DÖNMELERLE DOLU İSLAM DÜNYASININ HALİ!? (II)

Evet, sevgili okurlar.
Dünkü sohbetimize “DÖNMELERLE DOLU İSLAM DÜNYASININ HALİ!?” başlığı ile başlamıştık.
Ve gerçekten İslam dünyası bugün, mevcut emperyalist ve sömürücü dünyaya karşı hükmen ve fiilen mağluptur.
Galip olabilme çabasını gösteriyor ve bataklık çukurundan kurtulmak için ne kadar çırpınıyorsa da ne yazık ki çırpındıkça batıyor.
Neden mi?
Dünkü yazımda da ifade ettiğim gibi, gazeteci Nevzat Çiçek’in “TimeTurk” sitesindeki yazısında belirttiği konulara dikkat çekmiştim.
Cemaatlerin iktidar ile münasebetleri ve İslamcıların çeşitlerine dair ilginç tespitlerde bulunmuştu Sayın Çiçek.
“İslamcılar için bugün İslam’a karşı bir İslam anlayışı gibi, İslamcılara karşı da dönme, Kemalist, koltuk, milliyetçi, iktidar ve beynamaz İslamcıların saldırılarını görüyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Çiçek, cemaatler için de “Türkiye’deki cemaatlerin çoğu AK Parti iktidarında yeni Türkiye’nin özgürlük alanını sonuna kadar kullanmak, alternatif eğitim modelleri oluşturmak, gençliğe yönelmek, yeni eğitim sistemleri ortaya koymak, toplumun entelektüel seviyesini daha da yükseltmek yerine farklı bir yola saptılar” dedi.
Gerçekten, Türkiye’de siyaset alanında Müslüman ve muhafazakâr olarak geçinenlerin alanına girildiğinde kişisel rant, çıkar ön planda oluşurken, bu alanda İslamcı görünüp de İslam’la hiç alakası olmayan nice dönmeler vardır.
Ve bu dönme İslamcıların her zaman olduğu gibi günümüzdeki AK Parti iktidarında da yaltaklık ve yalakalık görünümleriyle iktidarın kilit noktalarına kadar rahatlıkla sızdırılmış durumda.
Bu nedenle yazımıza başlık olarak koyduğumuz “DÖNMELERLE DOLU İSLAM DÜNYASININ HALİ!?” yerine “TÜRKİYE’DE DÖNME İSLAMCILARLA DOLU İKTİDARLARIN HALİ NE OLUR?” desek de yerindedir.
* * *
Bakınız, değerli can dostlar.
Dünkü Söz Gazetesinin manşetine taşıdığı “KARAYOLLARINDA NELER OLUYOR?” başlıklı haber sonuna kadar okunduğunda gerçekten içler acısıdır.
Muhafazakâr geçinen ve 12 yıldan beri iktidarda bulunan ve defalarca çeşitli seçimlere giren AK Parti, hep üst seviyede halkın teveccühünü kazanmış durumda.
Belediye seçimlerinden tut ara seçimlere, genel seçimlere, referandum seçimlerine kadar ve özellikle 10 Ağustos 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar.
Halkın teveccühüne mazhar olan bir parti ve bu partinin başında olan bugünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 11 senelik Başbakanlık sürecine bakıldığında kesinlikle bu başarının yüzde 90’ı kendisine aittir.
Her zaman bunu vurgulayarak bu köşede yazıyoruz ve değiniyoruz.
Hiç kimse bunu inkâr edemez.
Keza onun halefi durumunda olan bugünkü Başbakanımız muhterem Ahmet Davutoğlu’nun da aynı değerde, aynı karakterde, aynı inançta olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Ama ne yazık ki bu parti, yıllardan beri şaibelerden ve yanlış oluşumlardan, kimliksiz İslamcı dönmelerden kendini bir türlü kurtaramıyor.
Bazı Bakanlıkların, özellikle Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım’ın Bakanlığı bünyesindeki şaibeler ayyuka çıkmıştır.
Bugün, Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü’ndeki şaibeler ve yolsuzluklar, bize göre bugüne ait değildir, yılların birikimidir.
Özellikle Binali Yıldırım Bey’in 10 yıl gibi uzun bir Bakanlık sürecinde yakından bildiğimiz birçok ihale adeta adrese teslim edilmiş gibi sonuçlanmıştır.
250 Milyon TL Diyarbakır yeni Havaalanı ihalesi 5-6 firmaya davet yoluyla ihale edilmiş ise de puanlama usulü yapılırken, bazı rakip firmaların puanının ihale komisyonu tarafından düşük gösterilmesi, YDA firmasının reklamının yapılması çok ilginç olmakla beraber, bu ihaleyi şaibeli bir ihale olmaktan kurtaramamıştır.
Karayolları 9. Bölge Müdürlüğü’ndeki ihale şaibesinin içinde ne yazık ki yine YDA firması vardır.
Bu YDA firması kime aittir ve iktidara ne derece yakın olduğunu Hindistan’daki “Sağır Sultan” bile biliyor.
Keza yıllardan beri Van ve Bitlis’teki eski Bakan Hüseyin Çelik’in yakınları tarafından ihale egemonyasını ellerinde tutması, Diyarbakır’a kadar aynı ekip tarafından çok düşük bir fiyatla ihale gerçekleştirilmiş ve Diyarbakır-Ergani Karayollarının keşif bedeli 100 Milyona yakın bir miktar iken işi alan firma büyük çapta komisyon alarak işi bir alt firmaya (taşerona) vermiştir.
Ve yapılan imalatların ne kadar kalitesiz olduğu tüm Diyarbakır kamuoyu tarafından tespit edilmiştir.
Yol oldukça dar tutulmuş, meskûn mahal olmadığı yerde de yolun sağına, soluna ve refüjlerine taşla döşeme yapılmıştır.
Oysaki o refüjlerin yeri, yolların genişliğine verilmiş olsaydı en azından daha rahat olacaktı.
Trafiğin seyrine daha elverişli olacaktı.
Projenin ne olduğuna, nasıl olduğuna, tam detayıyla vakıf olmadığımız için olayın kıyısından, kenarından gidiyoruz.
Ama bize göre Diyarbakır’daki Karayolları Bölge Müdürlüğü’nün yıllardan beri bu tür şaibelerden kendini kurtaramayan bir kurum olduğu aşikârdır.
Kamuoyu nezdinde bu kurumun A’dan Z’ye kadar, yani kapıcısından tut kontrol teşkilatına kadar ve Müdür Yardımcıları, Müdürlerine kadar kökten değiştirilmesi gerekiyor.
“Şüyuu vukuundan beter” olan bir duruma girmiş bu kurum, her gün biraz daha kendini ele vermekten kurtaramıyor.
21 kilometrelik Diyarbakır-Ergani karayolu üç seneden beri bir türlü bitmek bilmiyor.
6 ay önce dökülen asfalt imalatı o kadar kalitesiz ki bir kış üzerinden geçer geçmez, yeniden sökülüp aynı emsal kalitede imalatlar yapılıyor ve müteahhit nerdeyse köşe oluyor.
Bunu biz kendi kendimize yazmıyoruz ve kimseye karşı da alıp veremediğimiz bir şey yoktur.
Ancak kamuoyunun şikâyetleri paralelinde bunları dile getirmek, bizim için şerefli bir görevdir ve gazetecilik mesleğinin hakkıyla icra edilmesidir.
En derin saygı ve sevgilerimle.