YETİŞKİNLİĞİN ÇOCUKLUK İZLERİ: BAĞLANMA STİLLERİ

İlişkilerimizdeki duygu, düşünce, davranış ve hislerimiz sandığımızdan çok daha derin köklere dayanır.

Herkes hayatında anlamlı bağlar oluşturmak ve sevdikleriyle bu bağa dayalı ilişkiler yürütmek ister. Ancak bazen yaşanan zorluklar, korkular, heyecanlar kişiyi karmaşık ve anlaşılmaz durumlara sürükleyebilmektedir. Bu anlarda kişinin kendisine yönelttiği veya kişiye yöneltildiğini fark ettiği “Neden garip davranıyorum/davranıyorsun, yaşanan olaya karşı bu tepki yersiz değil miydi, ne istiyorum/istiyorsun, bu duyguyu neden bu kadar yoğun yaşıyorum/yaşıyorsun?” gibi soruların cevabı çoğu zaman çocuklukta var edilen bağlanma stiline dayanmaktadır.

Bağlanma stili,  İngiliz psikiyatrist John Bowlby tarafından geliştirilen bir teoridir. Bu teoriye göre bireyin bebeklik yıllarında ona bakım veren kişiyle kurduğu bağ, yaşamında kuracağı diğer bütün bağların temelini oluşturur. İhtiyaçların karşılandığı esna bebeğe karşı gösterilen yaklaşımlar onu şekillendirmektedir. Bebek sevildiğini, güvende olduğunu, kabul edildiğini hissedebilir; bebeğin ihtiyaçları geç karşılanır, bebeğe karşı tepkisiz kalınır. Yetişkin bireyin hayatta güven, sevgi ve yakınlık arayışının ardında çocuklukta yaşadığı bu gibi durumların izi olur.

Kişinin sahip olduğu bağlanma stilini öğrenmesi, ilişkilerinde nasıl davrandığı, başkalarına nasıl yaklaştığı, kendine nasıl değer verdiğini öğrenmesi, kendini ve ilişkilerini daha iyi anlaması için bir kapı aralar. Peki, bahsettiğimiz bağlanma stilleri nedir, nelerden oluşur, hayatımıza nasıl yön verir ve hayatımızdaki yansımaları nasıl görülür?

Bağlanma stilleri temel olarak dört grupta incelenir. Bunlar:

            •           Güvenli Bağlanma:  Bebeğe bakım veren, bebeğin ihtiyaçlarını zamanında karşılar, bebeğe karşı tutarlı davranış ve söylemlerde bulunur, sevgisini hissettirir, şefkatlidir, bebekle temas halindedir. Bebek ona bakım verenin yanında kendini güvende hisseder. Bakım veren kendisinden uzaklaştığında huzursuz olur, o döndüğünde rahatlar. Bebek hem kendisine hem de dış dünyaya güvenmektedir. Güven duygusunu kazandığı için sosyal becerileri yüksek olur, özgüven geliştirir ve sağlıklı ilişkiler kurar.

Bu şekilde yetişmiş bebek yetişkinlikte de özgüveni yüksek, sosyal becerileri gelişmiş biri olur. Tatmin edici ve uzun süreli ilişkiler kurarlar. Kendi duygu ve düşüncelerini açıkça ifade ederler, diğer bireylerin de duygularına karşı hassas olurlar. Yaşanan olumsuz durumlar karşısında yapıcı ve çözüm odaklı olurlar. İlişkilerinde yakınlığa önem verirler bunun yanı sıra kişisel özgürlük alanı da yaratırlar. Tek başına olmaktan veya reddedilmekten endişe duymazlar. Yakın ve anlamlı ilişki kurmayı hedeflerler.

            •           Kaygılı Bağlanma: Bebeğe bakım veren, bebeğin ihtiyaçlarını bazen zamanında bazen de gecikmeli olacak şekilde karşılar, bebeğe karşı tutarsız davranış ve söylemlerde bulunur. Bakım veren bebekten uzaklaştığında sürekli ağlar, o döndüğünde ona saldırır, öfke duyar. Aslında bu davranış, çocuğun dilinde sarılmak anlamı taşır. Terk edilme korkusu geliştirdiği için ona bakım verene olan yakınlığını saldırılarıyla ifade eder.  Bebek kendisine güven duymaz, ona bakım verene güvenir. Yalnız yaşayamayacağını düşündüğü için sürekli ona bakım verenle olmak ister, ona bağlı ve bağımlıdır. Güven duygusunu tam olarak geliştiremediği için çeşitli becerileri kazanamaz, sağlıklı ilişkiler kurmakta zorluk çeker.

Bu şekilde yetişmiş bebekler yetişkinlikte de güven sorunu yaşarlar. Tutarsız bir bakım deneyimi kazandıkları için ilişkilerinde güvence arayan ve duygusal dalgalanmalar yaşayan bir kişilik oluştururlar. Kendi duygu ve düşüncelerini açıkça ifade edemezler, sürekli onay beklerler. Tek başına olmaktan kaçınırlar, terk edilme korkusu yaşarlar. Yoğun kıskançlıklar yaşarlar, bunun temel alt sebebi de özgüven geliştirememiş olmalarıdır. İlişkilerinde bağımlı olan tarafta yer alırlar.

Kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin terk edilme korkusu, sürekli onay arayışı, duygusal dengesizlik, aşırı bağımlılık gibi davranışları Bağımlı Kişilik Bozukluğu, Paranoid Kişilik Bozukluğu, Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu, Histriyonik Kişilik Bozukluğu, Borderline Kişilik Bozukluğu gibi kişilik bozukluklarının temel özellikleriyle örtüşür.

            •           Kaçınmacı Bağlanma: Bebeğe bakım veren, bebeğin ihtiyaçlarını çoğu zaman görmezden gelir, karşılamaz. Bakım veren bebekten uzaklaştığında ve geri döndüğünde bebek tepki vermez. Çünkü aralarında güven bağı oluşmamıştır. Bebek kendine de dış dünyaya da güven duymaz. Bağlı ve bağımlı olmaktan kaçınır, yalnız kalmayı tercih eder. Yaşanan olumsuz durumlar karşısında nedensiz öfke patlamaları olur ya da olaya kayıtsız kalırlar.

Bu şekilde yetişenler yetişkinlikte bağlanma korkusu yaşadıkları için uzun süreli ilişki kurmaktan kaçınırlar. Romantik ilişkilerden kaçınır, partnerine mesafeli davranırlar. Partnerinin duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelirler. Sürekli kendine yetmeye vurgu yaparlar. Kendi sorunlarını kendileri çözmeye çalışırlar. Duygusal bağımsızlığa vurgu yaptıkları için ilişkilerinde sorumlulukların yüklenmesini kabul etmezler. Yaşanan sorunlar için çözüm üretmezler, sorunları ört pas etmeye çalışırlar. Başkalarına güvenmekte zorlanma, duygusal yakınlıktan uzak kalma, bağımsızlığa vurgu yapma gibi davranışları Çekingen Kişilik Bozukluğu, Narsistik Kişilik Bozukluğu, Şizopital Kişilik Bozukluğu gibi kişilik bozukluklarının temel özellikleriyle örtüşür.

            •           Düzensiz Bağlanma: Bebeğe bakım veren kişi travma yaratacak şekilde bir yaklaşım gösterir. Bebeği korkutan, istismarcı yaklaşımlar sebebiyle bebeğe güven vermez. Bebek, hem yakınlık duygusunu yaşar hem de korkuyla yaklaşır. Bebek, ona bakım verene karşı tutarsızdır.

Bu şekilde yetişen kişiler, zaman içerisinde ilişki sorunları yaşarlar. Romantik ilişkilerinde partnerlerine karşı çelişki duygular beslerler, bazı zamanlar yakınlık kurarken bazen de kendilerini geride tutarlar. İlişkilerinde istikrarsızdırlar. Özgüven eksikliği yaşarlar.  Çocukluklarında fiziksel, duygusal veya cinsel istismar yaşama ihtimalleri yüksek olduğundan ilişkilerinde güvensizlik ve korku hissederler, yakınlık ile bağlanmaktan sıyrılma arasında gidip gelirler, davranışlarında tutarsızdırlar, sağlıksız ilişkiler içinde olurlar.

Bağlanma stilleri, yetişkinliğin çocukluk izlerini taşır. Çocukluk döneminde kurulan bağlar, yaşam içinde değişip şekillenerek hayat boyu var ettiğimiz diğer tüm ilişkileri etkiler. Öz farkındalık ile kişiler sahip oldukları bağlanma stillerinin farkına varabilirler böylece ilişkilerindeki davranışlarını anlar ve çeşitli iyileştirmeler yapabilirler.

Her ilişki bağlılıklarımızı anlamamız için bizlere sunulmuş birer armağandır. Güvenli bağlanan ile huzurun ve dengenin sıcaklığını hissederiz; kaygılı bağlanan ile sevgi arayışının çetin mücadelesine tanıklık ederiz; kaçınmacı birinin yaşamında var ettiği duvarlar çevresinde geziniriz; düzensiz bağlananda sevgiyle korkunun, şefkatle öfkenin dansını izleriz. Ama hepsinde bizim hikayemize dokunan bu hikayelerin bize tuttuğu aynalarda kendimizi izleriz. Her ilişki, kendimizi yeniden yazmamız için bizlere verilmiş birer sayfadır. Sıcaklığı, mücadeleyi, duvar örmeleri veya dansı yazmak bizim elimizde. Sana verilen yeni sayfayı neyle doldurmak istersin?