YİYECEK YİYECEK DEĞİL, İÇECEK HİÇ DEĞİL!..

İfrit bunlar.. Alayı sahtekar kesilmiş!.. Nereye elinizi atarsanız, elinizde kalır misali.. Ahtapottan beter, kolları her yerde?.. Ne yediğimiz yedik, ne içtiğimiz içilecek bir şey!.. Fahiş fiyat, hayat pahalılığı, marketlerdeki etiket, şeytanlığının yanısıra gıda terörü!!.. Öylesine vahşi, öylesine canileşildi ki, bu ifritlerin gözü dönmüş şekilde; vicdan, izan kalmamış!!..

***

Reyondaki süte bakıyorsun, süt değil.. Çikolata, krema, gofret, bisküvi diyorsun.. O da değil.. Baklava, kadayıf bir şeyler var, ama içindeki malzeme, malzeme değil.. Ne ceviz, ne fıstık!.. Varsa da, bezelye, yağ dersen ne olduğu belli değil!.. Zeytinyağı diyeceksin, o da değil.. Ne rengi, ne kokusu, ne de tadı var?!.. Ayçiçek yağı ha keza…

***

Yoğurt ya yoğurt, o bile meçhule dönmüş durumda!.. Üstündeki kaymağı, bilmem neyin kağıdı oldu!.. Beyaz peynir!.. O ne dercesine.. Beyazlığı var gerisi, gayri meşru.. Margarin!.. Enva-i, karışımlı!.. Sadece esansı var, gerisi yok!.. Her şey tatlandırıcıdan ibaret.. Özü yok, nart değil.. Et mi, tavuk mu, kıyma mı?.. Balık bile, artık balık tadında değil?.. Hepsi GDO’lu!..

***

Restoranlara bakın!.. Öylesine şatafatlı, öylesine şahşahlı, öylesine al benisi yüksek, ki hesap kazıklama olmasına rağmen!.. Ama gel gör ki, önününüze konulan tabaktaki yemek, arızalı!.. Kebap diyorsun, sakatat çıkıyor, ciğer istiyorsun bilmem ne çıkıyor!.. Enva-i gıda terörünün hakimiyet kazandığı bir zaman diliminde yediğimize, içtiğimize, giydiğimize hile karıştırıldı?

***

Biliyorum diyeceksiniz insanlarımız ne ara böyle oldu?.. Nerde ahilik kültürü.. Maalesef yok.. Aslında önceden de vardı, ama şimdi, “fırsatçılık” kol geziyor.. Çünkü, standart yok, çünkü cezalar caydırıcı değil, çünkü, denetim mekanizması yetersiz.. Çünkü, alavere-dalevere, indregandi, iş bitiricilik her ortam için, mübah görülür hale gelindi?.. Al gülüm, ver gülüm?..

***

İşte yeni yılın ilk ifşa edilen, taklit ve tağşiş listesi!.. Ki sürekli değişiyor.. Bakanlık ise denetim yaptığından söz ediyor.. Yapıyor yapmasına ama, yetmiyor, yetişemiyor, yetersiz kalıyor ki; gıda terörünün önüne bir türlü geçilemiyor!.. Bakıyorum, öylesine markalar, öylesine “üç harfliler” var ki, alabildiğine ifritleşmiş şekilde; vatandaşı nasıl soğüşleyebilirim derdinde?. Suçüstü oluyor, aldıkları cezaları umursamıyorlar!..

***

Kahve ve çikolatada 'İlaç Etken Maddesi', peynirde 'Natamisin', kıyma ve köftede ise 'Tek Tırnaklı Eti' tespit edildi. Kimileri var ki, sinir bozucu olduğu kadar öfke uyandırıcı şekilde, bıyık altı pis pis sırıtıyor!.. Sinema repliği misali, “acımadı ki, acımadı ki” deyip geçiyor!.. Öyle ya, Bakanlık cezayı kesiyor, o ise saat geçirmeden gide terörünün kamuflajı olan, etikete yönelip mesai yapıyor.. Zam var zam?.. Sattığı ürüne, yeni etiketler yaptırıyor.. Gerekçesi de; maliyet arttı…

***

Daha önce de buradan zikrettik!.. Eğer ki, bir ceza hükmünüz “caydırıcı” değilse!.. Eğer ki, ceza verilen kişi, aynı suçu bir, iki üç kez yapıyorsa.. Demek ki, hükmü fermanınız, anlamsız, manasız!.. Artık kifayetsizsiniz.. Öyleyse ne yapmanız gerekir, caydırıcı olmanız lazım.. Atalarımız derdi; “nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”

***

Kaldı ki, inancımızın ve iman ettiğimiz Kur’an-ı Kerim’de de ifade edilir..”Kısasa kısas..” Yani, fırsatçılık yapan, içtiğimize, yediğimize göz koyup, DNA’sıyla oynayan her kim ise, yaptığının cezasını almalı!.. Bi deneyelim.. Hile yapanın fabrikasına el koyun, ruhsatını iptal edin, bakın bakalım o şeytani girişimini, bir daha yapar mı?.. Vatandaşın sağlığını riske eder mi, cebine göz diker mi?..

***

Şu trans yağlar!… Glikoz şuruplar.. Çin’den ithal edilen tuz ve katkı maddeleri ile tatlandırıcılar.. Enva-i hastalığı, mikrobu, kanserojen madde içeriyor.. Bir de bizde pahalı, Avrupa’da ucuz olan, Türkiye’de üretilen, ürünler var.. Ambalaj aynı, kavanoz aynı, marka aynı, gramaj aynı amma içerik onlarda farklı, bizde farklı.. Birinde bir var iken, oraya gidende fazla.. Niye?.. Paranın alım gücünden mi, döviz kurundan mı?

***

Bakıyorum, son dönemlerde, Türkiye’den ihraç edilen sebzenin, meyvenin, hatta organik olan bir çok gıda ürünlerimiz, kapıdan geri gönderiliyor.. Neymiş; pestisti ihtiva ettiği için.. Yani, sağlık yönünde zararlı.. İlaç ve bakteri var.. İyi de, ülkede biz bunu iki katı fiyatına satın alıyoruz, tüketiyoruz, peki “iadesine” hüküm vericilik var mı?.. Yok.. Demek ki; caydırıcı değiliz, sadece ağlaşıp duruyoruz!…

***

Netice itibariyle!.. Sağlıklı gıdaya, sağlıklı sebze ve meyveye, günlük tükettiğimiz yiyeceğin, içeceğin güveni için, ahlaksızlara, ifritlere, şeytanlara karşı, acımasız, tavizsiz, aman dilemeyen, bir caydırıcılık içerisinde olmalıyız!.. Behemehal bu işi ciddiye alıp, denetimleri sıklaştırmak, cezaları artırmak, yeri geldi mi, kapılarına kilit vurmak gerekir..

 ***

En önemlisi de, hayat pahalılığının, alım gücündeki düşüş ne yazık ki, taklit ve tağşişi de ciddi manada körüklediğini de, gözardı etmemek gerekir!.. Doğal olarak, ucuza kaçmanın sonucu da, bunları tetikliyor.. Topyekün bir mücadele şart!.. Çünkü, “toplumun sağlığı” tehdit altında!.. Bugün bakıyoruz ki, kanser vakaları arttı, hastaneler gıda zehirlenmeleriyle, dolu!.. Nesildeki obezite hali!.. Diyabetteki artışların nedeni?. Hepsi; tüketilen gıdanın sağlıksız oluşundan kaynaklıdır..

*** 

GÜNÜN SÖZÜ…

Sağlığınıza göz dikenin, keyfiyetine rıza gösteremezsiniz!…