TÜRKİYE SORUNLAR DİYARI MI?

Evet, sevgili okurlar.

Her zaman bu köşede sizinle paylaşmak istediğimiz ana konuların yüzde 90’ı “memleket meselelerini” içeriyor.

Ki memleket meselelerinin silsilesinde, en baş uçta ise, “hukuk sorunu” gelmektedir..

Devletleri, milletleri, ülkeleri ayakta tutan da; “hukukun üstünlük” anlayışı ve ilkeleridir!.

Bu anlayış paralelinde hukukun yerli yerinde “kullanılması” gerekir...

Aynı terazide bulunan ve aynı kefede tartılan, “eşit, özgürlükçü ve bağımsız” olan hukuk, sadra şifa vericidir...

Sulhu da sağlar...

Salahiyetin de teminatı olur..

Ancak hukuk; her zaman söylediğimiz gibi eğer tersyüz edilirse, kelime ile anlam aynı değerde tartılmazsa, o hukuk hukuk olamaz..

Olursa, “ukuk” olur veya “gukuk” olur.

Elem verir, üzüntü verir.

Eşitliği ortadan kaldırır, adaletsizliği ikmale getirir!..

Tabiattaki “kanun” devreye girer...

Kim güçlüyse..

Kim nüfusluysa..

Kim “üstünler” sınıfında ise; “onun hukuku” işler...

Eğer ki “hukuk”  ilkeleriyle, üstünlüğüyle, uygulama fonksiyonuyla bir bütünlük içerisinde; “işlem” görürse...

Yani kelime ve anlam itibariyle aynı terazinin kefesinde işlem görürse, işte o zaman “Toplum ve Devlet” sorunsuz bir kimliğe kavuşur...

Huzuru da, refahı da, mutluluğu da yakalamış olur..

Üstünlerin değil, hukukun üstünlüğü söz sahibi olur..

Tek kelimeyle ifade edersek...

Hukukun üstünlüğü; bir toplumun, bir ülkenin, bir devletin kurtuluş çaresidir.

Hukuksuzluk ise badiredir, bataktır, boğucu bir girdaptır ve çukurdur.

Hangi ülke, hangi devlet, hangi millet, hukuksuzluk girdabına girerse girsin, “kurtuluşu” yoktur...

Geleceği kesinlikle karanlıktır...

Çöküşü, yıkımı, bölünmüşlüğü kaçınılmazdır...

* * *

Ancak, hukukun üstünlüğü milli iradenin gerçekliğiyle, mümkün olabilir...

Siyaset eğer bunları gerçek manada terazinin iki kefesine koyup eşit olarak tartmazsa, uygulamaya sokmazsa, hukukun, adaletin, hakkaniyetin varlığından bahsedilemez...

Konu bile edilemez.

Her şey siyasetin parlak konuşmaları arasında, nutuklarının gölgesinde bir aldatmacaya döner!?..

Nitekim hal-i âlem orta yerde.

Aynı hal, ne yazık ki bugün yaşanıyor.

Biz burada kamu vicdanı adına, hukuk ve adalet isteyen milletimize bir tercümanlık görevi yaparak seslenmek istiyoruz...

Ki basın kuruluşu ve mensubu olarak, milletimizin bize bir vekâleti noktasında; sesleri olup dile getiriyoruz!.

Ülkemizin ve devletimizin bekası için hukuk adına bir uyarıdır ve aynı paralelde bir nevi direniştir bizimkisi!.

Bu itibarla bugünkü sohbetimizde başta Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit Gül Beyefendi olmak üzere Hakim ve Savcılar Kuruluna sesleniyoruz...

Ve onlara ithafen “hukukta” yaşanan sorunları özetleyerek kamu vicdanının istek ve arzuları paralelinde, meramı dile getiriyoruz...

Ve diyoruz ki…

Sayın Adalet Bakanı Abdülhamit Gül..

Sayın Hakimler ve Savcılar Kurulunun seçkin Üyeleri.

Lütfen!

Her şeyden evvel bakanlığınızın ve kurumunuzun temsil ettiği hukuk ve adalet gerçeğine sahip çıkın.

“Keyfe ma yeşa” olmayın...

Yani herkesin rastgele hukuk ve adalet anlayışını başıboş bırakmayınız.

Bize göre kamuoyuna ve kamu vicdanına yerleşen ana hüküm; Adalet Bakanlığı bünyesindeki Adalet sorunu oldukça kabarmıştır...

Ve bu kabarma gittikçe şişiyor...

Nerdeyse patlamak üzere, “sistem ve uygulama” nefes alamıyor.

Adaletin, hukukun neresine el atarsanız atın halk deyimiyle “elinizde” kalıyor...

Çünkü en barizi milli iradeyi temsil edebilecek bir gerçekle karşılaşamıyorsun.

Hep ifade ediyoruz...

Gelen giden siyasetçilerin, iktidarların, muhalefetin, mevcut kokuşmuş bir sistemin bünyesinde hukukun uygulanması söz konusuysa bu yanlıştır.

“Yanlış hesap Bağdat’tan döner” misaliyle lütfen hukukun ve adaletin gerçek kimliğini ortaya çıkarmaya soyunun...

Ve kolları sıvayıp, harekete geçin..

Yargının birçok önemli birimlerini kontrol altına alın ve denetleyin.

Özellikle istihdam yaratan iş çevreleriyle iş yapan işçiler arasındaki “İş Kanununun” varlığı ve yarattıkları kesinlikle bir fitne unsuru olarak, işlem görmektedir...

Zira yapılan yargılama şekli eski...

Bayatlamış...

Sözde sosyalist ve devrimci sendikaların ideolojik görüşleriyle CHP’nin aynı batıl ve sol anlayışı birleşerek çıkarılan bir “yasayla” iş kanunu ve mahkemeleri, faaliyet gösteriyor...

Ki bu yasa A’dan Z’ye kadar işverenle işçi arasında adeta bir fitne unsuru gibi uygulanıyor.

Ve şablonlaştırılmış şekiller üzerine kararlar veriliyor.

İşveren, istihdamı yaratan kesim  “potansiyel suçlu” olarak görülüyor ve gösterilmek isteniliyor.

Davacı tarafın, yani davacı işçilerin avukatları tarafından haksız ve sebepsiz yere zenginleşmek için “ne kopardıysam kardır” haliyle yargılama esnasında dosyalar üzerinde, vahim derecede tahrifatlar yapılıyor.

Adeta oyunlar oynanıyor.

Rant ön planda tutuluyor.

Hukukun, adaletin, yasanın, gerçek ruhunu ne yazık ki İş Mahkemeleri uygulamıyor.

Tam tersine davacı tarafın lehine sahte, yalandan ibaret, uydurma tanıklar ön plana alınıyor.

Devletin kanıtlanmış resmi belgeleri hiçe sayılıyor..

Ne hazindir ki yargılama hâkimleri tarafından da çürütülüyor.

Buna hiçbir vicdan razı olamaz.

Dünya hukuk literatüründe yeri yoktur ve olamaz da!.

Bu davalardaki bazı yargılama hâkimleri karşı tarafta bulunan rantiyeci avukatlar lobisiyle adeta işbirliği yaparcasına şablonlaştırılmış kararlar veriyor.

İş çevreleri bundan çok ıstıraplı.

Mademki Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir.

Mademki Türkiye Cumhuriyeti adaletin varlığını ve ciddiyetini her şeyin üstünde tutuyor.

Mademki milli irade gerçeği ön planda...

Şu halde Adalet Bakanlığı ve HSK, mutlaka ve mutlaka bir an evvel bu İş Mahkemelerinin şablonlaştırılmış dosyalarını incelemeye alsın...

Bir inceleme kurulu oluşturulsun...

Davalar ve verilen kararlar gözden geçirilsin...

Çağrımız şudur..

İster Adalet Bakanlığı olsun, ister HSK olsun, ister Savcılıklar olsun, bunları mutlakla “irdeleyerek” gözden geçirmeleri gerekir...

Çünkü iş davalarının dosyalarındaki şablonlaştırılmış kararlar söz konusu ve sebepsiz zenginleşmeye neden olan hukuki bir garabet var.

Bu yanlışlıklardan dolayı orta yerde bariz şekilde suç işleniyor.

Hukuk adına, hem de adaletin cübbesi altında bu suçlar işleniyor.

Ve masum olan iş çevreleri mağdur duruma düşürülüyor.

Sebepsiz zenginleşme anlayışıyla hırsızlık ve yanlışlıklar ön plana alınıyor. “

Özetle, çağrımız ve aktardıklarımız bu minvaldedir..

Umarız, Adalet bakanlığı ve HSK “Hukukun Üstünlüğüne” ve “Adaletin kestiği parmak acımaz” ilkesine meyil vererek; İş mahkemelerindeki “işleyişe” projektör tutarak, gerekeni yaparlar..

Beklentimiz bu yönde...

En derin saygı ve sevgilerimle.