DİCLE ÜNİVERSİTESİ ve DİYARBAKIR!

Evet, sevgili okurlar.

Dün sabah kahvaltısında Dicle Üniversitesi havuz başı tesislerinde Rektör Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç hanımefendinin davetleri üzerine, Diyarbakır Ticaret Borsası Başkanı Fahrettin Akyıl, GÜNSİAD Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkan Yardımcısı Diyadin Gezer başta olmak üzere 20’ye yakın STK mensupları ile yine Diyarbakır’ın ileri gelen bazı önemli şahsiyetler ve işadamları olmak üzere bendeniz de aynı davete katılmak üzere bulundum.

Evet, Rektör Saraç hanımefendi tarafından organize edilen kahvaltı, gerçekten zengin bir sofra ve çok güzel dostane bir hava içerisinde geçti.

Büyük bir misafirperverlik gösterildi.

Sayın Saraç çok önemli bir konuşma yaptı.

Dicle Üniversitesi ile ilgili 4 yıl içerisinde yaptığı hizmetleri sıralarken elbette ki Diyarbakır’ın coğrafik, bölgesel, tarihi ve kültürel konumlarını uzun uzadıya anlattı.

Büyük sıkıntılar içinde ekibiyle birlikte yaptığı tüm hizmetlerini bir bir anlatmaya çalıştı.

Tabi biz de; "pür" dikkat izledik!

Özellikle kısa sürede inşaatları bitirilerek faaliyete sokulan Teknokentin Diyarbakır’a kazandırılması.

İktisat Fakültesi, Eğitim Fakültesi başta olmak üzere diğer fakültelerin kısa bir zaman içerisinde inşaatlarının bitirilerek faaliyete sokulması takdire şayandır.

Bunları davet ettikleri konukları olan Diyarbakırlı hemşerileriyle paylaştı.

Çok zevkli ve keyifli bir hava içerisinde geçen bu kahvaltı aslında Dicle Üniversitesi’nin, yönetiminin Diyarbakırlılara ne kadar yakın olduğunu göstermeye yetiriyordu.

Çok sıcak bir sohbet içerisinde geçen iki saatlik zaman dilimi içerisinde icraatlarını bir bir anlatırken elbette ki ondan önceki yönetimlerin yaptıklarıyla mukayese edildiğinde, üniversitedeki faaliyetler ve diğer gelişmelerle, katbekat üstün olduğunu ispatlayarak bütün bariz delilleriyle dile getirdi.

***

Evet, gerçekten Diyarbakır gibi metropol bir kentte böyle bir üniversitenin olması ve bu üniversitenin başındaki gelen giden rektörler arasında Sayın Jale Saraç hanımefendinin rektör olarak bulunması bize göre Diyarbakır için büyük bir şanstır.

Hani kültürümüze mal olmuş bir atasözü var “Halep ordaysa, arşın burda” misali.

Gerçekten, hiç uzağa gitmeye lüzum yok.

Tüm icraatlarını somutlaştıran resimli görüntüler sine vizyon ekranında da zaten gösteriliyordu.

Keşke üniversitemizin kuruluşundan bugüne kadar gelen giden rektörler böyle samimi ve ciddi olsaydılar.

İdeolojik havadan uzak üniversiteye ve ilimize böylesine gayretli bir şekilde yatırıma yönelseydiler.

Hiç kuşkusuz o zaman Dicle Üniversitesi bugün apayrı bir yerde olacaktı.

Ama buna da şükür diyelim.

Bu dört yıl içerisinde çok güzel bir çalışma neticesinde çok iyi bir mesafe alınmıştır.

Özellikle terör ve anarşi olaylarının artık üniversite içinde yanlış ideolojilere sapmış veya saptırılmış öğrencilerin, yanlış ve çatlak sesleri artık kesilmiş durumda.

Ama bundan önceki dönemlerde özellikle ve özellikle diyebilirim ki; Ergenekon generallerinin aktifliği 28 Şubat dönemindeki Ergenekoncu generallerin Batı ve Doğu Çalışma gruplarına bağlı emir ve komutaları paralelinde çalışan Mehmet Özaydın zaten kendisi de asker kökenliydi.

Her ne kadar eski müftülerden merhum Molla Halil Efendinin oğlu olarak da kendilerini gösteriyor ise de ama misyon tam tersine, aksiyon ve çalışma stili apayrı bir havadaydı.

Dicle Üniversitesi’nde öğrenci kesimleri içerisinde değişik fakültelerde sıkça kavga ve yürüyüşler tertipleniyordu; fakat Sayın Ayşegül Jale Saraç hanımefendinin döneminde, onun ve ekibi olan muhterem Rektör yardımcılarının ciddi, samimi ve ihlâslı çalışma ve çabaları doğrultusunda tüm bu terör olayları birden bire kesildi.

Dışarıdan gelen öğrencilerin sayısı katbekat her sene arttırılmış vaziyette görünüyor.

***

Özellikle İlahiyat Fakültesindeki kayıtlar ve öğrenci potansiyeli.

Çok yüksek bir öğrenci potansiyeliyle eğitimine devam etmekte.

İnanın, objektif-yansız bir gözle bakıldığında tek kelimeyle diyoruz ki; rektör Jale hanım ve ekibi Dicle Üniversitesi için, Diyarbakır’ın tanıtımı için büyük bir şanstır ve kaçınılmaz bir fırsattır.

Bu fırsatı elden bırakmamak için, hepimizin birlikte çalışması gerekir, el ele vererek, Diyarbakırlı olmayan bazı yanlış ve çıkarcı gruplara yer vermemek gerekir.

Diyarbakır’ımız yazıktır, Dicle Üniversitemiz gerçekten nadide bir ilim irfan yuvası durumundadır.

Her türlü gayriahlâkî kirlenmeden temizlenmiş bir üniversitedir.

İdeolojisinden tut, çıkar gruplarının hatta yıllar yılı gizliden gizliye oraya yerleşmiş, masonik anlayışların varlığının bu kutsal ilim yuvasından arındırılması gerekir ve rast gele herkesin ben de rektör olayım anlayışına paydos denmelidir.

Diyarbakırlı olarak Sayın Jale hanıma bu kez bir şans daha tanımamız gerekir, kendisinin de makam ve mevki aşkı olan bir insan olmadığını çok yakından biliyorum.

Diyarbakır’a bir hizmet aşkıyla yola çıkmış durumda.

Turizme yönelik, kültürel-turizm-teknoloji faaliyetlerinin her gün biraz daha artırılması için inanıyorum ki çaba göstermektedirler hem de ekibiyle beraber.

* * *

Ama bunu da belirtmeden geçmek istemiyoruz;

Diyarbakır’ımız her ne kadar Sahabelerin ve Enbiyaların bulunduğu bir kent olma şanslılığıyla beraber, ama zaman zaman bir türlü kendini kötü görüntülerden de arındıramıyor.

Bunu da özeleştiri olarak itiraf edeyim ki; taşı kara olduğu gibi, bahtı da kara oluyor.

Yıllardan beri Diyarbakır’ımız üzerine konulan dumanlı siyaset havası kentimize kötü imaj vermiş durumda.

Belediyeler, yatırım bakımından, hizmet bakımından hemen hemen solda sıfır diyebiliriz.

Nitekim iki gün önce Bağlar Belediyesindeki Van depremiyle ilgili halkın yardım edip, belediyeye balyalarla teslim ettiği eşya maalesef Van’daki depremzedelere ulaşmamış ve çöplüğe atılmış durumda, manzara ve görüntü bunu kamuoyuna gösterdi.

Hatta muhabirlerimizin ele geçirdiği bazı bilgilere dayanarak söylüyorum; o çöplüğe atılan malzemeden daha fazlasıyla belediye ambarlarında daha depremzedelere dağıtılmamış büyük çapta malzeme bulunmakta olduğu iddialar içerisinde.

Peki, sormazlar mı?

Hayrola, bu ne bayram bu ne seyran misali?

Hem halktan malzeme topluyorsun Van’daki depremzedeler için, hem de ulaştırmıyorsun ve ambarlarda depolamaya devam ediyorsun.

Acaba bunun sebebi mucibesi nedir?

Kamuoyu bu soruya cevap aramaktadır.

***

Öbür tarafta DİSKİ’ye gidiyorsun.

Su faturaları bir önceki aydan üç misli dört misli artırılarak zamlı faturaların gönderilmesi apayrı düşündürücüdür.

Organize Sanayiye bakıyorsun.

Diyarbakır’ın can damarı durumunda olan büyük bir Organize Sanayi kimlerin elinde ve icraatları nedir?

O da apayrı kapalı bir kutu gibi.

Orada gerek iç ve gerek dış ticarete yönelik gösterilen faaliyetlerin büyük potansiyel içerisinde olduğunu sanmıyorum.

Edindiğimiz bilgilere göre bazı firmaların kaliteli, TSE’li, markalı herhangi bir kaliteli taş çıkarmamakla beraber hedeflenen manzara devleti, hükümeti ve kamuoyunu yanıltma girişimi içerisinde görünüyor.

Hedefin sadece, ihracatçı olarak gösterip vergi iadesi muafiyetine yönelik olduğunu, büyük çapta teşvik yasalarından faydalanmakla beraber teşvik primleri ve KDV muafiyeti gibi devlet imkânlarından faydalanmak üzere bu gösterimli manzara yaşanmaktadır.

Bu nedenle özeleştiri olarak diyoruz ki, Diyarbakır’ımıza yazık.

Diyarbakır’ımız tarihi bir kent olmakla beraber, bölge kentleri içerisinde en ön planda olması gerekirken ekonomik olsun, teknolojik olsun, kültürel olsun, ahlaki değerler olsun her gün biraz daha gerilemekte olduğunu görmekteyiz.

Hele hele bölgenin en kadim tarihe sahip bir kent ve en eski bir Üniversiteye sahip olan bir il, ne çare ki dört yanıyla karayollarının görüntüsü çok kötü.

Beğenilmeyen bir manzaraya sahip, bu da elbette ki iktidarın ve belediyelerin sorumluluğu içerisindedir.

Tekrar ediyorum, siyaset bezirgânlığı değil, gerçek bir gözle sorumlular ve devlet yetkililerinin şu organize sanayiye el atmaları lazım.

İçine girildiğinde inanıyoruz ki, çok pis kokular çıkacaktır.

Ama hepsi olmasa dahi ki değildir, bazı firmaların ve kuruluşların sağlam zemin üzerinde değil, kaygan bir zemin üzerine oturtturulmuş, altları yaş gibi görünmektedir.

Özellikle Organize Sanayinin Bölge Müdürlüğünün yönetim kadrosuna da dikkatle bakmak gerekir.

En derin saygılarımla.