TÜRKİYE’DE ULUSALCI FİTNE KOL GEZİYOR! (III)

Evet, sevgili okurlar.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri 100 yıl önce şöyle demişti… 

 “Yakînim var ki, istikbal semâvâtı, zemin-i Asya. Behe mahal teslim olur yed-i beyzâ-yı İslâma”.

Bu haykırış, İslam dünyasına verilen bir müjdedir.

Bu haykırış, İman, İhlas ve basiretin derinliğinden çıkan bir İslam birlikteliğine çağrıdır…

Gerçekten ümitvar oluyoruz ki, eninde sonunda İslam, "yeryüzüne" hakim olacaktır…

Nasıl ki, ilk çıkışında en kısa bir süreçte yeryüzünün üçte birine yayıldı ve insanlık İslam ahlakıyla tanıştı…

Ki o tarihte cehaletin, zorbalığın, edepsizliğin, putperestliğin, tağuti düzenlerin, yeryüzünü istila etmesinden dolayı, yeryüzü küfrün ve mezalimin karanlığından kurtulamıyordu.

Ama; İslam güneşi olan Kâinat Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V) geldikten sonra, bütün o cahiliye devri “Ke en lem yekûn” oldu…

Yani hiç yokmuş gibi ortadan kaybolup gitti.

Ne acıdır ki iş günümüze geldiğinde, durum vahim ve acı verici bir tablo çizmektedir…

Çünkü günümüzdeki görünen fitne unsurları, özellikle Osmanlının çöküşünden sonra müstevli devletlerinin İstanbul’u işgalinden sonra meydana gelen çöküş, yüzyıl gibi bir zaman süreçi içerisinde; Müslümanlara birçok şeyleri kaybettirdi.

Bu itibarla diyoruz ki; yazımıza başlık olarak kullandığımız “Türkiye’de Ulusalcı Fitne Kol Geziyor” ifadesi, yerden göğe kadar hakkın ve hakkaniyetin, adaletin beyanıdır…

Evet, gerçekten yıllardan beri fitne unsuru olarak kendini gösteren bugünkü anamuhalefet partisi olan CHP anlayışı, müstevli, işgalci, haçlı emperyalizminin bir uzantısı olduğu, artık inkâr edilemez bir gerçektir..

Zira ifadeleri dahi, kendilerini ele veriyor.

İslam’ın kabullenmediği, meşru saymadığı, haram kıldığı herşeyi mubah görüp, dışarıdaki üstatlarının talimatları doğrultusunda, millete enjekte ediyor, zorla kabul ettiriyor ve böylece İslam’sız, şeriatsız bir ülke ve millet yaratılmak isteniliyor..

Fitne, fesat, terör, kan ve gözyaşlarından kurtulamayan Türkiye ve İslam dünyası, ne hazindir ki bugünkü badirelerle karşı karşıya kalmış durumdadır.

Çünkü, dış orijinli CHP’nin ithal ettiği Laisizm, Sekülarizm, Kemalizm gibi “İzm”ler, hala da ülkemizde canlılık gösteriyor.

Ama Allah’a yüzbinlerce şükürler olsun ki başta Türkiye olmak üzere İslam dünyası, artık uyanmıştır.

Her gün biraz daha iman hükümranlığını büyütmeye, geliştirmeye ve sürdürmeye devam ediyor..

Ve edecektir de.

* * *

Bunun bariz delili halkın uyanışıdır ve haykırışıdır.

Dün, bilindiği gibi Diyarbakır’da “Peygamber Sevdalıları Platformu”nun düzenlediği ve hem de Hüda-Par gibi siyasi bir partinin destek verdiği "Kutlu Doğum” etkinliği nedeniyle, büyük bir potansiyelin Nevroz meydanında gelişmesi, tarihidir…

Orada oluşan insan seli…

Gencecik neslin haykırışı…

Hem de “Allahû Ekber” nidalarının göklere yükselişi…

Bize göre İstikbaldeki İslam dünyasının gelişidir ve kökleşmesidir.

Artık herkese diyebilir ki;

“İslam geliyor, hem de büyük hızla gelişiyor”

Dün, Gazeteci olarak o meydana gidip fiilen görmüş olduğum o manzara, gerçekten insanın aklına durgunluk veriyor.

Bu sel gibi akıp duran kilometrelerce alanı doldurup-taşıran insanlık potansiyeli, demek ki büyük bir haykırış içindedir.

İşte bu da bir numune-i misaldir…

Ki artık İslam oldukça gelişmiş ve daha da gelişecektir.

Rahatlıkla diyebiliriz ki Hüda-Par’ın göstermiş olduğu ihlasla, samimiyetle ve kalp basiretiyle dünkü sergilenen performans dosta, düşmana bir ders-i ibret içermektedir.

Demek ki bu haykırış, boşuna bir haykırış değildir.

Benim, kısa bir süreç içerisinde oraya gidip, birçok dostumla görüşmem, "manevi" açıdan gerçekten bana çok büyük ufuk açmıştır.

Ve şu soru aklıma geldi; "Türkiye, nereden nereye geldi?"

Öyle ya…

Bir zamanlar, Haçlı emperyalizminin yapamadıklarını vekaleten satılmış, ırkçı, şoven, faşizan, Kemalist bir anlayış yaptı…

Sadece İslam düşmanlığı yapageldi…

Kur’ana karşı içlerine kin bağlamışlardı.

Müslüman, inandığı gibi dinini yaşayamıyordu, çok büyük engel vardı?

Menfur Tevhid-i Tedrisat “Öğretim Birliği” adı altında neslimizi İslam’dan uzaklaştıran hain bir düşünce vardı..

Ki tümüyle kökeni İngiliz ve Fransızların direktif ve talimatları üzerine gerçekleştiriliyordu.

Ve Türk siyasetine yutturulan bir projeye..

Günümüze dek hala da canlılığını koruyor.

* * *

İnanan Müslüman topluluğun gencecik körpe damağları, oldukça İslam’dan uzaklaştırılmıştı…

Kasıtlı olarak laik bir öğrenimin gölgesinde gençlik dinsizleştirilmeye çalışıldı.

“Devletin hangi kurum ve kuruluşuna el atarsan elinde kalır” misaliyle…

Hak yok, hukuk yok, baskı ve hukuksuzluk söz konusuydu.

Uyuşturucu sektörü kol geziyor…

Fuhuş sektörü o biçim…

Faizcilik sistemi zirvelerde yürüyor.

Peki, sormazlar mı?

Ey devlet, nereden gidiyorsun?

Benim milli iradem bunu istemiyor, benim milli iradem Kur’an inancı paralelinde yönetilmek istiyor.

Millet, emanetini siz değerli siyasetçilere tevdi etmişse ki yıllardan beri olagelmiştir.

Ama ne yazık ki antidemokratik, hukuk dışı uygulamalar, her gün biraz daha artıyor.

Ulusalcı, laikçi, Atatürkçü, Kemalist bir fitne unsuru, tüm hükümranlığını sürdürüyor, yozlaştırılmış bir gençlik yetiştiriliyor ve dağa gönderiliyor.

Kurtuluş çaremiz neyle olabilir ki?

Ancak, dünkü Hüda-Par’ın nerdeyse iki yüz bine yakın bir insan potansiyelinin Diyarbakır’daki Nevroz Meydanında birleşme şekli, her şeyi bize anlatıyor, Müslümanları uyarıyor, ittifaka, birliğe davet ediyor.

Hem de Kur’an ve sünnetin gölgesinde yürümeyi, buluşmayı tavsiye ediyor.

Bereket versin ki bugün artık efsanevi TCK’nun 163. maddesi yok.

Bugün, 15 yıldan beri muhterem, saygıdeğer bir devlet adamı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığı söz konusu.

Onun için, ümmet olarak sırtımızı Allah’a, sonra da günümüzdeki devleti yöneten bir iman kalesi durumundaki anlayışa dayamalıyız.

Bu da Recep Tayyip Erdoğan’ın düşünce platformudur ve hareketliliğidir.

Gerisi laf-ı güzaf.

Ne ulusalcı fitne artık bu hareketin önünü kesebilir, ne de laisizm, ne de batı dünyasından almış olduğu talimatın varlığı...?.

En derin saygı ve sevgilerimle.