YAKIN TARİHİMİZ, LOZAN GERÇEĞİ VE İNGİLİZ HIYANETİ! (IV)

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre Cumhuriyet'in kuruluşunun temel amaçlarından birisi, 23 Temmuz 1919’da Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından alınan başlı başına kararlara dairdir..

Ki bu kararlardan birisi İngilizler tarafından tasarlanan projeye binaen kurulan “Yeni bir Türkiye”nin Misak-ı Milli Hudutlarını belirlemek üzere organize edilen Erzurum kongresidir..

Bu kongrede ülkenin belirtilen hudutları çerçevesinde "vatanın bölünmez bütünlüğü!" söz konusu olmuştur.

Kongrede alınan kararlar 6 maddeden ibaret olup, o 6 madde çerçevesinde kurulması gerektiği belirtilen proje “Cumhuriyet”tir.

***

Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk cemiyeti Ermeni tehlikesine karşı düzenledi.

Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.

Her türlü yabancı işgaline ve müdahalesine millet birlikte karşı koyacaktır.

İstanbul Hükümeti vatanın bağımsızlığını sağlayamazsa bu amaçla geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümetin üyeleri Milli Kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplantıda değilse seçim işini Temsil heyeti yapacaktır.

Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi egemen kılmak esastır.

      Manda ve Himaye kabul edilemez.

       Azınlıklara ayrıcalıklar verilemez.

       Meclis derhal toplanmalı.

***

Erzurum’da alınan bu geçerli maddeler 7 Eylül 1919’da karara bağlanmış oldu.

Tüm bunlar muvacehesinde 11 Eylül 1919’da bu sefer Sivas Kongresi gerçekleştirildi..

Ve burada da Erzurum kongresinde olduğu gibi bir dizi karar alındı.

Sivas Kongresinde alınan kararlar ise şöyle;

1. Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.

2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekün kendisini savunacak ve direnecektir.

3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.

4. Kuvay-ı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hakim kılmak temel esastır.

5. Manda ve himaye kabul olunamaz.

6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan'ın derhal toplanması mecburidir.

7. Aynı gaye ile, milli vicdandan doğan cemiyetler, "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.

8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.

* * *

Evet, sevgili can dostlar.

Samsun’dan Erzurum’a, Erzurum’dan Sivas’a, Sivas’tan Ankara’ya tüm bu kongre kararları muvacehesinde 1920’de tümüyle yeni bir Türkiye, yeni bir Meclis, yeni bir rejim ve dolayısıyla yeni bir anayasa çerçevesinde devlet yönetilecekti..

Proje bu şekilde tamamlanmıştı..

Bazı yabancı tarihçilerin tespitlerine göre; Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Kongresi öncesinde İstanbul’u istila eden İngilizlerin Rolenson isimli bir Albay görevlendirilerek, Erzurum Kongresine birinci derecede danışmanlık verilmiş..

Kongreler silsilesinde alınan tüm kararlar bu danışmanlık görevi verilen Albay'ın direktifleri altında olmuştur.

Bu tarihçilerin başında da Mahmut Şakir gelmektedir.

“ÇAĞDAŞ TÜRK TARİHİ” adlı kitabının 17. cildinin 24. sayfasında böylesine tarihi bir tespiti kendisi ifade etmektedir.

İşte Şakir’in Arapça kaleme aldığı o tarihi tespitine dair sayfanın küpürü.


Ama tüm bunlara rağmen, insanın aklına ilk olarak gelen soru şudur.

Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’daki Samsun’a ayak basmasıyla Erzurum’a direk geçmesi ve onu karşılayan meşhur Lozan Anlaşmasının baş murahhası Lord Gürzon’un yeğeni durumunda olan Albay Rolenson’un bulunması..

Ve Erzurum Kongresinde danışmanlık ve yönlendirme gibi hareketlerde bulunması ne içindi, neden orada bulunuyordu?

İnsanın aklına gelen bu sorular, önemli ve ciddi sorulardır.

Vatanı kurtarmaya çalışan ekip ve ekibin başında Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın varlığı olduğu halde, Lord Gürzon’un yeğeni Albay Rolenson, kongreler serisinde baş danışman olarak; ne işi vardı?

O görevi kim vermişti, neye dair kim rıza göstermişti?

Amaçları neydi?

Bu sorulara karşı cevap aranırken, Erzurum kongresinde alınan 6 maddeden oluşan kararların birinci maddesi; “Vatanın bölünmez bütünlüğü” idi..

Bu vurgu ve karar söz konusu iken…

Ne oluyor da 1923’te yani meclisin açılışından hemen sonra müstevli İngilizlerin baş murahhası olan, yani dönemin Dışişleri bakanı olan Lord Gürzon harekete geçiyor..

Ve yeni kurulan Cumhuriyet hükümetinin Dışişleri Bakanı olan İsmet İnönü'yü Lozan’a çağırıyor?

Burada bir dizi, maddeler imzalatılıyor.

Başta balkanlar olma üzere Ege denizinde bizim sınırlarımızın içinde olan adalarla birlikte Musul, Kerkük gibi kentler Misak-ı Milli Hudutları içinden çıkarılıyor.

Musul, Kerkük Iraklılara veriliyor..

Suriye Fransızlara teslim ediliyor.

Balkanlar…

Ki yüzde 80’i Türk olan bir halka rağmen, adalar Yunanistan'a veriliyor.

Kısacası, "Türkiye topraklarının, şehirlerinin, adalarının peşkeş edilmesi neye binaendir acaba?

Bu gibi birçok soru zincirinin içinden gelen bu önemli sorulara doğrusu bir türlü bir cevap bulunamıyor.

Erzurum Kongresine rağmen, Lozan’daki imzalanan muahede tümüyle kongreye aykırı düşen bir harekettir, bir teslimiyettir, bir yenilgidir demekten başka hiçbir şey diyemiyoruz.

İşte dört günden beri başlık olarak kullandığımız “YAKIN TARİHİMİZ, LOZAN GERÇEĞİ VE İNGİLİZ HIYANETİ” ifadesi boşuna değildir.

Anlamlı olduğu gibi tarihi bir tespittir..

Tabi anlayan zaten anlar.

Anlamayan için de…

Hani demişler ya “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az”

En derin saygı ve sevgilerimle.