SEVİNİYORUZ, AMA BURUK!…
Ne de sevinmiştik…
Ne de şehir ahalisi olarak, keyiflenmiştik…
Ne de Fenerbahçeli olarak bayramı bekler gibiydik…
Ne de Akhisarspor'un başarısına başarı getirecği inancını yaşar gibiydik..
Övünmüştük…
Ne de bölge insanı olarak coşmuştuk…
Öyle ya…
Ziraat Kupası Final maçı, kadim şehirde oynanacak…
Yeni stadyumda…
33 bin kişilik tribünlerin coşku seli altında…
Fenerbahçe gelecek…
Akhisarspor gelecek…
"Kupa" ile ilgili kozlarını paylaşacaklar…
Şehirde; "yılların" özlemini içeren bir hasretin kavuşması…
10 yıldan fazladır; yaşanılmış değil..
***
Bayram…
Coşku…
Tarifsiz derler ya; "mutluluk" rüzgârı estiren bir atmosfer.
Yani; şehir bir bütünlük içerisinde sevinç dolu…
Mutlu…
Bölge illerinden…
İç Anadolu’dan…
Batıdan…
İstanbul'dan akın akın insanlar, kadim şehre misafirler…
Hoş gelmişler…
Sefalar getirmişler…
Oteller dolu…
Esnaflar sevinçli…
İşyerleri hareketli…
Bolluk ve bereketlilik var…
Yani insan ve ticari bir sirkülasyon şehrin geneline hakim.
Deriz ya; "uçuyor şehir uçuyor!..
Olmaz mı?
Terörün..
Şiddetin..
Kavganın..
Hendeğin, barikatın yarattığı travmatik hal..
İşinden.
Aşından..
Evinden edilmiş; on binlerce insan yaşadığı travmalar!
Kan, gözyaşı ve geleceğe dair belirsizlik.
Hayattan kopmuşluk.
Yaşamın ne anlamı var; der noktasında iken.
Aylarca iş yapamayan…
Ticaretinde yaprak kıpırdamayan…
Cepten yiyen Diyarbakır…
Yeni yeni, toparlanmış..
Artık, Devleti- Âliye’nin "zafiyet" gösterdiği bir halden çıkmış…
***
Huzuru..
İstikrarı..
Sevinci..
Kısacası; yaşamın "şehvetiyle" buluşmuş!
Futbol'daki "ötekileştirmeden" kurtulmanın gayreti içerisindeyken..
İşte, Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır'a geldi.
İl Kongresini yaptı.
Ve bir müjde verdi; "morallerin" yükselmesi adına..
Motivasyonun sağlanması için…
Şehrin bir bütünlük içerisinde yeniden "yaşama" dönülmesi adına söz verdi..
İvme getirecek fikriyatıyla;
"Ziraat Kupası Final maçı Diyarbakır'da oynanacak" dedi…
Ve karar kılındı…
Ki günler öncesi, başka bir ilde oynanacağı açıklanmasına rağmen..
Federasyon kararı; değiştirdi…
Final maçı, Diyarbakır'da…
Yeni inşa edilen 33 bin kişilik Avrupa-i stadyumda…
İnsanları…
Hele ki bölge insanını; "farklı bir ruh ve karaktere" dönüştürdü..
***
Futbol coşkusu!
Özlemdi; bölge insanı için..
15 yıla yakın bir süredir, ne 1. Ligde ne de Süper Ligde "temsil" edilmiyor..
Gelen-giden yok..
Var olan takımlar da; "sıtma hastalığı" misali..
Bir iyi, bir kötü..
İşte, Diyarbekirspor 3. Ligde..
İnşallah Play-Off'ta bir beceri sağlar da; 2. Lige yükselir..
Çünkü 4 yıldır "Play-Off" kulvarından dönülüyor..
Amedspor ha keza!…
Evlere şenlik noktasında; "dehliz" gibi gel-gitlerde..
Nitekim, kümeye düşmekten son anda kurtuldu..
2. Lig'de…
Bu sezon akıbeti ne olur bilmem…
Ama gidişat, hiç de güven verici değil…
Çünkü işler siyasi seyrediyor…
***
Neyse!
İşte böylesi "travmatik" halet içerisinde kupa'nın duygu seline kapılmıştık ki…
Yine birileri…
Yine işgüzar idareciler..
Yine iş bilmez bürokratlar..
Yine kerameti kendinden menkul olanlar sahneye çıktı…
Tüm güzellikleri..
Beklentileri..
Çoşkuyu, sevgi muhabetini; gölgeledi.
İlla ki "pişmiş aşa su" katılacak…
Ki öyle de yapıldı..
Eeyyy Diyarbekirli..
Eeey Güneydoğulu..
Ey bu bölgede Fenerbahçe’ye gönül verenler..
Eeeey Akhisarspor'a sevda besleyenler..
Eeey futbolla gönül bağı kuranlar..
Sevenler..
"Siz Passolig’iniz olmadığı için; bu maçı izleyemezsiniz.
Tribünlere alınamazsınız…
Yasak… Ki yasak!"
Ha passolig kartı alsanız dahi; yine de "maça giremezsiniz!…"
***
Yani…
Yiyeceğiz.
İçeceğiz..
Gezeceğiz..
Şehrinize bir hareketlilik sağlayacağız..
Ama "Sahadaki" aktivitemize seyirci olamazsınız..
İzleyemezsiniz..
Yazıklar olsun!
İşte, Akhisarspor taraftarları…
1970 Akigo Taraftarlar Derneği ve Akigolar..
"Maçı protesto" etti.
Gelmiyoruz…"
Niye çifte standart uygulanıyor..
Bir de, "Passolig" kart başvurusu yapsan bile "maç bileti" kabul edilmiyor..
Ki satılmıyor..
Dahası..
Kısmet ise Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'da gelecek..
Bakanlar gelecek..
TFF'nin patronları bulunacak..
Yani temsiliyati yüksek bir protokol olacak..
İşte bunun için; "yasak ve kurallar" intizam edildi denilemez!..
***
Velhasıl kelam…
"Sevinçler" kursakta bırakıldı..
Bölge insanı tamamen "mahrum" edildi..
Açıkçası; "izole" edildi..
Senin şehrinde..
Senin coğrafyanda..
Senin stadyumunda..
Senin evinin içerisinde "maç oynanacak" ama sen o maçı izlemeyeceksiniz..
Tribünlere alınmayacaksınız..
Sahaya sokulmayacaksınız..
Velev ki, "yetkili" olsanız bile..
Sahi sormak lazım..
Siz; Futbol Federasyonu Başkanlığı ne yapıyorsunuz?..
Demirören ne diyor?
Tek ses..
Tek Yürek..
İyi de; hani nerde "tek yürek, tek ses olabilme hal-i durumu?…"
Zerresi yok…
Diyarbakır'ın tanıtımı olacak…
Dünya izleyecek…
Futbolseverler vakıf olacak…
Yazılı…
Görsel medya; Diyarbakır'a odaklanacak…
İyi.. Hoş..
Güzel..
Ki bizim genel beklentimiz de bu..
***
Ama "küstürmek" niye..
Her şey "yasakçı" zihniyetle ikmale getirilirse "kim neyi" hevesler?
Derler ya…
Altınkafes yaratsanız da..
Özgürlük yoksa; neye yarar?
İşte dün…
Ki haftalardır aldığım mesajlar hepsi bu yönde…
Ve önceki gün gelen, ivedilik içeren; yazı!
Her şey yasak…
Kimin aklıyla bu zafiyet üretiliyorsa; aman Allah’ım derim!
Çünkü; gaye yıkım..
Tabi burada inşallah diyorum ki..
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet yetkililerinin "bilgileri" dâhilinde değildir…
Ki değildir…
Olsa idi; izin venmezdi..
Müdahale edilirdi…
Ne yazık ki..
Yaşanıyor..
Ki bu hal; "ayağa kurşun" sıkmadır…
Hele ki, şu seçim sath-i mailinde bulunurken..
En önemlisi, bu maçın Diyarbakır'a verilmesinde söz sahibi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu yapılmaz..
Yanlıştan dönülmeli..
Futbol severleri..
Ki bölge insanları; "kupa'ya dair" 90 dakikalık keyiften mahrum edilmesin..
***
ZİRAAT FAKÜLTESİ..
Vay be!
Bir değil, milyon kere vay be!
Yazıya dair tepkiler..
Çok..
Ki küçümsenmeyecek kadar..
"Rezalet" son bulsun..
Taciz'e dur denilsin minvalinden gelen; tepkiler!
Öğrenciler öfke kusuyor..
Hele ki diğer üniversiteliler..
Tabiri caizse; "bir dokun bin ah işit" misali..
Neyse!
Derin bir "kirlenmişliğe" iğne batırdık gibi..
İrin akıyor..
Tepkiler var..
Kendini deşifre edenler de..
Savunma gardını almak isteyenler de..
Ne hikmetse!
Rektör Gül'den bir mesaj bekliyordum..
"Olayı irdeliyoruz" diye..
Ne yazık ki..
Ne cevap..
Ne de şikayete dair bir "aktif" eyleme geçiş yok!
Düşünüyorum..
Zihni yoklarla "inşa" edilmişin başka fikirler üretmeye yeltenmesi mi; "ketum!" ediliş!
Sahi ne kadar doğru?
***
YILIN SLOGANI…
Tamam mı?
Ne tamamı be kardeşim?
Devam…
"Aynen de devam" edeceksin…
Daha çok iş var…
Var mı öyle; "işi yarım" bırakmak!
Kaçmak yok…
Devam…
Ki Devam ki devam!
Yok öyle beleş iş; illa ki devam!
***
GÜL'E TEPKİ İFADESİ..
Gül'ün düştüğü durum!
Tasvip edilmez..
Hele ki, taziyede "yapılanlar?!"
Sözlü tepki…
Ve "hainlikle" suçlama hali, yakışıksız!
Ama diyeceksiniz ki!
Gül'ün düştüğü durumda "hiç mi "kabahati yok?
Var…
İşte o nu da; kendi düşünmesi lazım…
16 yıllık davaya; "sırt" dönülürse!
Keşke olmasaydı…