MESCİD-ÜL AKSA!? (II)

Evet, sevgili okurlar.

“GÜNEYDOĞU’DA NELER OLUYOR?”

“TÜRKİYE’DE NELER OLUYOR?”

“ORTADOĞU’DA NELER OLUYOR?”

Bir aydan beri süre gelen köşemizde ana başlık olarak koyduğumuz bu üç soruya cevap ararken, bugünkü yazımızda daha detayıyla tarihi gerçeklere dikkat çekince zaten cevapta kendiliğinden ortaya çıkmış olacak.

Yani, “Mana, ibarenin cevherinden çıkar” misali.

Evet, gerçekten İslam dünyası nereden yürüyor?

Mescid-ül Aksa ne halde, derken Mescid-ül Haram da hükmen aynı paralelliktedir.

Keza Medine’deki Mescid-i Nebevi denilen Resulullah’ın Camisi de aynı dramı yaşamaktadır.

Her ne kadar fiilen tüm İslam dünyası bugün maddi olarak Mescid-ül Haram’ı ziyaret ediyor, Kabe’yi tavaf ediyor, Mescid-i Nebevi’yi ziyaret ediyor, Ravza-yı Mutahhara’yı da ziyaret ediyor ise bize göre hükmen bu her iki mescit de İsrail’in paralelinde hareket eden Suudi Arabistan hükümetinin hegemonyasındadır.

Şuan Mescid-ül Haram’ı onarıyor, genişletiyor ve tamir ediyor.

Keza Mescid-i Nebevi’yi de öyle.

Ama yüce Kur’anın buyurduğu gibi “İslamiyet Mescid-ül Haram’ı tamir etmekten, zemzem suyu dağıtmaktan ibaret değildir”

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

“Tevbe” suresinin 19 ve 20. Ayeti bize açıkça yol gösteriyor;

19. Ayet;

“(Ey müşrikler!) Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir mi tutuyorsunuz? Halbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez”

20 Ayet;

“İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır”

İşte bu her iki ayetin yüce meali ışığında yürüyemeyen bir İslam devleti ve İslam ülkeleri hiçbir zaman Müslüman’ım dese de Müslümanlığın gerçeğine ulaşamaz.

Olsa olsa zorbaca Müslüman olmayan devletlerin himayesinde İslam’ın gölgesinde yanlış politikalarla işini bitirenler olur?

İşte onun içindir ki bugün Mescid-ül Aksa artık fiilen terör devleti hain İsrail’in hegemonyasındadır.

İslam dünyası nereden yürüyor?

Bunu sormamak mümkün değil.

Gerçekten “Ortadoğu’da neler oluyor neler?!”

Filistin’de, Gazze’de, Kudüs’te neler oluyor?

Ey İslam dünyası nerelerdesiniz?

Hangi gücünüzle, hangi kültürünüzle, hangi imanla bu alçakça saldırıyı ortadan kaldırır ve Mescid-ül Aksa’yı hürriyetine ulaştıraçaksınız?

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

19. yüzyılın ilk yıllarında başlayan hain plan, gizli ittifak, kocaman bir cihanşümul devleti ortadan kaldırdı, Hilafet-i İslamiye’yi yeryüzünden sildi, bölük pörçük hale gelen İslam devleti, bugün ne yazık ki onun bünyesinde ufacık devletler türedi.

Ve bu ufak tefek devletçikler, her ne kadar şeklen görünüyor ise de amma velâkin Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, İsrail’in politikaları, otorite ve hegemonyaları paralelinde hareket ediyorlar.

Piyon durumundaki devlet başkanları Irak’ı, Suriye’yi, Lübnan’ı, Mısır’ı, Libya’yı, Tunus’u tüm İslam dünyasını bu şekle soktu.

Hele hele kocaman Harameyn-i Şerife’nin dizginini eline alan bugünkü Suudi hükümetinin politikası, hiç de İslami değildir.

Onun alışverişi petrol, dolar ve büyük üstatları ABD’dir ve BM’dir.

Onun için bugünkü oluşan, gelişen Ortadoğu hali ve tüm İslam dünyasının yanlış yörüngede bulunması gerçekten içler acısıdır.

Kim dost, kim düşman hiç belli değil?

İslam uğruna cihat adı altında yola çıkmış mücahitler nerede varsa haçlı ve Siyonist ittifak onu terör örgütü olarak ilan ediyor..

Dünya kamuoyu nezdinde; "sindiriyor.."

Oysaki en büyük terörist, devlet terörünü yaratan bu itilaf devletleridir, haçlı anlayıştır, Siyonist mezalimidir.

“Peki, bu kirli ittifaka karşı İslam dünyası ne yapmalıdır?” sorusuna cevap ararsak, “Enfâl” suresinin 73. Ayetini okumalıyız.

Bu ayet-i celile, önceki ifade etmeye çalıştığım ayetlerden daha çok çarpıcı hüküm taşıyor.

İslam dünyasına haykırıyor, uyarıyor ve gerçeğe davet ediyor.

“Kâfir olanlar da birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz onu (Allah'ın emirlerini) yerine getirmezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur”

İşte bu büyük fitne ve fesat, İslam dünyasının bir araya gelip bir gerçek üzerine ittifak edip çalışma azminin yokluğundandır.

Zaten ayet kesin olarak da aynen buyuruyor.

Sizler eğer bünyenizde ülfet ve ittifak yaratmazsanız, bu âdem-i ittifakınızdan ülfetsiz, dayanışmasız ittifaksızlığınızdan dolayı başlı başına fitne oluşur ve yeryüzü büyük bozgunculukla karşı karşıya kalır.

Çağımızın büyük İslam allamelerinden Pakistan’lı Ebul Hasan-ül Nedevi “Muhazarat-ı İslamiye” isimli kitabının birinci cildinin 250 ve 251’inci sayfalarında açıklamaya çalıştığımız ayet-i kerimelerin yorumunu İslam dünyasına çağrıda bulunarak şöyle ifade ediyor;

“Ey milyarlara ulaşan Müslümanlar!

Siz, eğer iman davası uğruna ayaklanmazsanız, tevhit davasını ayakta tutmazsanız, ubudiyet-i ilahiye denilen yüce Allah’a gerçek kulluk görevini yerine getirmezseniz, onun göndermiş olduğu hüküm ve hukuk-u İslamiye’ye boyun eğmezseniz ve Allah’ın göndermiş olduğu İslami adaleti paralelinde adım atmazsanız, o zaman bekleyiniz ki yalnız sizin değil, tüm insanlığın akıbeti neler olacak…

* * *

Evet, bilimsel bir slogan var.

O da şöyledir;

“İbret ve hüner, kıymettedir kamette değildir."

Olayların gelişim ve oluşumuna bakıldığında o olayların kıymetine değer verilir, kametine değil.

Yani kişilerin fiziksel haletine değil, haleti ruhiyesinin cevherine değer verilir ve ona göre yönlendirilir.

Evet, anılan ayet bize bunu tavsiye ediyor.

"Siz, insanoğlu arasında vahdet ve birlikteliğinizi koruyamazsanız, hiçbir zaman hedefinize ulaşamazsınız, mutluluğunuzu elde edemezsiniz, değer ve kıymetinizi de yitirirsiniz”

Bu gerçek İslam ümmetinin bünyesinde görünmüyorsa, akıbet çok vahimdir.

Küfrün, ilhadın, zulmün böylesine zirvelere tırmanması İslam dünyası için kaçınılmaz bir intihardır.

Zaten savaşa girmeden, toplumun içinde bireyler arasında dikkat edilirse özellikle gençlerde uyuşturucudan pis ve ahlaki yozlaşmadan, intiharlar çoğalıyor, uyuşturucu zehriyle ölümler oldukça baş göstermiş urumda.

Daha ne olsun?

Evet, Mescid-ül Aksa dedik, gerçekten Mescid-ül Aksa, bugün fiilen eğer Yahudi’nin hegemonyasında ise kimse kusura bakmasın.

Başta Harameyn-i Şerif’ler olmak üzere tüm dünya İslam ülkelerinin camileri, hükmen Mescid-ül Aksa gibidirler.

Kimse kendini uyutma politikalarıyla aldatmasın.

Müslüman’ız diyoruz, cehaletle ibadet ediyoruz ve yalnız isimle yetiniyoruz, o da kurtuluşumuza kâfi gelmez ve çare de değildir.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.