YENİ HSYK ARTIK ADALET TERAZİSİNDE!

Evet, sevgili okurlar.

Şimdiye kadar hep yazdık, çizdik ve yazmaya devam da edeceğiz.

Buna da ifade özgürlüğü denir.

Bu kime dokunursa dokunsun, hiç umurumuzda değildir.

Zira biz gazetecilik yapıyoruz.

İfade özgürlüğü; anayasanın temel özgürlüklerindendir.

Artık “Yaptım oldu”ya son denmelidir.

Zaten yeni adalet gerçeğine de Yüksek HSYK kurumu da ayar vermek için harekete geçmiştir.

Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin; “İfade özgürlüğü demokrasinin teminatıdır” diyor.

Adalet terazisini yamuk tutan eller ve yamuk anlayışlar artık adaleti istismar edip, yargıyı kirli ideolojilerine alet edemez!

Etmemelidir...

Sayın Ergin katıldığı “Türkiye’de ifade ve medya özgürlüğü konferansı’nda” yaptığı konuşmada “Demokratik hoşgörünün bireysel özgürlüklerin başlıca teminatı olduğunu belirterek yasaklanan her fikrin dokunulmazlık kazanacağına dikkat çekti”

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, Yargıtay Başkanı Alkan ve Danıştay Başkanı Karakullukçu da ifade özgürlüğünün temel bir hak olduğuna vurgu yaptılar.

Yüksek yargıya artık reform paketi geliyor.

AK Parti yeni anayasanın yargı bölümüne ilişkin önerileri meclise sundu.

Taslağa göre verdiği kararlar yasama ve yürütmeyi yok sayan Yargıtay ve Danıştay kaldırılacak!

Görev tanımı yeniden yapılan Anayasa Mahkemesi ise kanun ve kararnameleri sadece şeklen denetleyecek. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de kaldırılarak yargıda çift başlılık sona erecek.

Yani, AK Parti iktidarı sayesinde Türkiye’de yargı mekanizması yeniden şekillenecek.

Böylece; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden de 450 dosya ile Türkiye rekor kırmayacak.

* * *

Bakınız, 6 Şubat 2013 tarihli Taraf Gazetesinin sürmanşeti şöyleydi;

“450 DOSYA İLE REKORA DOĞRU”

“Ankara’daki konferansa Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ifade özgürlüğü karnesi damgasını vurdu.

Konferansa katılan AİHM Genel Sekreteri Jagland sert eleştirdi.

AİHM, “Türkiye aleyhindeki ifade özgürlüğüyle ilgili hala 450 dosya var, bu çok yüksek bir rakam, terörle mücadele kanunu tümüyle değişmeli” diye Türkiye’yi dünyaya tanıtan AİHM Genel Sekreteri Jagland konferansta sert çıkış yapmış.

Bakınız, sevgili okurlar.

Yeni Şafak Gazetesinin 8 Şubat 2013 tarihli nüshasında şöyle bir başlık var;

“ASKERİ CASUSLUK SAVCISINA İNCELEME”

Bu başlıktan da anlaşıldığı gibi,

Demek HSYK artık eski HSYK değil, adaletin terazisi yamuk ellerde değil, yüksekten tutan gerçek ve sağlam ellerdedir.

HSYK, Savcı Zafer Kılıç hakkında askeri casusluk iddianamesinde özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle inceleme izni verdi.

“İzmir’de başlayan askeri casusluk soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılıç iddianamede özel hayatı ihlal eden bilgi ve belgelere yer verdiği için suçlanıyordu.

HSYK, askeri casusluk iddianamesini hazırlayan TMK 10. maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılıç hakkında inceleme izni verdi.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Yıllarca Türkiye’de adaletsizliği adalet gösterme keyfiliği yaşanmıştır..

Ve yaşana gelmiştir!

Hala da yer yer devam etmektedir.

Zira bu yüce adalet kurumunun bünyesine yerleştirilenlerin tümüyle olmasa bile az da olsa hukuku bilmeyen, sadece cübbe giymiş, hukuk fakültesinden diploma almış ve yargı koltuğuna oturmuş, kendini dev aynasında gören ve hukukun gölgesinde zulüm yağdıran kişiler birçok yönüyle mevcuttur.

Hiç kimse inkâr edemez!

Ama bugüne kadar düşünce ve ifade özgürlüğü yokluğu nedeniyle yazan, çizen birçok medya mensubu kendilerini hemen savcılıkların koridorlarında görmekteydi.

Hele hele bir baro kanunu vardı ki hala da devam ediyor.

İnsanlara deyim yerindeyse kölelik muamelesini yaptırtıyor.

Kişisel rant, çıkar, had safhasında tutuluyor.

Ya bir de şu meşhur bilirkişilik yasalarına ne diyorsunuz?

Daha doğrusu ondan daha fazla çarpıcı olan mahkemeye ve hâkime verilen takdir kullanma hakkı apayrı bir gariplikler yaşatırıyor.

Bir de, “İşine gelmiyorsa, Yargıtay’a itiraz et” sorunu apayrı bir ucubedir.

Tarihi CHP’nin dede Seyfi ile Moğoltay’ın yargıya hâkimiyetleri ve sadece hukuku bilen değil, aşırı sol görüşlü Marksizm’e yakın anlayışları bu kutsal kurumun içine yerleştirmeleri gerçekten halkı çok mağdur etmiştir.

Hala da devam ediyor.

Hele ki o dönemin anlayışıyla hareket eden bir HSYK Kurumu vardı, başındaki meşhur zevat, şimdi gerçekten bunlar nerededir?

İnsan bu sorulardan kendini alıkoyamıyor.

Elbette ki bugün hiç esamileri okunmuyor.

* * *

Diyarbakır’da yıllardan beri bazı hukuk ve iş mahkemelerindeki uygulanan çarpıklıkların haddi hesabı yok.

Hele hele hâkimin dosyayı özel bildiği insanların adını belirterek göndermeleri ve o bilirkişinin de iş hukukunun uzmanı olmadığı halde başka bir dalda uzmanlık yapan insanlara gönderip, astronomik rakamların alınması gerçekten Türkiye’de kirli ellerin, adaletle, hukukla, yargıyla oynandığının apaçık bir alâmetifarikasıdır.

İnsan der demez, kendini bazı yanlış evhamlardan kurtaramıyor.

Acaba bu işte bir ortaklık mı söz konusu?

Bu ihtimal az bile olsa, uygulanmakta olan uygulama şekli kesinlikle bunu gösteriyor.

Diyarbakır’daki bazı mahkemelerin yanlı ve çarpıcı uygulamaları zannedersem yüksek yargının da dikkatini çekmiştir.

Önümüzdeki günlerde öylesine inanıyoruz ki, bu işin çok kötü kokusu çıkacaktır.

Bu nedenle diyoruz ki;

Yargıda da olsa, hukukta da olsa, askeriyede de olsa, devletin herhangi bir kurumunda olursa olsun, “artık yeter” denmelidir.

Bu yamukluk, bu terslik, bu yanlışlık, bu keyfilik nereye kadar devam edecektir?

Hani demişler ya “Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal”

Yani eski günlerin keyfi uygulamalarının devam etmesi artık imkânsız halde olmalıdır.

Ya yeni uygulamalar, ya yeni hukuka, hakka ve hakkaniyete dayalı uygulamalar olacak, ya da bu millet kendini inim inim inlemekten kurtaramayacak.

Hani savcılar iddianameyi hazırlarken, hâkimler de karar yazarken, ilk ifadeleri “Türk milleti adına” diyorlar ya..

Alın size “Askeri casusluk savcısına inceleme” meselesi!..

Hiç de “Türk milleti adına” değil, bazı kötü anlayışlar adınadır bu tür uygulamalar.

Evet, bu ifadelerimizi AİHM’e dayanıp, özetleyerek bunları yazıyoruz; ama bu söylediklerimiz çok yakın bir gelecekte tüm kamuoyuna daha berrak bir şekilde yansıtılacaktır.

Biz bunları yazarken, elbette ki tüm yargı mekanizmasını kastetmiyoruz.

Çok yüksek karakterli, hukuku bilen, hukukun ruhunu inceleyen ve uygulayan hâkim ve savcılarımızın varlığı söz konusu.

Biz bunları elbette ki tenzih ediyoruz.

Her zaman burada ifade ettiğim gibi, eli öpülecek çok genç hâkim ve savcılarımız vardır, bu millet onlarla da gurur duymalıdır.

En derin saygılarımla.