Evet, Sevgili okurlar.
‘’YERYÜZÜNDE ELİ KANLI ORYANTAL
DESPOT REJİMLER’’ başlıklı yazı serimizin 4. günündeyiz.
Bu başlığı kullanmamızın birçok
nedenlerinden birisi de, işte mevcut terör odaklarının despotizmidir…
Bu ceberuti dayatma, kanlı
terörün, özellikle Türkiye’nin başına musallat edilmiş olması, gerçekten bizi
yazımızın başına böylesi başlıkları atmamıza zorluyor.
Evet, geçen cumartesiyi pazara
bağlayan akşam, İstanbul Beşiktaş’ta, Beşiktaş ile Bursaspor arasındaki maçın sonrasında,
taraftarların dağılma sırasında, PKK’nın sözde yan kuruluşu olarak kendini
adlandıran TAK tarafından acımasızca yapılan katliam, artık batı dünyasının Türkiye üzerine oynadıkları
oyunlarının açık bir versiyonudur.
Yoksa yıllardan beri bu acımasız
hain ve ihanet terörü olan PKK’nın tek başına kesinlikle bu kadar uzun sürede
Türkiye’nin başına bir terör uygulamasında bulunması; bize göre "akla
ziyan" gelir.
Yeryüzünde ne kadar terör
odakları varsa, örgütlenmişse, silah güc olarak faaliyet içerisinde
bulunuyorsa; muhakak ki arkasında, emperyalist güçler vardır..
Terör örgütleri hele ki, PKK
lojistik ihtiyaçlarını hiçbir zaman dağ başındaki baldırı çıplak teröristle
karşılayamaz..
Eylemlerini de, kanlı
saldırılarını da, gerçekleştiremez.
Bu güçe sahip değiller..
Olamazlar da..
Ancak başta ABD olmak üzere diğer
batıl emperyalist dünya, tüm İslam dünyasının zenginliklerine göz diktiği gibi
Türkiye’nin de varlığına göz dikmiştir..
Ve burda "terör
örgütlerini" kullanmaktadır..
Bunlar birer hıyanet ve ihanet
şebekeleridir…
Zira her gecen gün maskeleri
düşmektedir. Teröre, terörizme verdikleri destek, bel çıkmalarıyla kendilerini
ele veriyorlar.
İşte, bir çok yönüyle bizim bu
tezlerimizi kanıtlayan medya unsurları mevcuttur.
Nitekim görsel ve yazılı medyalar
bizi bazı haberlerle desteklemektedirler.
Bakınız medyada yer alan bir
haber…
Haberin bazı bölümleri şöyle
aktarılıyor.
"Batı ülkelerinin desteğini
arkasına alan terör, Türkiye’yi can evinden vurmaya çalışıyor. ABD başta olmak
üzere Almanya, İngiltere, Fransa ve AB’nin, terör örgütleri PKK ile FETÖ’ye
yaptığı yardımlar, bomba ve kana dönüşüyor. Bu alçaklığı kınamakla yetinen
Batı, terörün elebaşlarını himaye etmekten geri kalmıyor.
Türkiye, ABD ve Batı'nın
desteğini alan terör örgütleriyle vurulmaya çalışılıyor."
Başta PKK olmak üzere FETÖ ve
DHKP/C gibi terör örgütlerini koruyan, teröristlere sığınma hakkı veren ve
finanse eden Avrupa ülkelerinin semirttiği terör, şehirleri hedef alıyor.
ABD ve Almanya Suriye'de DEAŞ'la
savaş bahanesine sığınarak PKK terör örgütünün Suriye kolu PYD'ye üst düzey
silah ve teçhizat ile milyonlarca dolar para yardımı yapıyor. Bu yardım çatışma
sahasında da kendini gösteriyor. ABD askerleri PKK'lı teröristlerle omuz omuza
çatışmalara katılıyor, özel operasyonlar yapıyor.
İşte, geçmişten bize bir slogan
olarak kalan bir söz var!
‘’GAVURDAN DOST OLMAZ, DOMUZDAN
POST OLMAZ’’
Eski Osmanlıdan kalma böyle
değerli atasözleri bize ders olmalıdır.
Keşke ibret alınmış olsaydı da
yıllardan beri bu Avrupa Birliğinin kapılarına kapı kolu gibi durmamış
olsaydık.
Keşke İttihat ve Terakki
Partisinin sonucu ile İngilizlerin direktif ve tavsiyeleri üzerine kurulan
cumhursuz bir cumhuriyeti, rejim olarak kullanmamış olsaydık.
İnanmamış, bağlanmamış olsaydık
Osmanlıyı yıkan, Hilafeti
İslamiye-yi dağıtan, Lozan gibi nice hezimet anlaşmasına imza atan, İttihat ve
Terakkilerin durumunda olan, sahte kahramanların aldatmacasına inanmayıp
ellerinde milletçe ‘’melabe’’ yani oyuncak olmamış olsaydık.
Ve daha doğrusu İngilizlerin
vesayeti altında kurulan bir cumhuriyet ve o cumhuriyetin bir zakkum
semeresinde olan Cumhuriyet Halk Partisinin altı oklarına oy vermemiş olsaydık.
Onu milletçe meşru kılmamış
olsaydık.
İnanın Sevgili dostlar, bugün ne
PKK olacaktı, ne DHKP-C olacaktı, ne
DEAŞ olacaktı, ne de FETÖ terörü olacaktı.
Ve daha nice örgütler olmazdı?
Gerçekten 3 gün önce Beşiktaş’ta
yapılan katliam sonucunda 44 şehidin ve 155 yaralının olması inanın aziz
milletimizi derinden yaralamıştır.
Neredeyse 2 seneden beri Ankara,
Urfa, Suruç, İstanbul, Gaziantep, Diyarbakır v.s gibi şehirlerimizde bu
silsileli serili katliamlar boşuna değildir.
Yani halende inatla olup
bitenlerden ders-i ibret almayıp, bu anayasanın varlığı üzerine; ‘’olursa bu
olur, olmazsa olmaz ‘’örneğiyle yola çıkmış durumdayız.
Devletçe, hükümetçe, milletçe el
ele verip tez elden kendimize çeki düzen verip bu anayasayı parlamento vasıtası
ile milli bir şuurla kültürümüze, tarihimize, geçmişimize yakışır bir anayasa
ile değiştirip, artık devleti sağlam bir zemin üzerine oturtmamız gerekir
düşüncesindeyiz.
Aksi halde bu tempoyla gidilirse;
millet olsun, devlet olsun kendimizi haçlı ve Siyonist emperyalizmin çapulcu
taşeronlarından kurtaramayız.
Allah korusun!
Bugün Türkiye herhangi bir
ülkeyle bir savaşa girdiğinde, hiç unutmayalım ki, savaş cephesinde savaşan
kahraman askerlerimizin varlığına rağmen, bizi içten yıkmaya çalışan daha nice
gizli hain şebekeler ortaya çıkar.
Nice komiteler vardır.
Bunların başını çeken de
medyadır, medyanın kirli kalemleridir. Daha ne zamana kadar aklımızı başımıza
alacağız bilemiyorum.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’ın gelecekteki Türkiye’nin başına gelebilecekleri hakkındaki
tespitleri ve düşünceleri her gün biraz daha gün gibi ortaya çıkıyor.
Olayların vukusu Sayın Erdoğan’ın
tezlerini kanıtlıyor.
Buna rağmen Erdoğan’da zaman
zaman;
‘’Ben yanlızım’’
‘’Ben söylediklerimde yalnız
kalırım’’ gibi sözleri boşuna söylemiyor.
Evet, gerçekten bugün değil,
yüzyıldan beri bu rejimin gölgesinde içten vuruluyoruz.
Demokratik, çoğulcu parlamenter
sistem adı altında nice nice teröristleri, hatta daha doğrusu insan kılığındaki
batı dünyasının şeytan taşeronlarını meclise kadar taşımız durumdayız.
Devletin bütçesinde PKK’yı
destekleyenleri hatta CHP’ye Atatürk partisi diye meşruiyet kazandırıp
yıllardan beri devletin bünyesinden faydalanmaları Türkiye’nin geleceğinin
hayrına değil.
Bize göre hiçte hayra alamet
olmamakla beraber; ya görmüyoruz ya da görmezden geliyoruz.
Bir batılın üzerinde yanlışlara
sarılıyoruz. Ve ağır faturada ne yazık ki milletimize kesiliyor.
İnanın sevgili dostlar.
Bu tür terörist hıyanetlerinin,
hainlikleri, ne ilkidir ne de sonudur.
Bu halde, yani bu eski hal ile
devam edersek izmihlalimiz mukadderdir.
İnanıyoruz ki, kamuoyu da bu
ittifak üzerindedir ki, tez elden ‘’KHK’’larla yeni bir anayasanın derhal
değiştirilmesi lüzumunu hissedip, başkanlık sistemini getirip, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a daha geniş yetkiler verilmesi ile batı dünyasının ümidi kesilir.
Artık, Türkiye ile oynayamaz hale
gelirler.
Yoksa düşman eski düşmandır.
1. Dünya savaşında o düşman kim
ise ne yapmışsa ve ona taşeronluk yapanlar kimler ise nerden gelmişse bugün
Türkiye’nin yine aynı o uzantılarla karşı karşıya olduğunun da kimsenin kuşkusu
olmasın.
Evet, bu arada tekrar
vurgulayarak diyoruz ki;
Bu katliamlar ne ilk olabilir ne
de son olabilir.
Bu hamur daha çok su çekebilir.
Eski halden kurtulmamız için
Üstad Bediüzzaman hazretlerinin bu sözü ile yazımıza son veriyoruz.
‘’Eski hâl muhal; ya yeni hâl ya
izmihlal’’
‘’İzmihlal’’ demek yok olup
sinmek demektir.
Allah korusun!
Yazımıza son verirken tüm
şehitlerimizin ruhu şad olsun diyoruz.
Fatihalarla onları yad ediyoruz.
Yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Ve tüm Türkiye’nin başı sağolsun diyoruz..
Gerçekten bu yara derindir.
Daha da kirli derinlikler
gelmesin diye Allaha yalvarıyoruz.
En derin saygılarımızla….