"BURASI TAYYİP ERDOĞAN’IN SARAYI DEĞİL, MİLLETİN SARAYIDIR"!?

Evet, sevgili okurlar.
Bilindiği üzere, “Yeni Türkiye” kavramı; yeni bir devlet hamlesidir, yeni bir girişimdir, ilerleme çabasıdır ve küresel dünyada Türkiye’nin zirvelerde yer alma hareketidir.
Bu da halkın iradesini elinde tutan, gerçekten mana ve madde kapsamında yer alan milli bir hükümetin, milli bir iktidarın eseridir, mücadele azmidir..
Bakınız, dün Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreninde konuşurken kelimesi kelimesine kavram bakımından her bir cümlesi tarihi mana değeri taşıyan ifadelerdi.
Ve o ifadelerden en büyük önem taşıyan cümle de şu oldu:
“İşte çatısı altında bulunduğumuz Beştepe Cumhurbaşkanlığı Sarayı. Neler neler söylediler. Varsın söylesinler. Biz büyük bir devlet olmanın gayreti içindeyiz. İstanbul’da bir Dolmabahçe Sarayımız, Topkapı Sarayımız var hala onunla övünürüz. Acaba Türkiye Cumhuriyeti, nerede yönetildi diye sorulduğunda bu soruya bu saray cevap verecektir. Burası Tayyip Erdoğan’ın sarayı değil. Burası milletin sarayıdır. Ve burası milletin kendi imkânlarıyla inşa edilmiş bir saraydır”
* * *
Bakınız, sevgili okurlar.
“Burası milletin kendi imkânlarıyla inşa edilmiş bir saraydır” cümlesi, kelimesi kelimesine çok derin anlam taşıyan ifadelerdir.
Anlayan anlar, anlamayana da denilebilecek bir sözümüz yok.
Hani demişler ya; “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az”
Evet, biz burada kesinlikle birilerinin velev ki Cumhurbaşkanı olsun, Başbakan olsun, meth û senasını yapma çabasında değiliz.
Ancak objektif gözle bakıldığında, ülkenin nereden nereye geldiğine dair ortaya çıkan görüntüsü bize bunları söyletiyor.
Tarihi gerçekleri ifade ettiriyor.
Nerede ise 90 yıldan beri Çankaya Köşkü bahçesiyle, şaşalı görüntüsüyle, 11 tane Cumhurbaşkanını bünyesinde barındırmış.
Ama diyebiliriz ki milletin iradesiyle kurulmadığı için, bir türlü milli bir ahenk ve zevk verememiştir.
O Cumhurbaşkanlığı köşkü, aziz milletimize, değerli vatanımıza hiçbir uğur, bereket, barış, kardeşlik gibi olmazsa olmazı olan değerleri ne yazık ki bünyesine almamıştır.
Ve yaşatılması için de; "gayretkeş" olunmamıştır.
Hep resmiyet, yukarıdan kuş bakışı..
Adeta küçümseyici bir gözle oradan millete bakılmıştır.
Ama orada yaşayan Cumhurbaşkanları ne yazık ki bu halka bir türlü barışı, kardeşliği, sevgi ve dostluğu sağlayamamıştır.
O saraydan, o köşkten, hep böyle yüksek zirve tabakasının halkın sıradan bir halk olma gözüyle bakılmasından dolayı halka herhangi bir teveccüh gösterilmemiştir.
Bu nedenle halk, kendiyle o köşk arasında hep uzak kalmış, seyretmiş ve ne çare ki rahat nefes alamamıştır.
Zorunlu, baskıcı yasalardan tutun da yaz-boz tahtasına dönen Anayasa kadar, demokratik bir hukuk devleti varlığı bir türlü hissettirilmemiştir.
Hep "kavga, gözyaşları, terör, askeri vesayet, darbeler, post modernler" anlayış buradan "onaylanarak" yürürlüğe konulmuştur.
Bu nedenle bize göre muhterem Erdoğan’ın büyük bir çabayla, büyük bir harcamayla velev ki milletin bütçesinden olsa dahi, millet adına olduğu için çok güzel bir eser inşa ettirmiştir.
Bu eserden memnun olmayan, güneş ışınlarından rahatsız olanlar hiç kuşkusuz ki, tüysüz, sıcağa dayanmayan yarasa gibi haset, çekemezlik, içine sindiremeyen hasut ve cambaz politikacılardır.
Bize göre Cumhurbaşkanımız, Başbakanlığı döneminden bugüne kadar ve Cumhurbaşkanlığı süresinin bitimine kadar, öyle inanıyoruz ki bu ülkeye çok güzel hamleler yaşatacaktır, çok büyük ilerleme kaydedecektir ve bunun sonu da barıştır, kardeşliktir, sevgidir, dostluktur.
Selçuklu olsun, Osmanlı olsun, o dönemlerde devlet büyüklerinin gösterdikleri başarı ve zafer üstüne zafer kaydedilmiştir.
Bu nedenle Selçuklu İmparatoru Alparslanlar, Nurettin-i Zengiler gibi iman meşalesiyle dopdolu devlet büyükleri şarktan garba koşturarak, fütuhat üstüne fütuhat yapmışlardır.
Onun için diyoruz ki; hasetle, çekemezlikle, gurur ve kibirlikle kimse bir yere gidemez.
Sabırla bekleyelim!
Göreceğiz ki Türkiye’nin geleceği berraktır, berrak olarak kalacaktır.
* * *
Hamle üstüne hamle dedik ya.
Cumhurbaşkanı Eğitim Şurası vesayetçilere Antalya’da sert çıkmıştı.
Antalya’da düzenlenen 19. Eğitim Şurası’nın açılışında da konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eğitimcilere anlamlı mesajlar verirken, paralel yapıya, yargı kurumlarına ve vesayetçi zihniyetlere sert sözlerle yüklendi.
Antalya Eğitim Şurası’ndaki konuşmasından bazı başlıklar aynen şöyle.
Eğitimcilere şöyle sesleniyor;
“1- Einstein, Bethoven her genç tanıyor ama her nedense İbn-i Sina’yı, İtri’yi, Dede Efendiyi bilen az, taklit eden geride kalır.
2- Eğitim insan formatlama aracı değildir, öğrencileri yarış atı gibi koşturan sisteme tahammülümüz yok.
3- Dershaneler uğruna ülkeyi ateşe atıp, en ağır ithamlara, iftiralara, hatta darbe gibilerine yeltendiler.
4- Dershaneler üzerinden ihanet sistemlerine para ve adam devşiriyorlardı ama dershane sorunu 2015’te bitiyor”
Devamla şöyle diyor;
“Hiç kimse şahsi hislerine yenik düşüp, milletin meclisinin üzerinde kendini görmesin.
Egemenlik bürokrasinin değil, Yargının değil, askerin değil, Anayasa Mahkemesinin de değildir.
Egemenlik milletindir."..
***
Evet, el hak diyoruz sayın Cumhurbaşkanına.
Ve biz de diyoruz ki;
1960 Türkiye’sinde değiliz.
Hele, hele darbe ortamında hiç değiliz.
Darbe ürünü kurumlar siyasete hiza vermeye yeltenemez!.
O dönemler, mazide kaldı..
En derin saygı ve sevgilerimle.