ÇAĞDIŞI BİR YARGI SİSTEMİ?!! (2)

Evet, sevgili okurlar!
Malumunuz olduğu gibi Efendimiz (s.a.v)’nin bir Hadis-i Şeriflerinde mealen şöyle buyurmuşlardır:
"Zalim, diktatör, ceberut kişi, kişiler veya sistemlere karşı hakkı ve hakkaniyeti dile getirmek ve gerçekleri ifade etmek bir yıllık nafile ibadetine bedeldir"
İnanın, sevgili okurlar.
Bu Hadis-i Şerif bize ve tüm insanlığa örnek bir düsturdur, vazgeçilmez bir ilkedir, zalim, diktanın yüzlerine vurulması gereken bir şamar gibidir.
İnsanlığa tarih boyu bir mesajdır.
Anlaşılan budur ki; insanlık, fıtrat ve yaradılış kanunu gereği hürdür, özgürdür, gerçek hukukun ve adaletin kontrolü ve himayesi altındadır.
Hiçbir zalimin zulmü, diktatörün dayatmaları, hukuk dışı antidemokratik uygulamaların esiri olamaz.
Zaten bilimsel olarak da düşünülürse insanlığın geleceğini garanti eden yegâne kurtuluş; gerçek hukukun, adaletin, yargının uygulamasıdır.
Bilindiği gibi bir önceki gün Anayasa Mahkemesi Başkanı muhterem Haşim Kılıç, devletin zirvesi karşısında, basının önünde tüm dünyaya haykırırcasına özellikle yıllardan beri yanlış uygulamalarıyla öngören bir yargı sistemini eleştirmiştir.
Yürekten o değerli bilim ve hukuk adamını tebrik ediyoruz.
Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi bugün biraz daha fazlasıyla konuya açıklık getirmek istiyoruz.
Evet, başkan Haşim Kılıç, çok gerçek konuşmuş, vicdanı ve izanı olan her hukukçu ve ilim adamının bunu büyük bir teslimiyetle kabullenmesi gerekir.
Dünkü yazılı medyamızın sürmanşetlerinde büyük puntolarla Sayın Kılıç’ın bu eleştirilerini cümlesi cümlesine kaleme almıştır.
Bazı önemli ve çok okunan gazetelerin Sayın Kılıç’ın söylemleriyle ilgili kullandıkları ifadeleri buradan sizinle paylaşmak istiyorum.
Bakınız, 2 Şubat 2011 Çarşamba günü Taraf Gazetesinin Politika sayfasında büyük puntolarla şöyle ifade edilmiştir:
"KILIÇ: YARGI GÜCÜNÜ VESAYETE ÇEVİRMEYİN"
Şöyle devam ediyor:
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, uyum taslaklarını eleştiren yargı çevrelerine sert çıktı: "Yargı gücünü vesayete dönüştürüp bunu yargı bağımsızlığıyla meşrulaştırmanın hukukta yeri yoktur"
Kılıç, yüksek yargının yapısında yapılan değişikliklere "Kaos yaratır" ve "Yargıyı siyasallaştırma çabası" diyerek karşı çıkan yüksek yargı mensuplarını sert bir biçimde eleştirdi.
Yıllardır yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı örtüsü altında yüksek yargının içine düşürüldüğü durumu kimsenin savunamayacağını söyleyen Kılıç, "Yüksek yargı mensupları da öz eleştirisini cesaretle yapma erdemini göstermelidir.
Yargı gücünü vesayete dönüştürerek bunu yargı bağımsızlığıyla meşrulaştırmaya çalışmanın hukuk devletinde yeri olamaz" diyor.
Bakınız, sevgili dostlar.
İnanın, cumhuriyet döneminde devlet zirvesinde görev yapan onurlu, şerefli, yürekli, gerçek hukukun temsilcisi olarak ilkez karşımıza Sayın Haşim Kılıç beyefendiyi görüyoruz.
Onun için, gösterdiği bu performanstan ötürü yazımızın girişine ona atfen bu Hadis-i Şerif’i kaleme aldık.
Evet, yine tekrarlıyoruz hadisi.
"Zalimin zulmüne, diktatörün diktasına, ceberuti sistemlere karşı hak kelimeyi konuşanların sevabı bir yıllık nafile ibadetine bedeldir"
Ve inanıyoruz ki Sayın Kılıç, bu mesajı almakla yola çıkmıştır ve zaman zaman makamını doldurarak bu gerçekleri dile getirmekten geri kalmıyor.
Aslında Sayın başkanın bu tür ifadeleri dile getirmek, bugüne münhasır olmamalıdır.
Böylece dile getirmesini bugün değil daha önceleri de ondan önceki devlet büyüklerinin de bunları dile getirmesi gerekirdi.
Bize göre geç kalınmış bir açıklamadır.
Bakınız, gerçek hukuk ve adalet literatüründe şöyle bir gerçek var.
Bu gerçek bir kaziyeyi muhkeme durumundadır.
"Sed-düz-zerayii"
"Celbü-l menafii"
Toplumdan kötülüklerin önüne engel koyma ve toplumsal yarar getirmek; devletin temel görev ve ilkelerinden birisidir.
Bu ifade Osmanlı hukukunu anlatan "Mecelle" kitabında yazılıdır.
Yani "Sed-düz-zerayii"
Kötülükleri engelleyip caydırıcı unsur yaratmak ve toplumsal yararı da celb etmek hukukun başlıca görevlerindendir.
Eğer bir hukuk sistemi ve yargı uygulamaları potansiyel suçları engelleyemiyorsa, caydırıcılık fonksiyonu taşıyamıyorsa o hukuk hiçbir zaman çağdaş olamaz ve "Çağdışı bir yargı sistemi"nden başka fonksiyon da taşıyamaz.
Bu da zaten topluma yarar getirmemiş ve getiremezde.
Bu nedenle diyoruz ki; Sayın Kılıç, ağzına sağlık.
Böyle güzel şeyleri dile getirdiğinden dolayı sana müteşekkiriz.
Kimse kusura bakmasın.
Yıllardan beri yaşamakta olan mevcut yargı sistemimizin çalışma fonksiyonunun yüzde kaçı caydırıcılık arz etmiştir.
Suçu ve suçluları azaltmıştır.
Rüşveti, uyuşturucuyu, hırsızlığı, ahlak çöküntülerinin önüne set çekerek engel olabilmiştir.
Hayır, hayır hiç kimse bu eleştirimize mırın-kırın etmesin, yüzünü asmasın.
Biz tarihi gerçekleri dile getirip kaleme almayı kendimize şeref telakki ediyoruz. Ve bu gerçeği yazmakla bunu kendimize nafile ibadet olarak telakki ediyoruz.
Dün de bu gerçeği kaleme almıştım.
Yargının ilk kapısından tut, cezaevlerinin kapılarına kadar, gardiyanına kadar, odacısına kadar daha neler neler....
İnanın ki, genelleme olmasa dahi; ama çıkar, rant çoğunluktadır ve ön plandadır.
Kimse bunu inkâr edemez.
Allah aşkına, lütfen…
Adalet Bakanlığı harekete geçsin veya Cumhurbaşkanı, Devlet Denetleme Kuruluna görev versin.
Öncelikle icra müdürlüklerine bir baksınlar.
Özellik taşıyan bazı önemli davalara bakan avukatların mal varlığına baksınlar.
Ki bunların başında uyuşturucu ve terör davaları gelmektedir.
Ve yüksek yargıdaki bazı hakim ve savcıların Ankara’da akşamları hangi kulüplerde ve hangi bayanlarla kadeh tokuşturduklarını incelemeye alsınlar.
Mercek altına alsınlar o zaman akla karayı herkes birbirinden ayırt edebilir.
Anayasa Mahkemesi Başkanı, bize göre az bile söylemiştir.
Günlük medyamızın diğer sürmanşetlerine bakıldığında Yeni Şafak Gazetesi Sayın Kılıç’ın cübbeli fotoğraflarını baş köşeye taşımış ve büyük puntoyla şöyle bir haber yazmıştır.
"YARGIYA DEĞİŞİM UYARISI"
Ve şöyle devam ediyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, önerilen her çözümü bağımsızlık gerekçesine sığınarak reddeden yüksek yargıyı öz eleştiri yapmaya davet etti.
Kılıç, yıllardır yargı bağımsızlığı örtüsü altında yargının içine düştüğü durumu kimsenin savunacak mecalinin kalmadığını kaydetti.
Yargıdaki atamaları bir yerleri ele geçirme planı olarak nitelendirmek demokrasi anlayışı ile bağdaşmaz.
"Yüksek yargı mensuplarının önerilen her çözümü kaos olur" diyerek peşinen reddettiğini hatırlatan Haşim Kılıç, "Yargı gücünü vesayete dönüştürerek bunu yargı bağımsızlığıyla meşrulaştırmaya çalışmanın hukuk devletinde yeri olamaz" ifadesini kullandı.
Evet, mevcut sistemin ne kadar çöküşe mahkûm olduğunu tüm caydırıcılık fonksiyonunu yitiren yargılama erkinin daha bu haliyle nereye gittiği bilinmemekle beraber gerçekten çok düşündürücüdür.
Bunun kanıtlayıcı delili de verilen birçok çelişkili ve ideolojik veya ranta dayalı kararların mağdurları tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine başvurulduğunda % 90’ınını kazanıyor ve devleti mahkûm ediyor.
Bize göre bu yeter de artar; ama yalnız yargılama değil, sistemin birçok yönüyle; gerek idari, gerek yargı, gerekse yasama unsuru durumunda olan parlamenter sistemimiz hakikaten elde tutulacak bir hali kalmamıştır.
Hükümete düşen özellikle Sayın Başbakan’a seslenmek suretiyle diyoruz ki; seçimlerden sonra ne yapıp yapıp bu Anayasayı değiştirmek ve ülkemizin büyüklüğüne, milletimizin şeref ve haysiyetine yakışır bir biçimde yepyeni bir sivil anayasanın değiştirilmesi gerekir.
Sevgi ve saygılarımla sizleri selamlıyorum.