MESCİD - ÜL AKSA!?

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzere, “GÜNEYDOĞU’DA NELER OLUYOR NELER?!!” başlıklı seri yazımız 10 gün sürmüştü.

Bölgede yaklaşık üç çeyrek asırdan beri olup bitenler, yeniden türetmeye çalışmak isteyen gizli hıyanet erbaplarının senaryolarını kısm-i olarak ele almıştık.

Bölgemizi 90’lı yıllara tekrar geri götürmek üzere yeniden faili meçhul cinayetlerin baş gösterdiğini dikkat çekmiş; Bingöl’de, Diyarbakır’da, Van’da olup-betinleri "öncü sarsıntılar" olarak, ifade etmiştik.

Yani, Güneydoğu'da "sular durulmuyor" demiştik.

***

Çünkü, 28 Şubat dönemindeki karanlık maceralar, Türkiye’yi özellikle Güneydoğu’yu büyük ümitsizliğe sürükleyerek bugünlere kadar getirmiştir.

Özetle, geçmiş günlerden örnekler sıralayarak, 10 gün boyunca siz değerli okurlarımıza bölgenin "karanlıklara" ittirilmek istenilen hakikatlerini paylaştık.

Pek tabi ki, hemen akabinde yazımıza başlık olarak kullandığımız “TÜRKİYE’DE NELER OLUYOR NELER?!!” ifadesiyle, yelpazeyi Türkiye'nin geneline, açtık.

Şöyle ki, sistematik olarak mevcut rejimin gölgesinde yaşanmakta olan nizam ve sistemin gereği olarak hep kan ve gözyaşı Türkiye'ye hakim olmuştur..

Yani bir ölçüde, Güneydoğu'da yaşalanlar salt Güneydoğu'yla sınırlı kalmıyor, Türkiye'nin genelinde, aynı dram yaşanmaktadır.

Rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük, kaçakçılık, uyuşturucu, fuhuş vs gibi!.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de “Devair-i devliye” denilen devlet dairelerinin keyfiyeti.

Birçok önemli kurum ve kuruluşların bünyesinde oluşa gelen palazlanmış rant, çıkar, sömürü diz boyu.

Tabiri caizse, nereye el atsanız elinizde kalıyor.

***

İşte son örnek.

Türk Hava Kurumu’nun bir hafta önce deşifre olan kirli manzarası.

Genel Müdür tutuklu, hem de ailesiyle beraber.

Malumunuz üzre, Türk Hava Kurumu yıllardan beri milletin dini inançları gereği Kurban Bayramı’nda kesilen kurban derilerini, etlerini milletten alıp, servet üstüne servet edinen bir kurum.

Dokunulmaz, sorgulanılmaz bir kurumdu.

Ki bu kurumun dinle imanla hiç alakası olmamakla beraber, halka, yoksula, garip-gurabaya da bir hayrı dokunduğu görülmüş değil.

Varsa yoksa, milletin o ter û taze hayır ve hasenatlarından oluşan paraları alıp, eğlence geceleri düzenliyorlardı.

Onu da bırakalım.

Nice onun gibi vakıflar, dernekler, sulama birlikleri dahil olmak üzere Basın İlan Kurumu’na kadar.

Bunları üç günden beri dile getiriyoruz.

Rejim ve bünyesindeki uygulanmakta olan sistem, ne yazık ki bir türlü bunları kökünden yok etme gücünde değildir.

Hadi yavaş yavaş ortadan kaldır.

O da yok.

Tam tersine, olayların zinciri oldukça uzuyor, gelişiyor ve çoğalıyor.

Şu Basın İlan Kurumu’nun yaptığı sömürgecilik, İstanbul’un dev basın firmalarıyla yaptığı işbirliği içerisinde kazandığı para yetmiyormuş gibi bu kez Anadolu’daki önemli illere de el uzatmış durumda.

Milletin alın terine ve kazancına göz dikerek, hiçbir şey yapmadan Resmi İlan kaynaklarından "haksız yere yüzde 15" gibi önemli bir rakam pay alıyor.

Bize göre bunlar tümüyle bir olay.

Bu nedenle köşemizde sohbet başlığı olarak önce “GÜNEYDOĞU’DA NELER OLUYOR NELER?!!” başlığını kullandık, sonra da “TÜRKİYE’DE NELER OLUYOR NELER?!!” başlığını.

İşte Türkiye genelinde olduğu gibi Güneydoğuda da resmi kurum ve kuruluşların bünyesinde oluşa gelen şaibeler, şaiyalar ve usulsüzlükler, ne yazık ki, gırtlağa kadar dayanmıştır.

* * *

Ya, Ortadoğu'da yaşanan, dram!

Tıpkı Türkiye'deki, zafiyetler zinciri gibi; yürek dağlıyor.

Bakınız, İslam dünyasının can damarı durumunda olan Mescid-i Aksa neredeyse elden gidiyor.

Üç beş tane baldırı çıplak İsrailoğulları yıllardan beri o bölgede cirit atıyor.

Büyük sermaye sahibi olmuş, terörist devlet yapısı hergeçen gün, büyüyor ve güçleniyor.

Amerika, İngiltere ve hemen hemen tüm dünya devletlerinin desteğini aldığı gibi, üzerine ekonomiksel olarak hâkimiyet kurmaya çalışan İsrail'in, hedeflediği tek amaç var o da " İslam dünyasını" yok etmek.

Ortadoğu’da deccaliyete dayalı karanlık küfrünü icra etme çılgınlığı içinde bulunuyor.

Onun için de; "vahşice" saldırılarını sürdürüyor.

Bakın, dünden beri Mescid-i Aksa’yı Netanyahu’nun askerleri işgal etmiş durumda.

Müslümanların oraya gidip ibadet etmelerine yasak getirilmiş.

İslam dünyası teyakkuzda.

Ama heyhat!

Müslümanlar bu misyonunu aksiyona çevirmek istiyor ise de ne yazık ki Ortadoğu’daki Osmanlı’dan ayrılan devletçikler ve o devletçiklerin başına geçen sözüm ona Müslümanlar, ne hazindir ki el altından İsrail’le işbirliği içindedirler.

Olup-bitene kulak tıkıyorlar.

Bariz ve açık örnek istiyorsanız, buyrun size Suudi Arabistan devleti…

İşte o Suudi Arabistan Mısır’daki İhvan-ı Müslimin’lerin ortadan kaldırılması için İsrail’le işbirliği yapıyor ve İsrail projeleriyle Mısır’a darbe yaptırıyor.

Sisi gibi uyduruk bir generali ordunun içinden alıp getiriyor, demokratik yöntemlerle iktidara gelen İhvan-ı Müslimin’lerin başı Mursi’yi vuruyor ve devlet başkanlığını elinden alıyor.

Rivayetlere göre bu işin başını çeken Suudi Arabistan Kralı..

Sisi’ye katrilyonlarca para verip, darbeyi yaptırmış, hem de İsrail adına bunları yapmış.

Keza Suriye, üç yıldan beri milyonlarca insanı katliama tabi tuttu, nice aileler-ocaklar yakıp, yok edildi.

Üç milyon, beş milyon insan komşu ülkelere kaçmak zorunda kaldı.

Hala da Halep’te taş üstünde taş bırakmamak için güncel olarak varil bombası kullanıyor.

Bütün dünya “süt dökmüş kedi” gibi arkasına dönüp bakıyor, ses çıkarmıyor.

İslam ülkeleri özellikle “Dut yemiş bülbül” gibi hiç ama hiç ses çıkarmıyor.

Üç aydan beri Irak’ta meydana gelen ve hala büyük belirsizlikler içerisinde olan IŞİD meselesi, kimin projesi olduğu belli değil, ama dünyayı kirletiyor.

Amerika, İngiltere ve Fransa’yı titretiyor da titretiyor.

***

Evet, bu devletlerin Türkiye’de mevcut olan bazı terör odaklarının Amerika’nın birer maşası durumunda olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

İki gün önce HDP’in lideri olan Sayın Selahattin Demirtaş’ın uçakta bir Diyarbakırlı vatandaş tarafından ona karşı yaptığı infial (olumsuzluk), akıllara durgunluk veriyor.

Bunun gibi daha neler yaşanılmıyor ki?

Ne yazık ki hala da bu milleti net olarak okuyamıyorlar.

Milletin ne istediğini ya bilmiyorlar, ya da bilmezlikten geliyorlar.

Bana göre eğer bu işleri topluma bıraksaydılar, toplum inançlı bir toplum hasebiyle üretilen yeni politik partiler yer almayacaktı.

Çünkü halk büyük bir infial içindedir ama halkın misyonunu aksiyona çevirme projesine, hep iktidarlar, özellikle muhafazakâr iktidarlar engel teşkil edip akamete uğratıyorlar.

Onlar da teröre karşı hiçbir şey yapamıyorlar.

Deyim yerindeyse bir futbol sahasına inen iki takım gibi, oyunu eşit ve prensipli olarak oynaması gerekirken, hakem bir takıma ikide bir kırmızı kart gösterip rakip takıma da serbestiyet kazandırıyor..

Tıpkı kanunlarımız ve yasalarımız gibi.

Onların hepsi, nerede ise mazlumun yerinde değil, hep zalime göz kırpıyor.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Mevcut olan demokratik çoğulcu parlamenter sistem olmasaydı, başka bir sistem olsaydı, bu halk terör odaklarını tükürüğüyle boğacaktı.

Zira dayandıkları bir nokta yok.

Şimdi sormazlar mı, “Ey âlem-i İslam nereden yürüyorsun?

Sana neler oluyor?”

Tarih boyunca kahraman Selahaddin-i Eyyubi gibi bize miras olarak bırakılan topraklar tekrar İsrail’e emanet edilme tehlikesiyle karşı karşıyadır..

En derin saygılarımla...