YERYÜZÜNDE ELİ KANLI ORYANTAL DESPOT REJİMLER! (IV)

Evet, Sevgili okurlar.

‘’YERYÜZÜNDE ELİ KANLI ORYANTAL DESPOT REJİMLER’’ başlıklı yazı serimizin 4. günündeyiz.

Bu başlığı kullanmamızın birçok nedenlerinden birisi de, işte mevcut terör odaklarının despotizmidir…

Bu ceberuti dayatma, kanlı terörün, özellikle Türkiye’nin başına musallat edilmiş olması, gerçekten bizi yazımızın başına böylesi başlıkları atmamıza zorluyor.

 Evet, geçen cumartesiyi pazara bağlayan akşam, İstanbul Beşiktaş’ta, Beşiktaş ile  Bursaspor arasındaki maçın sonrasında, taraftarların dağılma sırasında, PKK’nın sözde yan kuruluşu olarak kendini adlandıran TAK tarafından acımasızca yapılan katliam, artık  batı dünyasının Türkiye üzerine oynadıkları oyunlarının açık bir versiyonudur.

 Yoksa yıllardan beri bu acımasız hain ve ihanet terörü olan PKK’nın tek başına kesinlikle bu kadar uzun sürede Türkiye’nin başına bir terör uygulamasında bulunması; bize göre "akla ziyan" gelir.

 Yeryüzünde ne kadar terör odakları varsa, örgütlenmişse, silah güc olarak faaliyet içerisinde bulunuyorsa; muhakak ki arkasında, emperyalist güçler vardır..

Terör örgütleri hele ki, PKK lojistik ihtiyaçlarını hiçbir zaman dağ başındaki baldırı çıplak teröristle karşılayamaz..

Eylemlerini de, kanlı saldırılarını da, gerçekleştiremez.

Bu güçe sahip değiller..

Olamazlar da..

Ancak başta ABD olmak üzere diğer batıl emperyalist dünya, tüm İslam dünyasının zenginliklerine göz diktiği gibi Türkiye’nin de varlığına göz dikmiştir..

Ve burda "terör örgütlerini" kullanmaktadır..

Bunlar birer hıyanet ve ihanet şebekeleridir…

Zira her gecen gün maskeleri düşmektedir. Teröre, terörizme verdikleri destek, bel çıkmalarıyla kendilerini ele veriyorlar.

 İşte, bir çok yönüyle bizim bu tezlerimizi kanıtlayan medya unsurları mevcuttur.

Nitekim görsel ve yazılı medyalar bizi bazı haberlerle desteklemektedirler.

Bakınız medyada yer alan bir haber…

Haberin bazı bölümleri şöyle aktarılıyor.

 "Batı ülkelerinin desteğini arkasına alan terör, Türkiye’yi can evinden vurmaya çalışıyor. ABD başta olmak üzere Almanya, İngiltere, Fransa ve AB’nin, terör örgütleri PKK ile FETÖ’ye yaptığı yardımlar, bomba ve kana dönüşüyor. Bu alçaklığı kınamakla yetinen Batı, terörün elebaşlarını himaye etmekten geri kalmıyor.

Türkiye, ABD ve Batı'nın desteğini alan terör örgütleriyle vurulmaya çalışılıyor."

 Başta PKK olmak üzere FETÖ ve DHKP/C gibi terör örgütlerini koruyan, teröristlere sığınma hakkı veren ve finanse eden Avrupa ülkelerinin semirttiği terör, şehirleri hedef alıyor.

 ABD ve Almanya Suriye'de DEAŞ'la savaş bahanesine sığınarak PKK terör örgütünün Suriye kolu PYD'ye üst düzey silah ve teçhizat ile milyonlarca dolar para yardımı yapıyor. Bu yardım çatışma sahasında da kendini gösteriyor. ABD askerleri PKK'lı teröristlerle omuz omuza çatışmalara katılıyor, özel operasyonlar yapıyor.

 İşte, geçmişten bize bir slogan olarak kalan bir söz var!

 ‘’GAVURDAN DOST OLMAZ, DOMUZDAN POST OLMAZ’’

 Eski Osmanlıdan kalma böyle değerli atasözleri bize ders olmalıdır.

 Keşke ibret alınmış olsaydı da yıllardan beri bu Avrupa Birliğinin kapılarına kapı kolu gibi durmamış olsaydık.

 Keşke İttihat ve Terakki Partisinin sonucu ile İngilizlerin direktif ve tavsiyeleri üzerine kurulan cumhursuz bir cumhuriyeti, rejim olarak kullanmamış olsaydık.

İnanmamış, bağlanmamış olsaydık

 Osmanlıyı yıkan, Hilafeti İslamiye-yi dağıtan, Lozan gibi nice hezimet anlaşmasına imza atan, İttihat ve Terakkilerin durumunda olan, sahte kahramanların aldatmacasına inanmayıp ellerinde milletçe ‘’melabe’’ yani oyuncak olmamış olsaydık.

 Ve daha doğrusu İngilizlerin vesayeti altında kurulan bir cumhuriyet ve o cumhuriyetin bir zakkum semeresinde olan Cumhuriyet Halk Partisinin altı oklarına oy vermemiş olsaydık.

Onu milletçe meşru kılmamış olsaydık.

 İnanın Sevgili dostlar, bugün ne PKK olacaktı, ne DHKP-C  olacaktı, ne DEAŞ olacaktı, ne de FETÖ terörü olacaktı.

Ve daha nice örgütler olmazdı?

 Gerçekten 3 gün önce Beşiktaş’ta yapılan katliam sonucunda 44 şehidin ve 155 yaralının olması inanın aziz milletimizi derinden yaralamıştır.

 Neredeyse 2 seneden beri Ankara, Urfa, Suruç, İstanbul, Gaziantep, Diyarbakır v.s gibi şehirlerimizde bu silsileli serili katliamlar boşuna değildir.

 Yani halende inatla olup bitenlerden ders-i ibret almayıp, bu anayasanın varlığı üzerine; ‘’olursa bu olur, olmazsa olmaz ‘’örneğiyle yola çıkmış durumdayız.

 Devletçe, hükümetçe, milletçe el ele verip tez elden kendimize çeki düzen verip bu anayasayı parlamento vasıtası ile milli bir şuurla kültürümüze, tarihimize, geçmişimize yakışır bir anayasa ile değiştirip, artık devleti sağlam bir zemin üzerine oturtmamız gerekir düşüncesindeyiz.

 Aksi halde bu tempoyla gidilirse; millet olsun, devlet olsun kendimizi haçlı ve Siyonist emperyalizmin çapulcu taşeronlarından kurtaramayız.

 Allah korusun!

Bugün Türkiye herhangi bir ülkeyle bir savaşa girdiğinde, hiç unutmayalım ki, savaş cephesinde savaşan kahraman askerlerimizin varlığına rağmen, bizi içten yıkmaya çalışan daha nice gizli hain şebekeler ortaya çıkar.

Nice komiteler vardır.

 Bunların başını çeken de medyadır, medyanın kirli kalemleridir. Daha ne zamana kadar aklımızı başımıza alacağız bilemiyorum.

 Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın gelecekteki Türkiye’nin başına gelebilecekleri hakkındaki tespitleri ve düşünceleri her gün biraz daha gün gibi ortaya çıkıyor.

 Olayların vukusu Sayın Erdoğan’ın tezlerini kanıtlıyor.

 Buna rağmen Erdoğan’da zaman zaman;

 ‘’Ben yanlızım’’

 ‘’Ben söylediklerimde yalnız kalırım’’ gibi sözleri boşuna söylemiyor.

 Evet, gerçekten bugün değil, yüzyıldan beri bu rejimin gölgesinde içten vuruluyoruz.

 Demokratik, çoğulcu parlamenter sistem adı altında nice nice teröristleri, hatta daha doğrusu insan kılığındaki batı dünyasının şeytan taşeronlarını meclise kadar taşımız durumdayız.

 Devletin bütçesinde PKK’yı destekleyenleri hatta CHP’ye Atatürk partisi diye meşruiyet kazandırıp yıllardan beri devletin bünyesinden faydalanmaları Türkiye’nin geleceğinin hayrına değil.

 Bize göre hiçte hayra alamet olmamakla beraber; ya görmüyoruz ya da görmezden geliyoruz.

Bir batılın üzerinde yanlışlara sarılıyoruz. Ve ağır faturada ne yazık ki milletimize kesiliyor.

 İnanın sevgili dostlar.

 Bu tür terörist hıyanetlerinin, hainlikleri, ne ilkidir ne de sonudur.

 Bu halde, yani bu eski hal ile devam edersek izmihlalimiz mukadderdir.

 İnanıyoruz ki, kamuoyu da bu ittifak üzerindedir ki, tez elden ‘’KHK’’larla yeni bir anayasanın derhal değiştirilmesi lüzumunu hissedip, başkanlık sistemini getirip, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a daha geniş yetkiler verilmesi ile batı dünyasının ümidi kesilir.

Artık, Türkiye ile oynayamaz hale gelirler.

Yoksa düşman eski düşmandır.

1. Dünya savaşında o düşman kim ise ne yapmışsa ve ona taşeronluk yapanlar kimler ise nerden gelmişse bugün Türkiye’nin yine aynı o uzantılarla karşı karşıya olduğunun da kimsenin kuşkusu olmasın.

 Evet, bu arada tekrar vurgulayarak diyoruz ki;

 Bu katliamlar ne ilk olabilir ne de son olabilir.

Bu hamur daha çok su çekebilir.

Eski halden kurtulmamız için Üstad Bediüzzaman hazretlerinin bu sözü ile yazımıza son veriyoruz.

 ‘’Eski hâl muhal; ya yeni hâl ya izmihlal’’

 ‘’İzmihlal’’ demek yok olup sinmek demektir.

 Allah korusun!

 Yazımıza son verirken tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun diyoruz.

Fatihalarla onları yad ediyoruz.

Yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

 Ve tüm Türkiye’nin  başı sağolsun diyoruz..

 Gerçekten bu yara derindir.

Daha da kirli derinlikler gelmesin diye Allaha yalvarıyoruz. 

 En derin saygılarımızla….