya da, mesaj yayınlayabilirdi..
Ne gerek vardı; "birebir" görüşme temasında bulunmak..
Tabi, Say için de denilebilinirdi ki; "bir mesaj geldi" deyip, geçiştirilebilinirdi?
Ama değil..
Bu görüşmenin; hatırlattığı hakikat şudur…
Özellikle; "bir millet" olma adına..
Bir acıyı..
Bir taziyeyi..
Bir sevinci..
Ortak paydada buluşturup; paylaşabilme hakikatinin önüne hiç bir gerekçe, geçemez…
Aynı şeyleri düşünmüyor isek de..
Duvar örülmemeli..
Önüne geçmemeli..
Diyorum ki, en yakın zamanda bu sirkülasyonu, geliştirip yeni sonuçlar yaratılmalı..
Çünkü hali hazırda en büyük ihtiyacımız; "millet" olabilmektir...
***
HANGİSİNE İNANALIM..
Şimdi..
CHP'de iki isim..
Sözcü Faik Öztrak..
İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek..
Bir mevzuda; "iki beyan" var…
Önce Çiçek..
Diyor ki..
"Kriterlerimize uyan HDP'lileri CHP'de aday gösterebiliriz..
Yerel seçimler alternatifli..
HDP kabul ederse, bu gayet olabilir.."
Ama Öztrak dün açıkladı…
Kesin bir dille hayır....
"Belediyeciliği biz biliriz..
Gündemimizde ittifak yok..
Halkın belediye başkanlarıyla, çıkacağız!"
Şimdi hangisine inanalım…
Ya da "duruma" çok başlılık mı diyelim?
Ne dersiniz?