“KIŞKIRTAN GÜÇ HALİNE GELEN CHP” (III)

“KIŞKIRTAN GÜÇ HALİNE GELEN CHP” (III)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbet köşemizde sizinle paylaşmak istediğimiz tarihi memleket meselelerimizi, ülke sorunlarını, yer, zaman, zemin, tarih göstererek, tarihi vesikalara dayandırarak anlatıyoruz.

Ülkemizin başına bir fitne unsuru olarak çıka gelen müstevli haçlı zorba devletlerin ürünü olarak içimize ihraç edilmiş dış orjinli CHP anlayışı hiçbir zaman milli olamamıştır, olamaz ve olmayacaktır da.

Zira kuruluş ve oluşumunun dayanak noktası İngiltere’dir, Fransa’dır, Yunanistan’dır ve daha nice Emperyalist ülkelerdir?

İçimize sokulmuş bu fitne unsurunu, bu yağlı belayı, bir türlü içimizden atamadık.

Bilakis kabullendik.

Oy verdik ve yasallaştırdık.

Dün ne ise bugün de aynıdır ve yarın da aynısı olacaktır.

Hem de daha beteri olacaktır...

Ama ne fayda?

Yıllardan beri kendini suret-i haktan gösteren, bu imanlı ve inançlı milletin oylarıyla hasbelkader milletvekilliğini kazanıp TBMM’ne giden ve hatta iktidar olan sözüm ona partiler ve yönetim kadroları, bir türlü bu millete karşı samimi olmadılar…

Geçici olarak olsa dahi bir muhafazakârlık boyasıyla kendilerini boyadılarsa da orijinal boya olmadığı için, illa ki zaman ilerledikçe “kep düştü, kel göründü” misali kendilerini ele vermişlerdir.

Ve bugün de aynı minval üzere o hal devam ediyor.

Bu millet artık bıkmış durumda.

Millet kandırılmıştır…

Zahiri olarak CHP anlayışıyla kavgalı olarak görünmüş muhafazakâr partiler, oysaki sadece şekli ve yüzeysel olmuştur.

Aslen, ruhen ve manen aynı anlayışın değişik versiyonuyla yola çıkmışlardır.

Onun için milletçe endişeliyiz.

Yanı başımızdaki Suriye’nin yüzyıl önce Fransa’nın işgalinden sonra, hükümet ve milleti arasındaki meydana gelen kargaşa, kavga, netice itibariyle her ne kadar o işgalci Fransızlar orayı terk edip gittilerse de yerlerine sosyalist, Nusayri, Marksist, Leninist, tüm emperyalist ülkelerin kölesi durumunda olan General Hafız Esed'ı bıraktılar…

Esed, muhafazakâr geçinen, Müslüman görüntülü bir hükümeti devirmiş ve aynı müstevli, işgalci patronlarının adına Suriye’yi yönetmiştir..

Bugün Suriye yönetimi bütün dünyanın başına bir bela durumda.

Üstüne üstlük onun ölümü dahi Suriye milletinin başına büyük bir fitne unsuru olmuştur..

Ki kendisinden daha fazla hain ve alçak olan oğlunu, devletin başına koymuştur…

Oğlu Beşşar Esad Suriye’nin masum insanlarının kanına girmiş, büyük katliamlar yapmış, bir ülkeyi kendi kişisel ihtirası uğruna yok etme pahasına da olsa tarihten silme durumuna getirmiştir…

Keza Irak, keza Mısır, keza Libya…

Hepsinde sol, kiralık CHP’nin anlayışı paralelindeki darbeci, ihtilalci, baasçı generaller söz sahibi olmuşlardır.

Bundan sonra da söz sahibi olmaya devam edeceklerdir.

Zira haçlı emperyalist patronlarının himayesindedirler.

Hiç kimse onlarla başa çıkamıyor.

* * *

Sevgili okurlar.

Kişisel olarak, millet olarak, gerçekten Türkiye’nin de bu hale düşebilecek kaygısı içerisindeyiz..

Çünkü, solcu, Marksist, ulusalcı generaller "uyumuyor" rahat durmuyorlar..

Ki, ülke ve millet olarak, hışımlarına uğrama endişesi içerisindeyiz…

Her ne kadar 15 Temmuz’da millet o darbecilere darbe vurduysa da aynı o darbeci hıyanet şebekeleri kandırılmış, kiralanmış, hem de CIA’ya kiralanmış bir FETÖ güruhunun makyajıyla yeniden yola çıkabileceklerinden endişeliyiz.

Ama bu millet ayaktadır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yalnız bırakmayacaktır.

Amma velâkin, ne hazindir ki AK Partinin girmiş olduğu pozisyon, takip ettiği politika, tıpkı Mehmet Ağar’ın son Doğru Yol dönemiyle, Mesut Yılmaz’ın son ANAP’ının politikasıyla karşı karşıya olduğu da, milletin nazar-ı dikkatinden kaçmamaktadır.

Her ne kadar Cumhurbaşkanımız, hakkın ve hukukun tahakkukuyla, batıla karşı mücadele vermek istiyor ise de bize göre bu biraz sönük geçiyor.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hasbelkader AK Partili olarak kendini lanse etmiş KCK’lılar, gerçek PKK’lılar ve HDP’lilerin varlığı tartışılmazdır…

Bugün AK Parti bünyesindeki varlıkları, ister AK Parti için olsun ister ülke insanının tümü için olsun manzara hiç de iç açıcı değildir.

Âcizane, dostça tavsiyemiz Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, yeni bir Türkiye için, AK Partinin yeni bir hareketiyle yola çıkarken, tüm bu kirli şaibeleri de ortadan silmesi gerekir…

Bunları Ak Parti "saflarından" ayıklaması lazım…

Bu yöndeki çalışmaları bekleyen halk, Cumhurbaşkanına ümit gözüyle bakmaktadır.

Dün de aynı köşede bu gerçekleri dile getirmiştik…

Bugün yine bazı cümle ve ifadelerin tekrarında fayda görüyoruz.

Zira sağlam kaynaklı belgelerle bunları dile getiriyoruz…

* * *

Bakın, muhafazakâr geçinen partilerin özellikle Selamet Partisinden tutun da Refah, Fazilet, Saadet Partisine kadar…

Tarih boyu yönetim kurulunda yer almış ve muhafazakârlık inancıyla kendini göstermiş bir Mehmet Bekaroğlu var.

Ve yıllar yılı o partide Müslümanlık ve muhafazakârlık görüntüsüyle yola çıkmış, halkı kolayca ikna etmek istemiş biri.

Ama “Gün gelmiş devran dönmüş”…

Bugün Bekaroğlu, artık muhafazakâr geçinen partilerden kişisel rant temin edemeyince bu kez CHP’li olmuştur.

Olmuşsa da ne olmuş?

Ahlaksızlığın en zirvesine tırmanmış!

Bu kez kirli bir CHP anlayışının sözde “Adalet Yürüyüşü” adı altındaki yürüyüşünün savunucu olmuş ve yürüyüşü Hz. Muhammed (S.A.V)’in Mekke yürüyüşüne benzetecek kadar, zafiyet içerisinde girmiştir…

CHP’yi, yeryüzünde Allah nurunun temsilcisi olarak bilinen Hz. Muhammed (S.A.V)’in gerçek bi’set ve nübüvvetine benzetiyor.

Böyle bir şaşkınlık, böyle bir edepsizlik, böyle bir vurdumduymazlık, inanın dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir.

Sadece Kemalist, laikçi, ulusalcı, Atatürkçü bir Türkiye’de görünüyor bu durum.

Ve bunu yapan, yalaka, kişisel rantına  müptela, muhteris eski bir Erbakan’cı…

Bu da Türkiye’nin ne kadar boş bir ülke durumuna sokulmak istenildiğinin göstergesi olsa gerek…

En derin saygı ve sevgilerimle.