ÜÇ KONUDA SEFERBERLİK…

Trafik keşmekeşliği…

Gürültü kirliliği…

Kapalı alanda nargile-sigara içimi…

İşte bu günlük hayatı "krize" sokan…

Açık ifadeyle; "çekilmez kılan" keyfiyete karşı Diyarbakır'da seferberlik başlatılıyor…

Tavizsiz…

Sıfır tolerans...

Yani bu üç önemli "çekilmez" mevzuuya "dur" denilecek…

Kesin dil kullanıyorum..

Çünkü "taahhüdünü" aldım..

Çünkü en yetkili ve etkili ismin beyanıyla aktarıyorum!

***

Evet…

Dün öğle saatlerinde İl Valisi Hasan Basri Güzeloğlu aradı…

Telefonla görüştük…

Bayramlaştık…

Hal hatır sorduk…

Uzun bir telefon görüşmesi yaptık…

Bir çok konuyu mulahasa ettik...

Tabi bu esnada konu dünkü yazıma geldi…

75'inci yolu mesken edinen “trafik magandaları!” başlıklı yazım..

Aktardı…

Kendisi de benzer bir duruma "şahit" olmuş…

Ki benzer şikâyetler hayliymiş…

***

Dedi ki..

Sizin katkınızla üç konuda bugün itibariyle bir seferberlik başlatıyoruz..

Birincisi Trafik keşmekeşliği..

Denetimler sıklaşacak..

Uygulamalar artacak..

Salt çevre yollar değil…

Metropol kent olma hesabıyla; "kritik" tüm noktalar kontrol altına alınacak..

Özelliklen de; 75 metrelik yol…

Huzurlu..

İstikrarlı..

Ve rahat bir şehir "trafiğinin" yaşanması için; "sahada" olunacak?

***

İkincisi; Gürültü kirliliği!

Herkesin "muzdarip" olduğu bir vakıa…

Özellikle; cafe gibi işletmeler..

Yine aynı güzargah…

Müzik..

Canlı müzik…

Huzur bozucu..

Rahatsızlık yaratıcı bir "gürültü kirliliğine" rıza gösterilmeyecek..

Denetimler; artacak..

Eğlenme hakkı kadar, o bölgede ikamet edenlerin de "huzur" içerisinde olma hakkı var…

***

Üçüncüsü; Kapalı alanda Nargile-sigara içimi…

Toplum sağlığı…

İnsan sağlığı açısından; "taviz verilmeyecek" önemli bir hadise..

Buna karşı da; "seferberlik" başlatıyoruz..

Çok şikâyetler alıyorum…

Dokunan herkesin muzdarip olduğu bir durum..

Özellikle; genç nesil bu ortamlarda "zehirleniyor?"

Çocukları; teşvik ettiriyorlar..

Kapalı alanda; "nargile" içimi özellikle izin verilmeyecek..

Denetimleri artıracağız..

Gece-gündüz demeden; alanda olunacak

***

Güzeloğlu'ndan üç önemli taahhüt…

Hassasiyetine..

Görev bilincine..

Ve istişare odaklı çözüm üreticiliğine inandığım bir isim Güzeloğlu olması munasebetiyle..

Kent ahalisi adına; teşekkür ediyoruz..

Tabi dün itibariyle; "talimatlar" kurumlara verildi…

Artık ekipler sahada olacak…

Bakalım sahada nasıl bir rüzgar esecek hep birlikte göreceğiz..

Ki takipteyiz…

***

 

ÇÖP KUTUSU…

Kayyumlara çağrım..

Büyükşehir…

Yenişehir..

Kayapınar..

Sur..

Ki Bağlar Belediye Başkanı için de geçerli…

Aslında, tüm belediyeler aynı...

Neden kaldırımlara..

Mesire alanlarına..

Sur diplerine..

Yeşilliğin bulunduğu noktalara..

Yani, halk sirkülasyonunun yüksek olduğu bölgelerde; "çöp" kutuları konulmuyor..

Ki yok..

Var olan da yetersiz…

Onun içindir ki; "çöpler" yığınla..

***

Bilinen bir gerçektir..

İnsanımız; "üşenir!"

Çöp kutusunu bulmadığı zaman, çöpünü, yediğinin artığını..

Ya da peçete.. Sigara izmaritini, bir poşette tutup, taşımaz..

Çöp kutusunu bulana kadar..

Veyahut, "uzun bir süre müsait alan" bulma arayışına girmez..

Ne mümkün?

Anında bırakır…

Hele ki kendisinden önce birilerinin attığı alanı görürse; "hüre" eder…

Der demez de…

Minik iken çöp yığını oluşmaya başlar o bölgede…

Nitekim kent merkezinde örnekler çok…

Çöp tepecikleri…

Çöp dağları..

***

Çöplük alanlarının oluşmaması için…

Kentin temizliği…

Şehrin güzel görüntüsü için…

İvedilikle…

Elzem olan; "çöp kutularının" konulması gerek…

Artırılması lazım…

Özellikle de; "Sur" çevrelerinde…

Ki eskisi gibi bahane de kalmadı…

Terör var…

Şiddet var…

Olası bomba konulma gibi hadiselerin de zuhur etmesi mümkün değil…

Yani, huzur var iken…

Huzurlu yaşama, adaptasyon için gereklilikler de; yerine gelmeli…

***

YIĞINLA İŞ VAR…

Öyle ya…

Bayram arifesinde ne deniliyordu; iş, güç adına…

Ya da yapılması gerekenler bazında..

Hele şu "bayram'ı" bir geçirelim..

Tatil bitsin…

Sonra; "üstesinden geliriz, yaparız ederiz" diye!

Eee…

Tatil bitti..

Dün mesai başladı…

Pazartesi sendromu; "herkeste" hâkim…

Ama hala; "işlere" odaklanan yok…

Bu kez ne deniliyor?

Hele bir dur…

"Yığınla" iş var; "bunları bitirelim" sonra!

Ne yazık ki…

Ne bayram öncesi, ne sonrası "işler bildiğiniz" gibi yığınla…

Çünkü "işi öteleyen" bir ruha sahip olduk..

Boşver…

Salla..

Ne olmuş yani; "azıcık beklesin!"

***

İki gündür işte bu noktada; "mesajlar" alıyorum…

Tepkililer…

Özellikle "resmi kurumlara" dair…

İş adamı… Esnafı… Memuru dâhil… Ki öğrenciler bile..

"Bugün git, yarın gel" klişeleşmiş devlet işleyişi…

Şimdi de…

"Yığınla iş var.. Bugün git, yarın gel!"

Bahane yüksek…

Hantal devlet yapısı bu..

Üretimsizlik!

***

Ne diyelim?

Var mı Türkiye dışında; "en çok tatil" yaptıran ülke?

Sanmıyorum...

Rekor bizde..

İşte 2018 yılına ait tatil günümüz..

Resmi veri..

116 gün izin yapılacak…

Yani; üç günde bir gün izin..

Maşallahımız var..

Üreten değil, tüketen toplum olmamızın eseri!

***

EKONOMİK KRİZ!

Ne deniliyordu?

Döviz kuru…

Dolar tırmanışı…

Euro frensizliği..

Altın'ın dizginleri koparması; "ekonomik tufan" yarattı..

Kriz var…

Buhran geçiyoruz.

Battık..

Bittik..

Ülke, millet elden gidiyor..

İyi de..

9 günlük bayram tatili; "hiç de öyle" demiyor..

Tatil beldeleri; full..

Ki sezonun rekoru kırıldı…

Ve hepsi yerli; "turist!"

Bir su 10 lira…

Bir çay 10 lira…

Bir lahmacun, 70 lira…

Sahiller geçit vermez" iken…

Hele ki AVM'lerin doluluğu…

Hal bu iken...

Ekonomik krizden söz edilebilinir mi?

Edilir mi?