DİCLE ÜNİVERSİTESİ VE PARALEL YAPI (?!)

Evet, sevgili okurlar.

Türkiye, yerel seçimler sath-ı mailine girmiş bulunmaktadır.

Yaklaşık yirmi gün sonra bu seçim maratonu biter ve heyecanlar söner…

Öyle ümit ediyoruz ki Başbakan Erdoğan, geçen dönemdeki genel seçimlerde olduğu gibi bu kez yerel seçimlerde de aynı başarıyı elde edecektir?

Hatta fazlasıyla.

Nasıl ki genel seçimlerde AK Parti zaferle çıktı, bu seçimde de zaferle çıkacaktır.

Ve Sayın Başbakan o gün balkona çıkıp da halka hitaben nasıl memnuniyet konuşmasını yaptıysa, 30 Mart gecesi de, yine balkona çıkıp memnuniyetini tüm kamuoyuna duyuracaktır.

Bugünkü seçim atmosferi bunu gösteriyor.

Dünkü Suruç’taki tünel açma mitinginde biriken halk, Şanlıurfa’daki mitingle hemen hemen aynı paralellik arz ediyordu.

Suruç halkı gerçekten muhafazakâr, milli birlik ve beraberliğine bağlı, dürüst ve sadık bir millettir.

Ne yazık ki!

Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya da Suruçludur.

Dün Suruç halkının Başbakana ve AK Partiye göstermiş olduğu ilgi ve teveccüh işte o Abdurrahman Yalçınkaya’ya tarihi bir cevaptır.

Hatırladığımız kadarıyla Yalçınkaya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görevinde iken Ergenekoncu, Balyozcu cuntanın direktifleriyle AK Partiyi eften püften bahanelerle gazetelerdeki bazı köşe yazarlarının yazılarını kopararak, iddianamesine koymuş bir insan!

Ne yazık ki Şanlıurfalı ve Suruç ilçesindendir.

Ama Şanlıurfalılar ve Suruçlular, deyim yerindeyse Abdurrahman Yalçınkaya’nın yanlış, inkârcı zihniyetine dünkü coşkuyla, ağır bir şamar atmıştır.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Başbakanın performansı gittikçe yükseliyor.

Keza Başbakan gibi düşünen, halisane istikametini hiç bozmayan, dürüstlük ideali üzerine çalışan önemli Bakanlar da aynı Başbakanın paralelinde yürümektedirler.

Örneğin; dün gece Orman ve Su İşleri Bakanı muhterem Veysel Eroğlu’nun Şanlıurfa’dan ayağının tozuyla Diyarbakır’a gelip, Uzay TV’de Söz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Büyüktimur’la yapmış olduğu söyleşi, bölge insanına çok büyük önem vermiş oldu ve aynı zamanda yatırımlarla ilgili 28 projenin de müjdesini verdi.

Ve 11 yıl içerisinde 14 katrilyona yakın Diyarbakır’a yatırım yapıldığını anlattı.

Bu da Başbakanın ne kadar Diyarbakır’a önem vermiş olduğunun bir göstergesidir.

***

Diyarbakır’dan seçilip TBMM’ne gönderilen bazı milletvekillerimiz, hepsini söylemiyorum, bazısı diyorum.

Her nedense bir türlü Diyarbakır ile paralellik sağlamıyorlar.

Diyarbakır halkının muhafazakâr bir halk olduğunu, inançlı bir halk olduğunu, tarihine, kültürüne bağlı bir halk olduğunu, ne yazık ki bir türlü bazı vekillerimiz bunu ya anlamıyorlar, ya da anlamazlıktan geliyorlar.

Biz bir medya kuruluşu olarak zaman zaman bunu kamuoyuna açıklıyoruz.

Ve bu tür milletvekillerimizin de kulağı çınlasın diye, gerek açık ve gerek ima yollarıyla hatırlatıyoruz ve uyarıyoruz.

“Dürüst olun” diyoruz.

“Dürüst insanlarla çalışın” diyoruz.

Geçmişi şaibe ile geçen insanları, lütfen ön plana almayınız.

Sayın Başbakanımıza da yanıltıcı bilgileri vermeyiniz.

Yani “akı kara, karayı ak” olarak gösterip de gerek bürokraside olsun, gerek siyasette olsun, gerek akademisyenlikte olsun, mazisi “kirlenme” şaibeleriyle geçmiş olan insanları pırıl pırıl, berrak, pürüzsüz insanlar olarak göstermeyin.

Siz böyle yaparsanız, bu milletin, bu toplumun vebali altından çıkamazsınız.

***

Gel gelelim;

Üniversite kampusundaki ağaç kesimine ve buna yönelik; eleştiri ve tepkilere!

Diyarbakır milletvekili Cuma İçten’in bir haftadan buyana gerek yazılı medya, gerek görsel medyada Dicle Üniversitesinin yönetimini karalamak maksadıyla, kullandığı ifadeler, doğrusu kamuoyunu hayrete düşürmüştür.

Doğrusu, neye hizmet ettiğini, kimin adına konuştuğunu, bir türlü anlayamadık.

Sayın İçten, gerçekten Dicle Üniversitesinin içinde “Paralel yapı”nın varlığını, mevcudiyetini biliyorsa, varsa, onu buradan kamuoyu karşısında ispat etmeli.

Yoksa kamuoyu nezdinde bize göre kibarca bir özür dilemesi lazım.

Paralel yapı deyince Başbakanın-AK Parti hükümetinin karşısına meydan okuyup, kendi medyalarıyla Cumhuriyet Halk Parti teşkilatıyla işbirliği yaparak, hükümet aleyhine çalışanları kastediyorsa, lütfen onları bir bir açıklasın.

Ama muhafazakâr, inancına, vicdanına, toplumuna bağlı, dürüst çalışan bir yapıyı karalamak maksadıyla bunları söylüyorsa, iftiradan dolayı büyük günah işlemiş oluyor.

Diyarbakır halkı, şu halde Cuma Bey’i affetmez.

Amma velâkin.

Orada özellikle Hukuk Fakültesi’nde yıllardan beri oluşan bir oluşumun başını çeken yanlış birilerini meşrulaştırmak için şimdiden zemin hazırlamak gayesiyle bunları söylüyorsa, inanın ki çok yanlış yapıyor.

***

Cuma Bey’i yakından tanıyorum.

Sevdiğim ve saydığım bir insan olmakla beraber, böylesine bir yanlış davranışa girmesi, hele hele Konya Selçuklu İlahiyat Fakültesiyle Diyarbakır İlahiyat Fakültesini mukayese etmesi, öğretim üyelerinin oradan fazla olduğunu, burada bir kadrolaşmanın söz konusu olduğunu kastediyorsa, yine yanılıyor veyahut da yanıltılıyor.

Çünkü Diyarbakır’da bundan yaklaşık yirmi sene evvel İlahiyat Fakültesi yoktu!

Ancak 1993’lü yıllarda Üniversite Rektörü olan Prof. Dr. Sedat Arıtürk’ün çabalarıyla, bizim de medya grubu olarak desteklememizle kuruldu İlahiyat Fakültesi!

İlk kuruluşundan bu yönetimin yani Ayşegül Jale Saraç hanımefendinin rektörlüğüne gelinceye kadar arızalı bir saatin çalışması gibi neredeyse kapanmak üzereydi.

Öğrenci bulamıyordu ki nerede kaldı ki öğretim görevlisi olsun?

Sayın Saraç’ın yönetime gelmeden evvel, eski yönetim tarafından İlahiyat Fakültesine dekan olarak atanan ve ilahiyatçılıkla uzaktan yakından alakası olmayan, rasgele bir öğretim üyesi vardı.

Özellikle o atanan dekan bir gün Diyarbakır Söz Gazetesine gelerek, kendini bize tanıttı ve “bana yardımcı olun” dedi.

“Ben ilahiyattan anlamam, benim ilahiyatta uzmanlığım yoktur ve anlamıyorum, namaz da kılmıyorum, beni hasbel kader atamışlar buraya” diyen zat bu dertten yanarken, medya olarak çabalarımızla o dekan alındı, yerine vekâleten Prof. Dr. Nurettin Turgay Hoca atandı.

Daha sonra bu ekip geldi, en azından ilahiyatçı dekanları oraya atadılar.

Bugün harıl harıl çalışan bu fakülteye Sayın Cuma Bey’in ne maksada yönelik bu yakıştırmada bulunuyor bilemiyorum.

Yanlış yamalak, ona yakışmayan bazı isnatları fakülteye karşı yapıyor, Sayın Ayşegül Jale Saraç’a ve ekibine karşı acımasızca takındığı tavır, anlaşılmaz.

* * *

Sayın İçten “Dicle Üniversitesi’nde paralel yapının varlığı söz konusu” diye iddia ediyorsa mutlaka ispat etmesi lazım.

Söz veriyoruz, ispat ederse biz de burada harfi harfine iddialarını yazacağız.

Ama “habbeyi kubbe” göstererek veya diğer bir deyimle “pireyi deve” göstererek, hiç olmayan şeyi abartılı biçimde kamuoyunu işgal ediyorsa, yanılır.

Medya grubu olarak, biz kimin neye hizmet ettiğini, ağzından ve kaleminden çıkan sözleri çok iyi bilenlerdeniz.

Bu coğrafyanın, Diyarbakır’ın, yöre insanının nabzını 24 saat tutmaktayız ve kimden, nereden, ne geliyorsa ve kimlerin ne peşinde olduğunu da çok iyi biliyoruz.

Cuma Bey, yakından tanıdığım ve sevdiğim bir insan olmakla beraber, böylesine yollara girmesi, bize göre yanlıştır.

Bu yoldan bir an evvel dönmesi ve benim söylediklerim yanlış anlaşılmıştır demesi bize göre en isabetli bir iş olur.

Yoksa bu hamur çok su alır.

En derin saygı ve sevgilerimle.