YENİ ANAYASA NEREDE?

Evet, değerli Söz okurları…
Bu milletin karakterinde, ana cevherinde yatan gerçek; daima misyonunu aksiyona çevirmektir.
Tembel bir biçimde "tevekkülle" yaşamak istemez ve istemiyor da.
Siyasette olsun, ticarette olsun, sanatta olsun, kültürde olsun, her ne platformda olursa olsun tarihi geçmişinden aldığı dersle "gaflet uykusuna" dalmamıştır.
İşini de tevekküle bırakmamıştır, bırakmaz da!
Bıraktığı takdirde de yanlış bir inanç nedeniyle hep nedametle sonuçlanmıştır.
Pişmanlık getirmiştir ve çok tehlikeli yok olmaya yönelik uçurum kenarına getirildiğinin farkına varmıştır.
Onun için bugün yapılması gereken bir iş varsa  ki vardır o zaman bugünün işini yarına bırakmamak gerekir.
Ecdatlarımızın tavsiyeleri de bu.

* * *

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Londra’ya giderken, gazetecilerin iç ve dış politikaya ilişkin önemli sorularına pratik mesajlar vererek, yanıtladığını görüyoruz.
Gül’ün değindiği ve işaret ettiği konular çok önemli...
Hatırlarsanız;
Geçen dönem de “Bu meclis bu anayasayı değiştiremedi. Çünkü zaman az kaldı. Ama bilinmelidir ki bu anayasa değiştirmediği takdirde çok büyük vahim olaylar olabilir” demişti..
Ama iktidar partisi Gül’ün bu işaretiyle kendini zorladı anayasanın ancak 26 maddesini değiştirebildi.
Ve bu 26 maddenin değişimiyle iktidar, ülke çok rahat bir nefes alabildi.
Başta HSYK’nın değişimi dâhil olmak üzere yargıdaki ve askeriyedeki çok büyük tabuları dağıttı.
Askeri yargı başta olmak üzere..
Eğer bugün; Ergenekon, balyoz ve yargı bünyesindeki kirlenmeler su yüzüne çıkarılıyorsa.
Bir nevi, "derin" yapılar deşifre oluyorsa, bu tamamen değiştirilen anayasanın 26 maddesinin "suyu-yüzü hürmetinedir"..
Kimse bunu inkâr edemez.
Ama bakıyoruz ki;
Anayasanın değişmeme veyahut başka bir bahara bırakma niyeti ve belirtileri şuan ki hali durumda, görünmüyor değil?
Bu da gerçekten milleti çok endişelendiriyor.

* * *

Şayet;
Bu fırsat içerisinde iktidar, “muhalefetle uzlaşma elde edemiyoruz” diye anayasayı başka bir zamana bırakırsa..
Bilmelidir ki;
Bu hamleyle "kendi" sonunu getirmektedir.
Çünkü milleti büyük bir hayal kırıklığına uğramış olacaktır.
AK Parti bu yüzde elli gibi oy potansiyelini bir daha elde edemez.
Dokuz seneden beri yapılan bunca çaba bir çırpıda sıfıra iner.
Geçen yazılarımızda da yine bu hususu dile getirmiştik.
Meclis Başkanı Sayın Çiçek şöyle bir ifade kullanmıştı;
“Anayasa değişimi bir sihirli değnek değil ki veyahut boya küpü değil ki batırıp çıkaralım” diye!..
Endişe veren ifadeleri kullanırken biz yine Sayın Cemil Çiçek'i eleştirmiştik.
Adalet Bakanlığı’ndaki çok erken yapılması gereken birçok işleri yapamadı ve hep teenniyle ve statükoculukla bazı önemli vesayetlerin etkisi altında kalarak kocaman Şemdinli Olayını dahi "hiç" etti ve devletin görev yapan samimi bir Cumhuriyet savcını meslek hayatından el çektirdi.
Bereket versin ki anayasanın değişen 26 maddesi sayesinde o olayın mağduru Savcı Ferhat Sarıkaya mesleğine geri döndü.
Eğer bu anayasanın bu değişimi söz konusu olmasaydı, Ferhat Sarıkaya mesleğinden hayat boyu uzaklaştırılmış olacaktı ki, bir aile dramı söz konusu olurdu.

* * *

Bu nedenle Sayın Gül sorumlu bir devlet başkanı olarak Büyük Millet Meclisi’ne ve hükümete çok büyük mesaj vermiştir bu açıklamalarıyla..
Eğer hükümet bu mesaja kulak tıkarsa Cemil Çiçek'in veya Prof. Özbudun’un tavsiyeleri doğrultusunda hareket ederlerse inanın toplumun bünyesinde çok büyük infial görülecek.
Dünkü Taraf Gazetesinin manşetine bakıldığında gerçekten der demez insan biraz ümitsizleşmiyor değil.
Bu anayasa değişmez ise Türkiye’de biriken sorunlar yumağına hiçbir zaman neşter vurulamaz.
İşte bakın, TBMM’de gerek muhalefette olsun, gerek iktidarda olsun, memleketini, vatanını, tarihini seven çok uyanık milletvekilleri vardır.
Zaman zaman bu milletvekilleri tarafından günümüzün gerçekleri dile getirilmek isteniyorsa da baskıcı bir anlayışla kabuğuna çekilmek zorunda bırakılıyorlar, sessizliği tercih ediyorlar.
Tıpkı Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün gibi..
CHP’nin altı oklu rejiminini ayakta tutabilmek için, Kılıçdaroğlyu ve onun gibi düşünenler, nerdeyse Aygün’ü linç ediyorlar.
Dersimli Kılıçdaroğlu göz yummayı tercih ediyor.
Bu nedenle hükümet özellikle Sayın Başbakan’ın daha altı ay önce seçim meydanlarında yaptığı konuşmaların ana başlıkları hep anayasanın en kısa süre içerisinde değişmesi idi.
Bu inançla yola çıktığı için yüzde elli oy potansiyelini AK Parti’ye aktardı.
Ama dünkü Taraf’ta yazıldığı gibi gerçekten toplum endişeli durumda.

* * *

Bakınız, Taraf Gazetesinin manşeti aynen şöyle;
“YENİ ANAYASA BÖYLE ÇIKMAZ”
“Prof. Dr. Özbudun, yeni anayasa yapmak şu anda mümkün değil.
Bırakın yeni anayasayı önümüzdeki yıl tamamlamayı başlanabileceği bile şüpheli”
Haber şöyle devam ediyor;
“Uzlaşma komisyonu bence ölü doğmuş bir bebek…
Dört parti uzlaşamaz, anayasanın çıkması için oy birliği şartı aranıyor.
BDP ile MHP’nin Kürt sorunu üzerinde ortak bir noktaya gelebileceğini tasavvur edebiliyor musunuz?
15 İLKE BU İŞ OLMASIN
Oy birliği şartı komisyondan bir metin çıkmayacağını gösteriyor.
Komisyon çalışmasını düzenleyen 15 ilke sanki bu anayasa işi olmasın diye konuldu baştan…
BDP ya da MHP ben bu işte yokum derse komisyon dağılmış oluyor”

* * *

İşte buyrun sevgili okurlar.
Şimdiden büyük ümitsizlik ve kocaman bir iktidar partinin çoğunluğu muhalefetin azınlığına mağlup düşmüş olma görüntüsünü vermektedir.
Bu nedenle diyoruz ki; mademki halk, iktidar partisine dokuz seneden beri teveccüh göstermişse yaklaşık yüz yıldan beri Türkiye’de olup biten bazı tabularının yıkılıp yeni yeni bir Türkiye’nin oluşması ümidiyle olmuştur.
Ama eğer meclis ve AK Parti, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün işareti paralelinde uyanmazsa gaflet uykusu yeniden ülkeyi bir karanlığa doğru götürebilir.
Gül İngiltere’ye giderken meclisi uyarmak için bir şeyleri işaret etti ve işaret ettiği bu beş ana konu da günümüzün gerçeğidir, bundan sapmamak lazım;
“1-Yeni anayasa için herkes kendini şartlandırdı, yapılabilir yeter ki siyasi çekişme olmasın.
2- Türkiye’de daha iyi şeyler olurdu; ama PKK sabote etti, siyasettekiler de bu tuzağa düştü.
3- Dersim; tarihimizin gerçekleri, yeter ki tartışılırken saptırılmasın, başka mesajlar verilmesin.
4- Suriye’de değişim içeriden olacak, yabancı bir askeri müdahaleyi doğru görmüyoruz.
5- Türk-İngiliz ilişkileri altın çağını yaşıyor, her alanda bize en güçlü desteği  İngilizler veriyor”

* * *

Evet, sevgili okurlar.
Tarihi gaflet uykusundan uyanmamak ve dost görünüp düşman muamelesini yapanların isteklerine uymak o memlekete daima yarar yerine zarar getirmiştir.
Osmanlının son döneminde devlet bünyesinde oluşturulan İttihat Terraki Partisi devleti ele geçirip hain planlarla kocaman cihanşümul  devleti çok kısa bir süreç içerisinde bilerek tarihten sildi.
Neden mi?
Çünkü bu partinin o günkü meclisinin bünyesinde dost görünen çok münafık tinetli, devşirme insanlar vardı, aynı zamanda o insanlar devletin kilit noktalarına getirilmişti.
Uzantıları Selanik dönmelerine dayanıyordu.
Ama bir bakıldı ki, 1909 ile 1914 arasında ve 1918’lere kadar çok büyük ihmaller neticesinde devletin altı üstüne geldi, bunlar hep tarihi gerçeklerdir.

* * *

Onun için sevgili dostlar, bugünkü sohbetimizin son bölümüne gelirken, İstiklal Marşımızın şairi merhum Mehmet Akif’ten “Uyan” şiirini sizinle paylaşmak istiyorum.
“Baksana kim boynu bükük ağlayan?
Hakkı hayatın senin ey Müslüman!
Kurtar o biçare milleti Allah için,
Artık ölüm uykularından uyan…
Bunca zamandır uyudun kanmadın.
Çekmediğin kalmadı usanmadın.
Çiğnediler yurdunu baştanbaşa sen yine bir kere kımıldamadın.
Ninni değil dinlediğin velvele…
Kükreyerek akmada müstakbele (geleceğe)
Bir ebedi sel ki zamandır adı,
Haydi, katıl sen de o coşkun sele…
Karşı durulmaz cereyana sineni çak
Varsa duranlar olur elbette helak
Dalgaları anlamadan seyrini
Göz göre girer girdaba nedir inhimak (çamura batmak)
Dehşeti maziyi getir yâdına
Kimse yetişmez yarın imdadına”
Kıssadan hisse olarak merhum Akif’in bu manalı birkaç mısra'ini buraya derc ettik.
Ama “anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az”
En derin sevgi, saygı ve hürmetlerimle.