“BU İŞ, BİZİM İŞİMİZ?!” (II)

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzere, geçen hafta ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye’ye geldi.

Cumhurbaşkanı’nı ve Başbakanı sırayla ziyaret etmekten memnuniyet duyduğunu tüm kamuoyuna duyurmuştu.

İstanbul’a giderken de Fener Ortodoks Rum Patriği 1. Bartholomeos’u ziyaret etti.

Zaten haçlıların âdeti de bu.

Kiliseden, kendi din adamlarından hiçbir zaman taviz vermezler.

Nerede olursa olsun, dindar olmasalar bile ilk önce kendi dini vecibelerini yerine getirmek üzere kilise ziyaretini ihmal etmezler.

Keza kilisenin temsilcileri de.

Daha sonra Süleymaniye Camii’ni ziyaret etti.

Tabii hayretler içinde kalmıştı.

Bir hafta İstanbul’da kalan Joe Biden daha sonra memleketine döndü.

Ama ziyaretinin en büyük esprisi; İncirlik Üssü’nün IŞİD’in üzerine rahatlıkla kullanılabilmesi için ricaya gelmesiydi.

* * *

Evet, dün de belirttiğim gibi Türkiye’de gerçekten barış sürecine ihtiyaç vardır.

Ve bu barış sürecinin üzerine gitmek için devlet, iktidar, muhalefet, herkes kendi çapında elini taşın altına koyarak, HDP’nin aracılığıyla PKK ile de oturup anlaşmak gerekir.

Aksi takdirde “Denenmiş, denenmez” misali yıllardan beri yaşana gelen kavga, savaş, gözyaşları ve kan kaçınılmaz olur.

Yeniden alevlenir.

Yıllar yılıdır ülke; arpa boyu kadar ilerlemediği gibi, PKK ile mücadelede de elle tutulur, gözle görülür herhangi bir başarısı da yoktur.

Ama ABD diyor ki “bu sürece de ben müdahale edeyim, sizi uzlaştırayım”

Yılanla tilki kardeşliği gibi…

***

Muhakak ki, bu hikayeyi duymuşsunuz.

Duymayayanızda, duymuş olacak

Günün birinde yılanla tilki karşılaşırlar..

Bir araya gelip arkadaş olurlar.

Derken bir gün; nehrin kıyısına geliyorlar..

Karşıya geçecekler.

Yılan Tılki'ye diyor ki;

“Ben yüzme bilmiyorum, senin beni taşıman lazım”

Tilki, “Buyur, sırtıma bin, belime dolan ben seni karşıya geçiririm.”

Aynen bu şekilde beraber suyun içinde tilkinin yüzebilmesi sayesinde nehrin öbür kenarına geçerler.

Tilki der ki, “Ben yoruldum yılan kardeş, artık sırtımdan inmem lazım”

Yılan mızmızlanarak, “Ben inmem” der.

Tilki soruyor; “Niye inmiyorsun”

Yılan bu yılanlığını göstermesi lazım.

“Seni ısırmam lazım!!”

***

Tilki tepki veriyor..

“O kadar yol getirdim seni, birlikte nehri geçtik, sana iyilik yaptım, bunu senden beklemiyordum”

Yılan bu karekterini konuşturması lazım.

Tilki'ye diyor ki;

“Ben karakterim gereği hep zehrimle başkasını sokup öldürmekten zevk alıyorum, seni de bugün burada ısırmam lazım, ben o huyumdan vazgeçemem”

Tilki bakıyor ki papuç bahalıya gidiyor.

Kurnazca bin plan yapıyor.

Ve Yılan'a diyor ki;

“Madem ölüm Allah’ın emridir, benim canımı alıyorsun, ama ben seni seviyorum, biz kardeşiz, sen başını getir ben kara gözlerine son bir kez bakıp, öpeyim. Ondan sonra ölüm Allah’ın emri.

Sen ne yaparsan yap”

***

Yılan isteğin bu ise; “Bu çok kolay!”

Başını uzatıyor Tilkiye doğru..

Tilki bu kaçar mı?..

Ağzını açtığı gibi başını kapıyor ve dişleriyle yılanın başını eziyor.

Ezince yılan kendiliğinden çözülüyor ve cansız kalıyor.

Cansız kalınca, Tilki yolun ortasına cansız bedenini seriyor.

Ve diyor ki;

"Yılan kardeş,, Kardeşlikte gerek düz olmak lazım. Eğrilikle, büğrülükle, aldatmacayla kimse bir yere varamaz.

Ben senden bunu beklemiyordum, ama sen yaptın, cezanı da canınla ödedin”

***

Bu örnek misali, küfür dünyasıyla İslam dünyası arasındaki muhabbet, dostluk seviyesinin gereği nedir?

Acaba gerçekten ABD Türkiye’yi seviyor mu?

Emperyalist dünya İslam dünyasını seviyor mu?

Veya hangi İslam devletlerini seviyorlar?

Bize göre hiç birini sevmiyorlar!

Ben şahsen kamuoyu adına diyorum, haçlı emperyalizminin hiçbir ülkesine güvenemiyorum ve güvenilir, tutulabilir bir yanını da görmüyorum.

Kur’anla da sabittir.

Ki müşrikler hiçbir zaman sözlerine sadık değiller.

Müşrik’in yanında sözleşme ahd û misakın varlığı söz konusu değildir.

Nitekim “Tevbe” suresinin 7,8,9 ve 10. ayetleri bize aynen şu şekilde gerçekleri yansıtmaktadır.

Buna inanmayan kendi varlığına da inanmaz!

Bir Müslümanın buna inanması gerekir ki Müslüman olabilsin.

Yoksa şekli olarak “Müslümanım” demekle bir yere varılmaz.

Müslüman’ın ana çizgileri Kur’anda bulunur.

***

Evet, 7. ayet mealen aynen şöyle;

“Mescidi Haram'ın yanında andlaştıklarınızın dışında, puta tapanların Allah katında ve Peygamberi önünde nasıl bir andlaşmaları olabilir. Size doğru davrandıkça siz de onlara doğru davranın. Allah, sözleşmelerini bozmaktan sakınanları sever”

8. ayet şöyle;

“Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır”

9. ayet şöyle;

“Allah'ın âyetlerine karşılık az bir değeri (dünya malını ve nefsânî istekleri) satın aldılar da (insanları) O'nun yolundan alıkoydular. Gerçekten onların yapmakta oldukları şeyler ne kötüdür!”

10. ayet ise şöyle;

“Bir mümin hakkında ne ahit tanırlar ne de antlaşma, ne merhamet, ne de acıma. Çünkü onlar saldırganların ta kendileridir”

Hem de her alanda korkmadan, çekinmeden.

Bu durumda İslam dünyasına düşen gerçek; özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Başbakanımıza kamuoyu her halükarda güven duyması gerekir.

İnşallah! Pabucu ele vermezler.

Ama gerçek de budur ki mesafeli olarak küfür dünyasına bakmak, Müslümanlığın gereğidir.

Müslüman yöneticilerin olmazsa olmazıdır.

* * *

Evet, gerçekten görünen odur ki IŞİD; ideolojisi ne olursa olsun, o bizim meçhulümüz olmakla beraber, mademki rakip küfür dünyası onların düşmanlarıdır, bizim de acele etmeden sonucu beklememiz gerekir.

Halkal mal olmuş bir söz vardır..

Denir ki;

"Düşmanımın dostu, dost kaldığı müddetçe düşmandır.

Düşmanımın düşmanı, düşman kaldığı müddetçe de dosttur."

O zaman, mademki ABD, İngiliz emperyalizmi ve diğer batı ve Siyonist Yahudi’nin girişimleri, İslam dünyası üzerine her gün biraz daha yoğunlaşıyor ve içimizdeki insanları büyük çapta kandırıyor ve kandırmaya çalışıyorlarsa; buna karşı tavır almalıyız!

Tepkimizi ortaya koymalıyız!.

Safımızı ve rengimizi belirtmeliyiz..

Aksi takdirde faturayı çok ağır bir şekilde ödemiş oluruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.